Lütfen biraz yavaş kapı komşularına, cadde esnafına ve site sakinlerine uğramadan çıkılan sokaklar ıssız karanlık ve tehlikelidir. O sahaya çıkışların hüzünlü dönüşleri vardır. Pişmanlıklar olmaması için o zaman ne yapılmalıdır? İşte o zaman gönül elçisi karşılıksız komşu sevdalısı olarak, hemen onların kapısına gideceğiz. 

MHP’nin kutlu iktidar yürüyüşü için oradan milli devlet güçlü iktidar yolunu aralayacağız. Artık bundan sonra sokaklara komşunun gönül kapısına gitmek için ineceğiz. Sokaklarda ve ülkenin her noktasında yeterince güvenliği sağlayacak asker polis var, ama ülkede bir şey eksik işte tek başına MHP iktidarıdır. 

Ülkede olağanüstü hallerde zaten herkes askerdir! Polistir! “Her Türk asker doğar” bu şartlara ülkeyi Allah yeniden mecbur edip, hepimizi asker etmesin. Ülkeye yeniden istiklal marşı yazma, minarelerimizi ezansız, semalarımızı bayraksız etmeye fırsat vermesin. Bizi yeniden bağımsızlık savaşı vermeye mecbur etmesin. Devlet ve millet gücümüz her tehlike ve tehdidi def edecek iradeye hasrettir. Bu iktidarın adı MHP iktidarıdır, çünkü bu yerli milli ve bu toprakların projesidir. Bugün en büyük engel, şeytanın bile aklına gelmeyecek entrikalar, MHP üzerine kurgulanıyor. 

Devleti ve milleti buluşturup ülkenin önünü açacak, içte ve dışta hem gerçek refah hem de ihaneti bitirecek güçlü MHP iktidarı hasreti son bulmalıdır. Yeni fetihlerin yolu gönül kapılarından geçen MHPiktidarının çalınan kapıları olmalıdır. Sokaklarda kendi başınıza neyi çözeceksiniz? Komşu iradesi millet iradesidir. Milleti kendi meselesine taraf yapmayan hiç bir sosyal siyasal ve ideolojik hareket başarılı olamaz. Önce gönüllere girerek oradan ancak milli irade seli ile bütün ihanetlere mani olabiliriz. Sokakta başlayan her hareket karşılıklı boğazlamalarla yine sokakta biter. Bu yol sonuç alınamayacak karanlık bir maceradır kandır gözyaşıdır. Asil şerefli kutlu ve mübarek hareketler sevginin gücü rahmet ve bereket yüklü bulutlar gibidir. 

Mensupları önce komşu kapılarına onların gönüllerine yağmalıdır. Atatürk'ün hareketi dünyada eşine az rastlanır en büyük teşkilatçı harekettir. Türk tarihinden süzülüp gelen anlaşılması derinlik isteyen tarihlerin ender kayıt ettiği en akıllı milli reflekstir. Atatürk millet desteğini alamazsa başarılı olabilir miydi? İnsanlar hangi yanlış bilgiye sahip olurlarsa olsunlar, insan iradesi değişir insan iradesi değişmezse bütün gayretler boşunadır. Aksi takdirde insanlık tarihinin gelmiş geçmiş en büyük inkılapçı Allah Resulü başarılı olamazdı. Anlatmak! Yine anlatmak, bıkmadan anlatmak, anlattıklarımızı hayatımızda tatbik etmek, örnek olmak, yaşayarak örnek cazibe merkezi dava adamı modeli olmak zorundayız. Anlama akıl ve idrak kapasitesi her insanda farklıdır. Anlatmaya devam, kafalar değişmedikçe sonuç alamazsınız! Hz Ömer, Hz al,i Hz Ebubekir cahiliye döneminde kız çocuklarını diri diri toprağa gömen o toplumdan çıktı. Bu ülkenin sokakta, içte ve dışta güvenlik sorununu çözecek güvenlik kuvvetleri vardır. O gücü kullanacak, ona hükmedecek siyasi irade yetersizliği vardır. Sokaktaki göstericilerden, çatışanlardan ziyade kitleleri sevk ve idare edecek lider kadrolara, yol gösterecek, yanlıştan döndürecek, kanından canından önce terini akıtacak, kafa yoracak Ülkücü, ülke sevdalılarına ihtiyaç vardır.

Atatürk yalnızdı ama millet desteğini aldı. PKK mesafe aldı, ama ihanet şebekesi karşısında şanlı kahraman güvenlik kuvvetlerinin eli kolu bağlandı. O’nu açacak, gizli zincirleri kıracak, dünyayı hainlere dar edecek, siyasi iradeye toprağın suya hasreti gibi ihtiyaç var. İhaneti bitirecek, irade değişikliği ve bu iradenin getirdiği milli iktidar meseleleri çözecektir. Hiç bir ihanet bitirilemez değildir. Hemen şimdi anlatmak, ikaz ve tebliği için yola çıkmak zorundayız. Ülkücüler sokağa çıkmalıdır diyenler önden buyursun önce kendilerini görelim. Allah'ın huzurunda eğilmek, sadece onun karşısında kıyamda olmak, Müslüman Türk sorumluluğumuzdur. Üç beş kuruşluk dünyalıklar için iktidar güç servet makam karşısında eğilmeye bükülmeye el etek öpmeye değer mi? Bize bu toprakları vatan yapanlar, mübarek dini ve mili değerleri bırakanlar hep dik durdular. Sadece O’na karşı eğildiler. Gül bahçesine girer gibi hakka yürüdüler. Eğilmeyenlerin nesli olmak, onlara layık olmak, namus şeref ve onur borcumuz olmalıdır. İşte bu feda olmaya her zaman hazır, fani varlığımızdan önce, terimizi akıtmak için, yollara düşmek ve gönül kapılarına varma zamanıdır!