Antalya'da toplanan ve adeta gizli gündemli bir din-diyanet şurası görüntüsü veren 19. Milli Eğitim Şurası'nda skandal tavsiye kararları alındı. Alınan sözde tavsiye kararlarından biri de liselere zorunlu Osmanlı Türkçesi dersleri konulması doğrultusunda olup, gerekçesi "dedelerimizin mezar taşlarını okuyamıyoruz" şeklinde açıklandı. İktidarın Osmanlı Türkçesi'ni zorunlu ders yapmaya kalkmasının iyi niyetli bir girişim değil, harf devrimine karşı bir hamle ve eğitim sistemini ümmetçi/anti Türkçü nesiller yetiştirme amacına uyarlamaya yönelik atılan adımların bir yenisi olduğunda hiç şüphe yok.
     Her şeyden evvel Osmanlı Türkçesi öğrenimini aşamalı olarak düşünmek gerekir ve birkaç yıl sürecek birinci aşamada ancak matbaa harfleriyle eski yazıyı okuma öğrenilebilir. Okumanın ikinci ve esas aşaması, yaygın olarak Rik'a usulündeki el yazısını okuyabilmektir ki, lise eğitimi bunun için yetersizdir. Nihayet yazmak apayrı bir alışkanlık meselesidir, asgari beş yılda tekamül edebildiği söylenir. Bir siyasinin de işaret ettiği gibi manzara ortada dururken zorunlu Osmanlıca derslerinin tek amacı çocuklara Arap harfleriyle "Justin Bieber" yazmayı öğretmek olabilir.
     İkinci olarak nice kelli felli tarih profesörlerimiz bile Osmanlı Türkçesi ile okuma-yazmayı beceremezken, bütün liselerde ders verecek kadar çok sayıda Osmanlı Türkçesi eğitmeni bulmak mümkün görünmemektedir. Hâlihazırda Osmanlı Türkçesi ile okuyabilen, yazabilen ve başkalarına öğretebilecek düzeyde olan binlerce eğitmenimiz olmadığı gibi, bunları bir çırpıda yetiştirebilmek de söz konusu değildir. Yıllardır Latin alfabesiyle İngilizce öğretemeyen Milli Eğitim Bakanlığı'nın hocaların yetersiz ve eğitimin kalitesiz olacağı bir süreçte Arap harfleriyle Osmanlı Türkçesi öğretme macerasına atılması ise hiç atılmamasından daha fecidir.
     Son olarak zorunlu Osmanlıca derslerini "dedelerimizin mezar taşını okuyamıyoruz" diyerek savunmak, geç Osmanlı toplumundaki okuma-yazma oranının %10'lar civarına gerilediği ve aslında o mezar taşlarını dedelerimizin de okuyamadığı gerçeğini görmezden gelmek demektir. Hele hele yazının değişmiş olmasını "bir medeniyetin çöküşü" diye nitelemek sakat mantığa sahip olmayı gerektirir. Bu mantığa göre Göktürk alfabesinin yürürlükten kalması ile kadim Türk kültürü veya Arap esaslı alfabelerin yerini Kril alfabesinin alması ile Orta Asya Türk-İslam kültürü yok olmuş olmalıdır. Oysa yazı sadece bir araçtır ve hangi yazı türü ile yazılırsa yazılsın kullanılan dil hep Türkçe'dir.
     Türk çocukları atalarının yazdığı kitapları okumak isteyip de okuyamıyorlarsa ortada bir problem vardır, fakat böylesi bir problemi gidermek üniversitelerin görevidir. Liselere zorunlu ders koymaktansa daha fazla uzman yetiştirilmeli, Osmanlıca eserler tercüme edilmeli, arşivler günümüz Türkçesi'ne çevrilmeli, hepsi yapıldıktan sonra hala Osmanlı Türkçesi'ni okuyup yazabilmek isteyen tarih meraklısı öğrenciler için seçmeli Osmanlıca dersleri ihdas edilmelidir. Kürtçe enstitüler kurmayı beceren üniversitelerimiz, herhalde burada sıralananları da becereceklerdir!