Niçin Aday olmadık? 

Daha önce hep "niçin aday olduk" diye cümleler kurardık. Bu kez tersi oldu. 

1999/2004/2014 Ümraniye belediye başkanlığı seçimlerinde. aynı ilçeden üç kez aday olduk. Bu, kazanılmadığı halde aynı ilçeden iddialı aday olmak gibi ender görülebilen bir politik teveccühtür. Başka örneği çok az bulunur. Her seçimde partimiz açısından İstanbul’un tüm ilçeleri içerisinde en çok oy aldığımız ilçe Ümraniye olmuştur. Her belediye başkanlığı seçimi, aday bulmakta zorlanılan seçimlerdir. Zira çok zor seçim süreçleridir. Adaylar hem bir çok zorluklara göğüs gererler, hem de kazanadıkları takdirde politik olarak çok yıpranırlar. 

1999 seçimleri, iki seçimin bir arada olduğu ve seçim faturasının belediye başkan adaylarına kesildiği seçimdir. Hemen ardından koalisyon ve 3 kasım genel seçimleri sürprizi gelmiştir. Dikkat çekici seçim performansımız, bize camianın aday adaylık arzusunu getirdi... temayül yoklaması Kadıköy’de yapıldı ve o temayülde 4.sırada çıktık. Fakat Genel Merkezimizin düzenlediği listeden silindik! ne fark eder ki biz inanan insanız... hemen çarıkları giydik; üç ay boyunca listeye giren arkadaşların yanında bir nefer gibi sokak sokak seçim çalışması yaptık. İki yarım otobüsümüz seçim aracı oldu. Malum, üç kasım hezimetine engel olamadık. 

Üç hilal mahzun olamaz... hemen İlçe başkanlığı teklifini kabul ettik. Uzun yıllar görevde bulunduk. Ümraniye hala o faaliyetlerin yorgunudur ve salonlar anıları İle doludur. Taşdelen zafer şöleni yıllarca sürdü... onbinlerce insan 3 Kasım hezimetinin şokunu atmak için gözyaşları İle bir araya geldi. 

Sayın Genel Başkan, 3 Kasım sonrası ilk kitlelere açık faaliyetlerden birisi ile medyanın tekrar ilgi odağı oldu... yaklaşan seçimlerde yeniden ilgi odağı olduk. Milletvekili adaylığı beklentisi sonucu adaylık başvurusu yaptık ama bir türlü 25/15/17/11. sıralardan aşağı inemedik! hiç fark etmez... 1.sıradakilerden çok çalıştık. Bizi seçimden sonra tebrik edip kutlamak için arayanlar oldu... 

Kimleri taşımadık ki milletvekilliğine... sayalım mı? Polemik olmasın diye isim vermiyoruz ama bir türlü yaranmak diye bir derdimiz olmamasına rağmen, ne İsa’ya, ne de Musa’ya yaranamadık. 

2015 Haziran seçimindeki temayül yoklamasında, kesinlikle ön sıralarda olmamız havasını sokaklar kamuoyu konuşuyordu ama bir türlü "asansör aday" yorumlarına engel olamıyorduk. Sitemleri, tepkileri sağır sultanlar bile duydu. Hatta Ümraniye başta olmak üzere, İstanbul'da, ülke çapında ve yurt dışında, tanıdık, eş, dost, Ülkücü camia; bizim o korkunç performansla yerel ve genel seçim çalışmamıza şapka çıkarıp, övgü ve takdir dolu hislerini tarafıma ulaştırıyordu. Ayrıca bunlar kamu oyuna da yansıyordu... 

Bunun üzerine oluşan müspet hava ile, 5. sıradan aday olduk. 1 kKasım seçimlerindeki katkımız İle, 7 Haziran - 1 kasım arasında nerede ise oy oranımızı korunmaya yakın sonuç alındı. Bunu Allah biliyor, kullar biliyor; dağ-taş, in-cin, dost ve düşman itiraf ediyor... ve bugün, bu ilgiyi ve takdiri gözlerimiz dolarak izliyoruz. 

Ardından kurultay tartışmaları geldi... süreçteki tavrımıza yönelik spekülasyonlar yüzünden, hiç kimseye haddi aşan ahlak edep dışı bir sözümüz tavrımız olmamasına rağmen, günah keçisi ilan edildik! 

Hiç bir dönem "illa ki aday olayım" diye bir tavrımız olmadı. Bu gün de, ısrarla aday adaylık başvuru baskısına rağmen, bu seçimde ülkemize ve milletimize siyasi sosyal ve ideolojik sorumluluğumuzu, bir nefer gibi yerine getirme kararına vardık. 

Ankara'dan çok hüzünlü dönüşler yaptık. Çevremi ve yakın etrafımdaki kişileri vefasızlıklar çok üzdü... buna daha fazla hakkım yoktu.. 

Muradımız asla milletvekilliği olmadı. Bir yüce davaya, başbuğun ve şehitlerin emanetine sahip çıkma sorumluluğu, hareketlerimizdeki en büyük etkendir. 

Ülkücü-Milliyetçi hareket; sadece parti üyeliği ile sınırlanamayacak, dünyada oy veren ya da veremeyen milyonların karşılıksız sevdası ,Türk milletinin güvencesi, markası ve umududur. 

Çok silindik; itildik-kakıldık; geri plana atıldık ama Yunus Emre gibi Tapduk dergahına düz odun taşımaktan asla vaz geçmedik.

Artık gerçekten bir nefer gibi, tabanda ilke, ülkü ve ülke mücadelesi vermek istiyoruz. Çünkü çok omuzlarımıza basıldı... taşımaktan omuzlarımız nasır bağladı; canımız çok acıdı.. 

Şahsım değil ama etrafımızdakiler çok üzüldü. Başımıza gelenler çile, ızdırap, vefasızlıtır.  Sadece şehadet kısmet olmadı... fakat defalarca suikast denemesi oldu! Etrafı daha fazla üzmeye hakkım yok. 

Kutlu ve yüce davaya daha farklı misyonla hizmet etme fırsatını Mevlam verirse, inşallah hizmet ederiz... asla pes etmem; bu bizim için iman ve amel meselesidir. Canımızda son damla kan ve son nefese kadar, şartlar ne olursa olsun; mücadeleye, şehitlerin emanetine sahip çıkmaya ve kutlu mübarek davaya hizmete bir nefer gibi devam edeceğiz inşallah. 

Marifetler iltifat görmese de asıl iltifat sahibinin rızasına uygun olarak, ayaklarımız sürçmeden yola devam inşallah! Allah bize şah damarımızdan yakındır. 

Ülkücüler ariftir... hakkımda daha çok sözü onlar ve tarih söyleyecektir. 

Sabrınıza teşekkürler; hakkınızı helal edin. Pes etmek asla kitabımızda yazmaz; mücadeleye mütevazi partili olarak devam edeceğiz. 

Gün doğmadan neler doğar... Allah bizden öncekilerin yoluna bizi eriştirsin inşallah! Allah mazlumun, çaresizin, garibin hamisi ve  kollayıcısıdır; Türk milletini korusun güç versin!

Sabri Şenel