Bugün farklı bir yazı yazmayı tasarlamıştım. ANCAK; İstanbul’da, Üsküdar Belediyesinin, Kutlu Doğum Haftası münasebeti ile kendine göre, bir Asr-ı Saadet Köyü yapmış, maketten sökülüp taşınabilen, seyyar bir KÂBE yaparak, belediyenin önüne kurmuş ve halkın ziyaretine açmışlar. Bunu yapanlar halka, Efendimizin Kutlu Doğum günü nedeni ile bir güzellik sunmak için düşünmüş olabilirler.
İKİNCİ OLARAK; Kutlu Doğum Haftası münasebeti ile “Peygamber Efendimiz (s:a.v.) için nereden akıllara gelmişse, üzerine Kur’an-ı Kerim ayetleri yazılı doğum günü pastası yapılmışlar. Daha enteresan olanı da, Tokat Zile müftüsünün eşliğinde bir heyet pastayı kesmiş güzelce yemişler.
***
ÜÇÜNCÜ OLARAK; Bu durum basında haber olunca, Diyanet İşleri Başkanlığı bir açıklama yapmış, “Olay iki yıl önce meydana geldi. İnceleme başlattık” demiş..
***
Efendim diyeceksiniz bunda ne var, şuracık da ardı önü, seyyar bir Kâbe ve Kuran ayetleri ile bir pasta yapılmış. Müftüde soruşturma başlatmış. Acaba nasıl bir inceleme başlatmış, pastayı nasıl kestiniz mi demiş, tadına mı bakmış. Diyanet İşleri Başkanı, biz bu duruma nasıl geldik? Diye, kendisini sorgulaması gerekmez mi? Yoksa siyaset yapmadan zaman mı bulamamış?
KÂBE’Yİ TAVAF EDENLAR NASIL MÜŞRİK OLDU?
Allah’u Teala, İbrahim ve İsmail (A.S)’ ma, Kabe’yi yapmalarını buyurur. İbrahim ve İsmail (a.s) tarafından Kâbe’yi yaparlar. İnsanları Kabe’yi tavaf etmeye çağırması buyurulur.. İbrahim (a.s) YA Rabbi, benim sesim uzaklara gitmez ki deyince, Allah’u Teala, “Sen çağır senin sesini uzaklara götürecek benim “ buyurur. İbrahim (a.s) avazı çıktığı kadar, seslenerek insanları Kâbe’yi tavaf etmeye çağırır. Akın akın insanlar gelerek Kâbe’yi tavaf ederler.
Her yıl tavaflar düzenli yapılırken, uzaklardan gidip gelmek zor olduğundan, Uzaktan gelenler, Kâbe’nin etrafından bir taş alarak, kendi yerleşim yerlerinde, sanki Kâbe’nin etrafında tavaf yapıyormuş gibi, taşın etrafında dönerek tavaf yapar dua ederlerdi.
***
Yeni yetişen nesil, anne ve babalarından gördüklerini yapmaya başladılar. Aradan yıllar geçti. Daha sonra gelen nesil, bu taşları süslediler. Hamurdan heykeller yaparak tapındılar.. Süsledikleri bu taşlara heykellere “Kızlarımız” dediler. Allah’a inanıp bunları yapanlara müşrikler denir. Yapılan pastanın üzerine, Kur’an dan ayetler yazmak, sonra pastayı yemek, seyyar Kabe yapmak mili mukaddesatımıza uygun değildir.
***
Seyyar Kâbe yapanların, Yaptıkları pastanın üzerine, Kur’an-ı Kerim’den ayetler yazanların iyi niyetli olmadıkları düşünülemez. Ancak, bazı değerlerimiz vardır ki, mizah konusu olamaz. Şaka yapılamaz. Alay dilemez, bu konularda ciddi olmak, başta Diyanet, müftüler ve imamlar olmak üzere, ciddi olmak hepimizin insanlık borcudur.
*
H. Nihal Atsız, mili mukaddesimiz için ne demiş, “İnsanlar zaman zaman mizah ve birbirleri ile şakalar yapabilirler. Fakat bazı konular vardır ki onlar şakaya gelmez. Çok ciddi olmak insanlık borcudur.”
“Bayrakla alay edilmez. Milli tarihimizle eğlenemezsiniz.KUR’AN-I, mizah konusu yapamazsınız.. Namazı ve aile namusunuzu hiçe sayamazsınız. Bunlar milli mukaddestir. Milli mukaddesatı olmayan millet, millet değil hayvan sürüsüdür.” Demektedir. 

NOT, H.Nihal Atsız’a, olumsuz gözle bakanlar, yanılgılarından uzaklaşmalıdır.