Önce;
“Hiç bakmayın; milliyetçilik modern bir olgu ve düşüncedir” tezi le başlayalım... Milliyetçilik bittabi toplumsal, siyasi düzlemi hem besleyen, hem de onlardan beslenen ideolojiler arasında… Avrupa merkezli inkişaf ettiği de kaçınılmaz! Esbabında şunlar var; iletişim.. ve iletişim araçları; yani gazete, dergi, kitap; sivilleşme ilh... Şehirleşmenin artması ve nüfus göçü… Tabi şehirleşme bir sınıf bilinci de oluşturacaktır Avrupa’da… Sanayileşme doğuyor; akabinde üretim, emek ve sermaye kavramları kendi ontolojisini vaz ediyordu...
Milliyetçilik, bilinç haline siyasallaşma aksiyonuyla gelir. Siyasi irade, sosyolojiyi biçimlendirir; ona mottolar sunar ve mazi bağını vasıta kılar. Bu yapı bir devlet formuyla bütünleşir. Mülahaza ile: Milliyetçilik; “ulus/devlet”in kuruluş ideolojisidir; bizim için de farklı değil! Osmanlı Devlet’inin son yüz yılında cereyan eden hadiseler, zati böyle bir sonucu doğuracaktır; pek tabi.. tarih nasıl olacağını görüngüleştirdi, o kadar…
Milliyetçiliğin Avrupa’da doğması ve ivme kazanmasında Alman düşünürlerin ciddi payı var. Hegel’siz düşünülemez bile… Durumu tetikleyen ise Napolyon gazveleri… Fetihçi Napolyon, doğası gereği imperyal ve internasyonal düşünüyordu… Avrupa’nın düşünen adam taifesinde ilk zamanlar sempati toplasa da Napolyon ordularının coğrafyayı biçmesi, haddizatında bakış açılarını değiştirdi.
Avrupa’da milliyetçiliğin doğuşunda, dil/lisan vurgusu dikkat çeker. Her dilin yaşaması ve özgürleşmesi (Avrupa içi)… Doğal olarak İtalya ve Almanya’da aynı dil çerçevesinde, küçük şehir devletçiklerinin bir araya geleceği görülecektir. Modern ulus/devlet hamlesine Fransa’da katılır…
Pekâlâ, milliyetçilik sırf modern bir yaklaşımla mı izah olunur? Mesela İngiltere ve Fransa’nın pek de yabana atılmayacak devlet geleneğine ne diyeceğiz?!.
Milliyetçilik çağının gerekliğinde izahını bulsa da eski değer ve birikimlerin hülasasıdır; demek yanlış olmayacaktır! Yoksa kültürel milliyetçiliği nasıl izah edeceğiz? Düşünsenize, ünsiyeti kopuk bir milliyetçilik diskurunda Kürşad ve 40 çerisi ile İhtilali ne anlam ifade ederdi?!.. Milliyetçiliğin lojisinde; sanat, edebiyat, folklor ve coğrafyalar hep bir anlam kutbunu işaret etmekte… Onun etrafını çevreleyen devlet ve devlet müessis unsurları (mesela ordu, medrese) işin tarihselliğini kümeleştirir.
Ben edebiyat orjinli bir tümevarım denemesi yaptığımda, romantizm var ise milliyetçilik de vardır, sonucunu çıkarırım. Bir millet dramların ve tarihin farkında olsun, olmasın yaratıcısıdır. Müziği, destanı, ağıt ve toyu.. göçü, yerleşmesi ile her şeyi…
O halde milliyetçilik, salt bir siyasi düşünce olamaz! Milli yaratıcılığın ve birlikteliğin aşkın hal tercümesidir. Tarihi bağın olmazsa olmaz prensibi derekesindedir. Haydi mesela.. çıkarın Karagöz ile Hacivat’ı?.. Nasreddin Hoca, Yunus Emre ve yahut Karacaoğlan’ı görmeyelim.. imkânsız!..
Saz ve Türkü olmadan, milliyetçilik olabilir mi?.. Avrupa için de öyle.. Almanya, Rusya, İtalya, İngiltere mesela… İngiliz için Şekspir, sadece teatral öncelik değildir, sanırım.
Bizim milliyetçiliğimizin bir kıyama bürünmesinde coğrafyamızın ve tarihi orijinimizin yeri tartışılamaz! Şuur, sömürgeciliğe karşı mücadele ile doğru orantılıdır. Bizi işgal ettiler, öncesinde uzun müddet sömürdüler. Hafife almayın; kapitülasyonların kaldırılması Sakarya savaşı kadar önemlidir. Avrupa için Türkiye ve Türkler; doğunun, İslam’ın ve bunlara has temsiliyetin merkezinde ve hedefindedir.
Japonya, Çin gibi biz Türkler de devletimizi modern ulus devlet sistemine evirmek durumundaydık.. süreç, hal esasta bunu devamıdır.. kotarmak durumunda olduğumuz yığınla iş ve çözülecek sorun bulunuyor. Bilelim ki, Avrupa bize Afrikalı olma şansı dahi tanımaz!
ABD başkanı Wilson, Cenevre görüşmelerinde ortaya kendi adıyla nam prensipler koysa da.. 1.Cihan harbi sonrası Anadolu’da, bir vadede Türkler ’in esamisi dahi okunmayacaktı. Osmanlı parçalanırken, Türkler adına (Asya’da) Gandi ve Nehru’dan bir ses geldi.. Doğu/Asya bilinç gelişimindeydi…
Dönemin milliyetçileri aynı zamanda aydın zümreleridir. Milliyetçilik aydın hareketidir dolayısıyla… TMMH’ine bakın, görürsünüz. Dönemim aydını batıyı görmüş ve orada karşılaştıkları ayrımcılığı idrak etmişlerdir.
Devam edeceğiz….

Murat Taşdan