Avrupa Parlamentosu'nda 10-11 Aralık 2014 tarihlerinde 11. Kürt Konferansı düzenlendi.

Konferans sonrası alınan kararlar Sevr'in bir dayatması gibi ama tek farkı "tavsiye" kararların sunulmuş olması.

Bu konferansta dikkat çeken mevzu ise İmralı'daki terörist başının gönderdiği mesaj oldu.

"Barış elçisi" (!) olarak sunulmaya çalışılan bebek katilinin mesajını, bu gayeye uygun olarak (!) konferansta Nelson Mandela'nın avukatlığını yapmış olan Essa Mossa'nın okuduğu bilgisi ajanslara yansıdı.

Konuyu daha ilginç yapansa aynı bebek katilinin mesajında söyledikleri.

Terörist başına göre; PKK açılımda müzakere aşamasına gelinmiş, Avrupa'nın bu dönemde meselede "taraf" olması talep edilmiş, artık "ulus devletlerin çözülme zamanı" gelmiş ve "yeni bir düzenin" kurulma vakti gelmiştir.

Altını çizdiğim ifadeler eminim sizlere de bir yerlerden aşinadır.

Mesela "ulus devletlerin çözülme zamanı"nın geldiği sözünü, bugün Başbakan koltuğunda oturan Ahmet Davutoğlu da daha önce "Ulus devletle hesaplaşmanın zamanı geldi" mealindeki ifadeleriyle söylemişti.

"Yeni düzenin" kurulma vakti ile ilgili söylemleriyse, özellikle Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından AKP iktidarının dilinden düşürmediği "Yeni Türkiye" lafları ile duymuştuk.

Tıpkı bugün MİT Müsteşarlığı'nda bulunan Hakan Fidan'ın, Oslo'da teröristlerle kurulan müzakere masasında, PKK'lılara söylediği gibi AKP ile PKK arasında  "bölgeye ve ülkeye dair %95 oranında aynı vizyonun" olduğu bir kez daha ve kesin hükümlerle beraber ortaya çıkmıştır.

* * *

PKK, kendisiyle böylesine fikir birliği içerisinde olan bir zihniyetin devletin başında olduğunu çok iyi biliyor.

Bununla beraber 2 yıllık sözde açılım serüveni içerisinde aynı yolu paylaştığı zihniyetin, artık geri dönüşünün olmadığının ve neyi talep ederse hayata geçirmek zorunda olduklarının da farkında.

Bu farkındalığın bir sonucu olarak çok rahat bir şekilde artık AKP'yi tehdit edebiliyorlar.

Bunun son örneğini de terörist başının HDP'lilerle yaptığı son görüşmesinde sunduğu sözde çözüm taslağının AKP tarafından bir an evvel hayata geçirilmesini talep ederek göstermişlerdir.

Yalnız burada dikkatlerden kaçmayan bir konu var.

PKK, terörist başının sunduğu taslağın bir an evvel pratiğe geçmesini isterken, bunun yapılmaması halinde AKP'yi "taslağı kamuoyuna açıklamakla" tehdit ediyor.

Sizce de garip değil mi?

Tek dayanağı elindeki silahı olan bir terör örgütü, görüşmelerin ve bundan sonra sözde terörün bitirilmesi adına hayata geçirileceklerin neler olduğunu açıklamakla AKP'yi tehdit ediyorsa, demek ki bu konular içerisinde AKP'nin, milletin duymasından endişe ettiği pek çok mesele var demektir.

Yani PKK, AKP'yi kendi milletine ihanet ettiği ve bu nedenle de yaklaşan Genel Seçimler'de AKP'nin işini tümden bitireceği anlaşılan mevzularla ilgili tehdit etmektedir.

Peki, bunlar nelerdir?

Çok fazla geriye gitmeye gerek yok.

Bunun için yine geride bıraktığımız hafta HDP'li Sırrı Süreyya Önder'in "Taslağın içerisinde özerklikte var." sözlerinin ardından, Beşir Atalay'ın varisi olarak "ihanetten sorumlu bakan" edasıyla çalışan Yalçın Akdoğan'ın, alelacele Önder'in sözlerini yalanlamasına bakmak yeterlidir.

* * *

6-8 Ekim olaylarının ardından açılım adı verilen ihanet süreci ile ilgili "kamuoyuna karşı daha şeffaf olunacağını" açıklayan HDP'lilerin itirafları AKP'nin ihanetlerini her yönüyle ortaya koyuyor.

Nitekim, Önder'in Türkiye Cumhuriyeti'nin bölünmesi ve üniter devlet yapısının yok edilmesi anlamına gelen "özerklikle" ilgili sözlerini yorumlayan İç İşleri Bakanı Efkan Ala'nın "Özerklik tartışmalarını medya üzerinden tartışmayı uygun bulmuyorum." demesi "ihanetin itirafından" başka bir çıkarımı bizlere sunmuyor.

İç İşleri Bakanı'nın gülsek mi yoksa ağlasak mı anlayamadığımız zihin yapısına göre, teröristlerle Türkiye'nin bölünmesinin konuşulduğu kesin, ancak bunun Türk Milleti tarafından bilinmesi uygun değildir.

Çünkü ihanet ettiklerini AKP iktidarının kendisi de biliyor ve milletin buna asla onay vermeyeceklerinin ve neticede de başlarına çok büyük iş alacaklarının da farkındalar.

Ne yaparlarsa yapsınlar pislikleri ve rezillikleri öyle arttı ki, kalın olduğu söylenilen yorganları artık bunu kapatmaya yetmiyor.

Tek dertleri var 2015 seçimlerinde iktidardan gitmemek.

Ancak seçime sayılı günler kala artık bunun da nafile olduğunu gördüler.

Bir yanda kendileri için seçimi kaybedeceklerine yönelik vahim durumun koşulları ağırlaşırken, diğer yanda mevcut ahvallerini çözen terörist başı da bastırıyor.

AKP'nin İmralı heyetine dâhil ettiği Hatip Dicle'nin, terörist başının "Nisan 15'e kadar tüm aşamaları bitmek üzere, mutlaka bir çözümü, bir siyasal çözümü yakalamalıyız. Aksi takdirde sabrımın son sınırındayım." demesi bunun bir göstergesi olmakla beraber, şeref olarak AKP'nin hangi seviyede olduğunun anlaşılmasına olanak sağlıyor.

Silah bırakacak dedikleri PKK'lılar hemen her gün yaptıkları açıklamalarla asla böyle bir mevzunun olmadığını söylüyorlar.

Şu geldiğimiz hale bakınız…

Ülkeyi yöneten iktidar, İmralı'da ömür boyu müebbet yatan bir mahkûmun elinde oyuncak olmuş, teröristlerin karşısında da sinmiş bir haleti ruhiye içerisinde.

Tüm bunları düşünerek geldiğimiz noktada siz cevap verin lütfen; AKP terörü mü yoksa Türkiye'yi mi çözmeye çalışıyor?

 

İsmail ÖZDEMİR