Yıllardır kendi söylediği ile çelişen sözünün namusu olmayan siyasetçilere oy veren insanlara kızıyor ve daha dün kendi sözlerinin bugün tersini icra eden siyasilere hangi akıl ile oy verildiğini sorguluyorduk. Biz her şeye rağmen Devlet Bey’in devlet adamı olduğunu, yalan konuşmadığını, sözünün eri olduğunu savunuyorduk. Millete dönüp, böyle bir devlet adamının değerini bilmediklerini haykırıyorduk. 

Yargıtay kararına saygılı olacağını söyleyip, Yargıtay kararını tanımadığını ilan eden bir MHP Genel Başkanı bizi bu sorgulama yükünden kurtardı. O kadar ki, bizi vicdani yükten de kurtardı. Artık ülkücülerin gönülleri gibi vicdanları da özgür kalmıştır. Teşekkür ederiz, Devlet bey. Giderayak bir iyiliğiniz dokundu.

Yarın 19 Haziran MHP Tüzük Kurultayı toplanıyor. Biz bugün devamlı içimizde olan, herkesin bildiği ve duyduğu, ama çok az kişinin dillendirdiği bir gerçeği yazacağız.

Ülkemizin 70’li yıllarında eş-dost sohbetlerinde, kahve masalarında, konu-komşu ziyaretlerinde, cami şadırvanlarında büyüklerimizle sohbet ederken en çok duyduğumuz sözler “…siz haklısınız, yolunuzda devam edin, MHP’ye oy vermesek bile Türkeş’in büyük devlet adamı olduğunu biliyoruz.” türünden sözlerdi. Bu sözleri söyleyen halk gelecek için MHP’yi hazırlıyordu.

Lakin geleceğin önü kesildi. Darbeden sonra ki 80’li yıllarda milletin önüne yapay partiler konuldu. İktidar bu yapay partilerden biri tarafından ele geçirilmişti. MHP yerine kurulan MÇP’nin adından bile bahsedilmiyordu. MHP özenle milletten saklanma sürecine sokulmuştu.

Daha sonra 90’lı yıllara geldik. Ancak 90’lı yılların başında yapılan ittifak ile MHP tekrar milletin önüne çıktı. Bu süreçte Başbuğ’un söylemleri tek tek gerçekleşince halk arasında haklı çıkmış bir Türkeş figürü oluştu. Millet içten içe bu adamlara diye niteledikleri ülkücülere haksızlık yaptıklarını düşünüyor ve söylüyordu.

Ancak bu seferde Türkeş’in yaşlılığı mazereti öne sürülüyor, yine eş-dost sohbetlerinde, kahve masalarında, konu-komşu ziyaretlerinde, cami şadırvanlarında büyüklerimizle sohbet ederken “Türkeş olmasaydı komünist olurduk, bak Türkiye’nin dışında da Türkler varmış, ama çok yaşlandı yerini daha genç birine terk edip kendisi dışarıdan idare etmeli, o zaman oyumuz MHP’nin…” cümleleriyle karşılaşır olmuştuk.

Bu süreçte emr-i hak vaki oldu. Allah Türkeş’i aramızdan aldı. Milletin kendi sözlerinin ne kadar takipçisi olduğunu göreceğimiz bir süreç başlayacaktı. MHP’nin başına kim gelirse gelsin, kulağımıza söylenenlerin ciddiyetini test etme imkanımız doğmuştu.

Zaman geldi çattı, 90’lı yılların sonunda Devlet BAHÇELİ’nin Genel Başkanlığındaki MHP’nin aldığı % 18 oy milletin ciddi olduğunu göstermişti.

Ancak başbuğun muhteşem cenaze töreninde hükmünü ve fikrini belli eden Türk milleti 1998 seçiminden hemen sonra Bahçeli’nin de üstünü çizdi. Millet MHP ile ilgili değil lideri ile ilgili fikrini vermişti. Daha seçim biter bitmez, yine eş-dost sohbetlerinde, kahve masalarında, konu-komşu ziyaretlerinde, cami şadırvanlarında büyüklerimizle yaptığımız sohbetlerde bu sefer “Liderinizi değiştirin!” emir kipi ile kurulan cümleleri duyarak 2000’li yılları geçirdik. Ancak kendisi bırakmayan bir lideri o makamdan indirmeyi kendimize bir türlü yakıştıramadık.

Derken 2010’lu yıllara geldik. Geçen günler, kaybedilen seçimler, memleketin içine yuvarlandığı her kavga ortamı ve en önemlisi mevcut iktidar değişmediği müddetçe milli devletin tehlikede olduğu fikri ülkücüleri isyan noktasına getirdi.

Bu isyan bazen millete dönüyor ve milletin ahlaksızlığa pirim verdiğini ve bu olan bitene layık olduğunu söyleyenler dahi oluyordu. Oysa Türk milleti bize hiç yalan söylemedi ki… Çok arkadaşımıza açıkça, lafı hiç eğip bükmeden, dürüst bir şekilde “Devlet Bahçeli Genel Başkanınız olduğu sürece bizden size oy yok!” demediler mi?

Şimdi 2016 yılının Haziran ayının 19’unda, ülkücüler milleti dinleyerek Genel Başkanı değiştirmek için gerekli olan tüzük kurultayında buluşacaklar. Milletin ciddi olup olmadığını bundan sonra ki süreçte anlayacağız.

Bahçeli MHP’nin Genel Başkanlığını yapmıştır. Bu sebeple kendisi hakkında olumsuz görüşlerimiz olsa bile yine bizden ülkücüye yakışır saygıyı görecektir. Keşke kendisini bu manzaraya muhatap hale getirmeseydi, MHP tarihinde daha fazla sevgi ve saygı ile anılacak bir yeri olsaydı.

Son altı aylık süreçte Bahçeli’nin kendisini sevgi ve saygı ile anmamızı engellemeye yönelik çıkışlarına şahit olduk, üzüldük ve üzülüyoruz.

Biz şahsen bu konuda artık kendimizi üzmemeye karar verdik. Biz ne düşünürsek düşünelim tarih hükmünü icra edecek ve herkes hak ettiği ile anılacaktır.