‘Dr. Sadık Ahmet’ kompozisyon yarışmasının sonuçları açıklandı ‘Dr. Sadık Ahmet’ kompozisyon yarışmasının sonuçları açıklandı
Hikayesini bilmeyenler, şarkının zeytin gözlü bir sevgiliye hitap ettiğini sanır. Oysa ardında yürek burkan, göz yaşı döktüren bir hikaye vardır.

Hüceste hanım  iyi bir ailede yetişmiş,  Edebiyata  meraklıdır. Duygularını mısralara dökmeyi sever. Şairdir.. 
Hayata son derece bağlı Hüceste Hanım gün gelir,  tüberküloza yakalanır. Tedavi için Heybeliada Sanatoryumu’na yatar. Uzun sürer tedavi. Doktoru, Ömer Münif’tir. İki hisseden kalbin, iki duygu insanının, doktor-hasta ilişkisi zamanla aşka dönüşür. Ve aşk evlilikle sonuçlanır. 

Çok mutludurlar. Mutluluk bir süre sonra, Mehmet’in doğumuyla taçlanır. Mehmet büyür ve aile onun geleceğini düşünmeye başlar. Her ana-baba gibi onlar da Mehmet’in iyi yetişmesini istemektedirler. İmkanları da vardır ve hasreti yüreklerinde saklamaya söz vererek, Mehmet’i Avrupa’ya gönderirler. 

Mehmet, Avrupa’ya gider gitmesine de, hasretin bitmesini, Mehmet’in dönmesini   bekleyen aile, hasretin yanına hayal kırıklığının da eklenmesiyle, derinden sarsılır. Mehmet okulu bitirir ama dönmez anasına, babasına. İsviçre’ye yerleşir.   

Şair ana,  yüreği burkularak oğlu için bir şiir yazar:   
Zeytin gözlüm sana meylim nedendir?
Bu sevmenin kabahati kimdedir?
Gül olmuşsun dikenlerin bendedir.
Zeytin gözlüm uzaklarda işin ne?
Şarkıları düşürürüm peşine?
Zeytin gözlüm özlem ektim yollara.
Rast gelirsen, halimi sor onlara.
Gül kurusu akşamlar senden yana.
Zeytin gözlüm uzaklarda işin ne?
Şarkıları düşürürüm peşine.

Tüberkülozu yenen Hüceste Hanım, kadere yenilmiştir. Eşini de kaybeder bir süre sonra. Yalnız kalır ve hayatını bakım evinde geçirmeye başlar. Zaman durmaz, akar. 87 yaşına gelince de bakım evinde vefat eder. 
Hasreti hala içinde besleyen Hüceste Hanım, o yürekte ümidi de beslemektedir. Mehmet’in hiç olmazsa cenazesine geleceğini umar. “Bunu cenazemde Mehmet’e verin,” diye bir mektup verir arkadaşlarına, ölmeden önce. 

Şöyle seslenmektedir Mehmet’e.
“Bir sabah bakacaksın ki bir tanem ben yokum. Dünyayı sana bırakıyorum. Söz aldım saatlerden bir tanem, sana koşacaklar. Söz aldım gecelerden seni uyutacaklar. Şarkılardan söz aldım hatırlatacaklar. Gözlerimdeki son yağmurlar pencerende beni anlatacaklar sana, bir bir... İleride belki bir gün buğday misali düştüğüm yerde, belki bir dikenin dibindeyimdir çaresiz, kim bilir nerelerde... Bir sabah bakacaksın ki bir tanem ben yokum. Dünyayı sana bırakıyorum. Elveda.”

Selahattin İçli ölümsüzleştirmek ister Hüceste Hanımı. Alır o sözleri ve Hüseyni Makamında seslenir, kalpleri olanlara. İnci Çayırlı ile birlikte katılırlar cenazeye.  Bir ricası vardır, İnci Çayırlı’dan. ”Bunu, Hüceste’nin mezarı başında oku,” der. 

Defin işlemleri tamamlanır, herkes dağılır, İnci Çayırlı oturur mezarın başında ve o anaya seslenir:
 “Zeytin gözlüm, sana meylim nedendir?”
Ve
“Bir sabah bakacaksın ki bir tanem; ben yokum.”

Editör: TE Bilisim