Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaklaşan Akşener tehlikesine önlem olarak eski Başbakan Tansu Çiller’i devreye koymaya çalıştığı iddia edildi.

Meral Akşener’in yeni parti çalışmalarının Türk siyasetinde kartların yeniden dağıtılacağı anlamına geldiğini belirten gazeteci yazar Muzaffer Ayhan Kara, Erdoğan’ın yaklaşan tehlikenin farkında olduğunu ve çareler aradığını yazdı.

Kara Odatv’deki köşesinden yazdığı yazısında; Erdoğan’ın yaklaşan Akşener “tehlikesine” karşı Tansu Çiller’e sahne aldırarak merkez sağ seçmenini konsolide etmeye çalıştığını ifade etti.

Meral Akşener’in Cumhurbaşkanı adayı olması durumunda Erdoğan’ın ilk turda seçilemeyeceğini de belirten Muzaffer Ayhan Kara’nın odatv’deki yazısı şöyle:

Yerel seçimler öncesinde Türk milletine uyarılar!.. Yerel seçimler öncesinde Türk milletine uyarılar!..

“Kamuoyu Merak Akşener’in kuracağı partiyi bekliyor. MHP’de Dr. Bahçeli’ye karşı çıkan ve dört isimden Akşener, Prof. Dr. Özdağ ve Koray Aydın yeni parti girişiminde birlikte. Sinan Oğan ise MHP’de ikbal arama niyetini sürdürüyor. Tabii işin bu noktaya gelmesinde Dr. Bahçeli’nin MHP büyük kongresini delege imzalarına karşın toplamamasının belirleyici olduğunu vurgulamak gerekiyor. Sonrası daha vahim; Dr. Bahçeli, MHP’yi küçültme pahasına Ak Parti’nin önünü açtı. Bunu yaparken ‘devletin bekası’ argümanına sarıldı. Oysa cumhurbaşkanın halk tarafından ilk kez seçileceği 2014’te CHP ile birlikte ortak aday çıkarmıştı. Dr. Bahçeli’nin yaklaşık üç yılda bu kadar taban tabana zıt politikalara yönelmesinin izahı çok zor… En iyisi bu izaha muhtaç paradoksa kendisinden açıklama beklemek.

Atatürk Türkiye’sini tasfiye etmek niyetiyle gizli ajandalarının sayfalarını bir bir açanlarla Dr. Bahçeli’nin yol arkadaşlığına bir de şu açıdan bakmak gerek: Ak Parti, hep geniş ve gevşek koalisyonlarla ilerleyen bir parti. Bu çerçevede Gülencilerle, Apocularla birlikte hareket etti; zaman zaman merkez sağdan ve içeriden denebilecek muhalefeti transferlerle sindirdi; şimdi de Dr. Bahçeli kliğiyle yoluna devam ediyor. Bu bahse sonraki paragraflarda yeniden döneceğim.

AKŞENER’İN YENİ PARTİSİ: NASIL BİR PARTİ?

Okuduğunuz makalede şu konuda sesli düşünmek istedim: Meral Akşener öncülüğünde kurulacak yeni parti kuşkusuz siyasette kağıtların yeniden karılması anlamına geliyor. O zaman da şu sorunun yanıtı önem kazanıyor: Kağıtlar yeniden karıldıktan sonra acaba kimin eli nasıl olur? Eller değişecek… Çünkü Akşener’in girişiminin bir domino etkisi oluşturacağı açık.

Akşener’in partisini ekim ayı bitmeden kuracağı anlaşılıyor. Açıklamaları bu yönde… Bu cenaha sıcak bakabilecek çok önemli bazı figürlerle konuştuğumda henüz davet almadıklarını söylediler ki bir kısmına hakikaten şaşırdım. Şimdi bu kesim “Nasıl bir parti?” sorusuna yanıt aramakla meşgul. Nasıl bir parti kurulmalı, nasıl bir kurmay heyeti-vitrin oluşturulmalı ki yeni parti hem MHP kadrolarını ve tabanını kucaklasın hem de ilk etapta merkez sağı kapsama alanına alabilsin? Belki daveti geciktirmeleri ve ağırdan almaları bununla ilgilidir. Akşener’in ve diğer sözcülerin açıklamaları partinin Özalvari bir yaklaşımla daha geniş bir yelpazeye talip olduğunun altını çiziyor ama öncelik açık ki Ülkücüler ve çoğunluğu Ak Parti’nin şemsiyesi altına giren Orta, Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile İç Ege ve İç Karadeniz’deki merkez sağ seçmen. Buna mukabil Ak Parti iktidarları döneminde Trakya, kıyı Ege, kıyı Akdeniz ile büyük metropollerin merkezindeki merkez sağ unsurlar ise CHP’nin periferisinde. Bu kesim, merkez sağda olmakla birlikte modernitenin nimetleriyle buluşan bir sosyolojik taban. O nedenle CHP ile daha barışık. Atatürk Türkiyesi ile hiçbir zaman sorunları olmadı.

Akşener ve arkadaşları kuracakları partinin farklı eğilimleri barındırsa da göbeğinde hangi unsurun olacağı hususunda belli ki zorlanıyorlar. Ülkücüler mi olsa göbekte, merkez sağ unsurlar mı? Yoksa her iki kesim eşit bir ağırlıkta mı olsa? Nitekim partinin ismiyle ilgili kamuoyuna yansıyan tartışmalar da bu tabloya ayna tutuyor. “Merkez Demokrat Parti” olsa, Ülkücüler soğur mu? Bu soruya yanıt aranıyor. Toplumdaki kutuplaşmanın had safhaya varması ve bundan rahatsız geniş bir kesimin olması Akşener’in partisinin “birinci parti” hedefi koyması için en büyük avantaj. İktidarın olanca handikapına karşın CHP’nin 15 yıldır ana muhalefet olmasına karşın büyüyememesi ve iktidara set çekememesi de Akşener’in elini güçlendiren başka bir etken. Ak Parti’den her an vazgeçebilecek ortalama yüzde 15’lik bir seçmen kitlesi var ama alternatif olarak da açık ki tek başına CHP’yi görmüyorlar. Bu durumda ortaya çıkan yeni bir seçeneğe yaklaşmaları, denemek istemeleri sürpriz olmayacaktır.

YENİ PARTİNİN DOMİNO ETKİSİ

Yeni partinin yaratacağı domino etkisi parlamentodaki ve parlamento dışındaki iril ufaklı partileri nasıl etkiler, kağıtlar yeniden karıldıktan sonra bu partilerin elleri nasıl şekillenir?.. Buna bakalım şimdi de…

Ak Parti:Akşener büyük hatalar yapmazsa, Ak Parti’ye kerhen oy veren ciddi bir kesim yeni partiye yönelebilir. Bu kesim, merkez sağ unsurların yanında Ak Parti’nin kastlaşmasına ve dini referanslara aşırı başvurmasına karşı olan muhafazakar kesime tekabül ediyor. 7 Haziran 2015 genel seçimlerinde yüzde 9 oranındaki tavrıyla nelere yol açabileceğini göstermiştir. Ki, o zaman yeni parti faktörü de yoktu.

Ak Parti Genel Başkanı Erdoğan da bu tehlikenin farkında ve çareler arıyor. 2002 seçimleri öncesi ANAP-DYP’ye yaptığı ‘sabotaj’, sonra yaptığı Süleyman Soylu hamlesi; bunlar hep merkez sağı konsolide etmek için başvurulan operasyonlar. Erdoğan, kurmak istediği yeni rejime karşı yaklaşan Akşener ‘tehlikesine’ karşı da şimdi Tansu Çiller’e sahne aldırıyor. Bir süredir Çiller’i periferisinde gezdirmesinin anlamı, Merak Akşener’in Ak Parti’den koparabileceği merkez sağ seçmeni konsolide edebilmeyi başarmak. Çiller başbakan iken Akşener’in de onun bakanı olduğunu hatırlatalım.

CHP:CHP’nin başlıca zaafı 15 yıllık Ak Parti iktidarının çürümüşlüğüne, yorulmuşluğuna, eskimişliğine, onca handikapına karşı 2002’den bu yana büyüyememesi, aynı zaviyede kalmasıdır. Ana muhalefet olarak sıçrama yapma fırsatı yakalayamaması başlı başına bir konu. Konumuz bu değil… Konumuz, CHP’nin Akşener’in kuracağı partiden ne şekilde etkileneceği. Verili koşullarda stabil olarak meseleye bakarsak, yeni partinin CHP’den birkaç puanlık bir seçmen kitlesini koparabileceği açıktır. CHP’nin bu noktadaki zaafı tek başına Ak Parti’ye karşı baraj kuramaması, seçenek oluşturmamasıdır. Meseleye dinamik bakarsak; CHP kurmayları herhalde yeni partinin CHP’yi küçültmesini beklemeyecek, önlemler alacaktır. Bu bağlamda küçülmemek için büyümek gerektiği kanısındayım. İttifaklarını yitirmeden başka ittifaklar kurması, üye sayısını katlaması kaçınılmaz. CHP’nin diğer muhalefet unsurlarıyla birlikte yüzde 50+’yı 2019’da yakalaması için hiçbir muhalefet unsuruyla olduğu gibi yeni parti ile de sürtüşmemesi de gerekiyor. Bu sürtüşmeyi yaşamadan CHP’yi birinci olamıyorsa da en azından ikinci parti; Erdoğan’ın 2019’da devrilmesiyle başat iktidar unsuru olarak tutmak önem taşımaktadır. O yüzden CHP desen meselesini önümüzdeki kurultay sürecinde mutlaka çözmelidir. CHP dezavantajlı kesimlere tabii ki daha fazla kucak açmalıdır ama toplumun bütününü ve o bütün içindeki her kesimin yerini unutmamalıdır. Türkiye’nin deseni ile CHP’nin deseni mutlaka örtüştürülmeli, merkez heyetini inanılan, güvenilen, çok donanımlı simalarla güçlendirmelidir.

Bu noktada CHP’deki merkez sağ kökenli simaların ne yapacağına da bakmak gerekir. Aytun Çıray, İlhan Kesici, Bülent Kuşoğlu gibi Doğru Yol kökenli milletvekillerinin CHP’den kıpırdayacağını sanmıyorum. Hatta Kesici ve Çıray gibi isimlerin CHP’nin önemli taşıyıcı sütunları haline geldiğini düşünüyorum.

CHP’nin artık olağandışı bir sivil darbe ortamından geçtiğimizi iyice kavrayarak demokratik bir iktidar seçeneği için vites yükseltmesi gereğini idrak edip bu hususta kasaba minnet etmeden inisiyatif alması kaçınılmaz.

MHP:Akşener’in kuracağı partiden en fazla etkilenecek olan parti kuşkusuz MHP olacak. MHP’yi yüzde 2-3’lük bir konuma çekecek yeni parti tahminime göre. Zaten son referandumda bu tablo ortaya çıktı. Dr. Bahçeli’nin durumu tersine çevirmesi olanaksız gözüküyor. Tek züğürt tesellisi taraftarlarına Ak Parti iktidarı vasıtasıyla ulufe dağıtma sözleri ama bu da pek işe yaramayacak gözüküyor.

 

HDP:Akşener’in kuracağı partinin gerek Güneydoğu’daki, gerekse büyük metropollerdeki Kürt yurttaşlarımızın HDP ile kurduğu ilişkinin arasına giremeyeceğini söyleyebiliriz. Ancak, Ak Parti’ye oy veren ve aradığını bulamayan bir kısım Kürt yurttaşın görece ilgi merkezi olabilir.

 

ANAP-DP:Yeni partinin merkez sağ motifleri dominant kıldığı ölçüde oldukça küçülse de merkez sağ parti çekirdeklerini kapsaması sürpriz olmayacaktır. Hatta bu bağlamda ANAP ve DP örgütleri yeni partinin kurulma sürecinde merkez sağ yoğunluklarla bağlantı kayışı işlevini de yerine getirebilirler.

 

Diğerleri:Akşener’in siyasi hamlesinin SP ve sosyalist partilerde karşılık bulmayacağı açık. Ancak BBP kadroları ve tabanında iktidardan pay alma saikiyle bir kıpırdanma yaratabilir.

 

Yeni seçmen:Yeni parti, seçimlerin 2019’da yapılacağını dikkate aldığımızda ilk defa oy kullanacak seçmen için de bir seçenek olabilir. Mevcut liderleri beğenmeyen genç kitle Akşener’i deneyebilir. Ki, Türk seçmeninin her zaman yenilikleri denemeye yatkın olduğu istatistiklerle ortaya çıkan bir gerçek.

 

Sandığa gitmeyen seçmen:Mevcut partilerden sıkılan ve yenilik arayan, eli sandığa gitmeyen seçmenlerden bir kısmı yeni partiyi denemek isteyecektir.

 

SONUÇ

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Yeni parti, MHP’de de, Ak Parti’de de, CHP’de de, oldukça küçülmüş olsalar da merkez sağ partilerde de, yeni seçmende de, mevcut seçeneklerden sıkıldığı için sandığa gitmeyen seçmenler arasında da bir kıpırdamaya yol açacak. Akşener’in kuracağı partinin Ak Parti, MHP ve CHP’den oy transformasyonu yapması mümkün. Bu bağlamda en korunaksız MHP’dir. Ak Parti ise Çiller kartına karşın nispeten korunaksız ikinci parti gözüküyor. CHP ev ödevini yaparak silkinirse elini çok büyük ölçüde koruyacaktır.

Bütün etkenleri dikkate aldığımızda Akşener liderliğindeki yeni partinin olağan koşullarda 2019’da yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 25 civarında bir oy alması; MHP’den yüzde 10-12, Ak Parti’den yüzde 10-11, diğer sözünü ettiğimiz kesimlerden de toplamda yüzde 4-5 oy oy transforme etmesi beklenmektedir. CHP’nin ve HDP’nin minimum etkilenmesi bu süreçte, normaldir. Bu da cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci tura kalması demektir. Erdoğan’ın devrinin sona ermesi demektir.

Yalnız, unutmayalım ki, devir kötü bir devir, kazanmak, hep kazanmak üzerine bir oyun içinde olan aktörleri unutmamak gerek. Dilerim ki, Türkiye’nin demokrasi güçleri daha yolun başında Akşener’in ve partisinin başına bir çorap örülmesine izin vermez. Böyle bir girişim karşısında cansiparane dururlar ve seçim güvenliğinin ilk adımını başarıyla atarlar.”

 (Kaynak: Haber Ayyıldız)


Editör: TE Bilisim