Ne çok acı var demiş Zarifoğlu, gerekten ne çok acı var. Hemen her şehir de, her evde her yürekte. . Günlerdir gelen şehit haberleri, yaklaşık 40 günde 42 şehit. Kim bilir kaç çocuk boynu bükük kaldı, kaç hayal yıkıldı. Nasıl geçer bu acılar? Biz iki gün sonra unuturuz da ateş düştüğü yeri yakarda durur.

Millet olarak zor günler geçiriyoruz. Üzerimize oynanan kirli oyunlar yine iş başında, kanlı eller üzerimizde. Peki bu zor zamanlarda “bize düşen ne?” biraz bunu düşünüp üzerinde durmak gerekiyor hem de acilen. Zira her geçen dakika millet olarak aleyhimize işliyor. Ve şunun da altını çizmek de yarar var artık PKK’yı lanetlemek, kınamak, Facebook da profil resmini değiştirmek yetmiyor. Evet bunu da yapmak lazım belki ama sadece bunu değil. Bu zor zamanlarda eskisinden daha çok birlik ve beraberliğimizi kuvvetlendirmeliyiz.

Bu bir Türk-Kürt çatışması değil çünkü biz biliyoruz ki Çanakkale de vatan için savaşırken Kürt, Türk, Çerkez, Laz diye ayrım yapmadan omuz omuza verdi mücadelemizi. Şimdi her ne kadar ayrım yapmaya çalışsalar da biz yine “Ne mutlu Türk’üm diyene!” nidasını yüksek sesle ve gururla söyleyenlerle omuz omuza veriyoruz mücadelemizi.

Asker ocağını peygamber ocağı bilip vatani görevini yapan askerlerimizi şehit eden, bunu yaparken sözde kendi dilini, bayrağını savunduğunu sananlar bilsin ki, Bu vatan asla sahipsiz değildir. Bayrak asla inmeyecek ezanlar susmayacaktır. İçimizdeki Nene hatunlar, Sütçü İmamlar, Zenci Musalar, Enver Paşalar hala yaşıyor. 

Biliyoruz ki şehitler ölmez. Ama insanlık ölür. Ve istiyoruz ki vatan da insanlık da sağ olsun...