Adil bir seçim olsun millet iradesi yok sayılmasın Adil bir seçim olsun millet iradesi yok sayılmasın
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yeniden siyasete dönerken AK Parti'ye davetle mi yoksa davetsiz mi geleceği tartışmalarına ilişkin, “Bu konu Sayın Başbakanımızın takdirlerindedir. Belki parti içi dinamiklerle bu konuyu görüşebilir” dedi. Arınç, “Bu konuda Sayın Cumhurbaşkanımız 'iyi olur faydalı olur' dediğine göre, Sayın Başbakanımız da çok saygılı bir ifadeyle 'davete ne gerek var burası zaten onun kendi evidir, ne zaman isterse başımızın üstünde yeri var' dediğine göre arada çetrefilli bir iş yok demektir” diye ekledi.

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Bakanlar Kurulu sonrası yaptığı açıklamada bir soru üzerine 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, AK Parti’den yeniden siyasete dönüşünü değerlendirdi. Arınç, Gül’ün bir davetle partiden aday olmaya çağırılıp çağrılmayacağı tartışmaları üzerine daha önce yaptığı “davet gereklidir” açıklamasını hatırlattı ve "Ben 'bir davet gereklidir' deyince Sayın Davutoğlu'nun da 'davete gerek yoktur' sözünü yan yana getirirseniz oradan kötü bir anlam çıkar. Yani bir algı olarak 'ne lüzum var davete' denebilir” dedi.

Ancak Başbakan Davutoğlu’nun bu sözlerle kastettiğinin bu olmadığını belirten Arınç, “Halbuki Sayın Başbakan öyle demedi. 'Burası kendi evidir dedi. Bu partiyi o kurmuştur' dedi. Bu partinin ilk başbakanı odur, ilk cumhurbaşkanımız da odur. Davet dışarıdan gelecek olana yapılır, kapı dışarıdan gelecek olana açılır' dedi. Bunun anlamı ilk sözünden daha farklıdır.” ifadelerini kullandı. Arınç, “Elbette AK Parti kendisinden yaralanmak isteyebilir, ona ihtiyaç olduğunu düşünebilir. Bizim söylediğimiz konu, bu isteğin, bu talebin kendisinden gelmesi değil, partinin eğer böyle bir ihtiyaç görüyorsa başbakan düzeyinde veya bir başka düzeyde kendisini partiye davet etmesi. Adaylık müracaatına da gerek yok. Her şeyi rahatlıkla yapabilmesidir. Bu konuda Sayın Cumhurbaşkanımız 'iyi olur faydalı olur' dediğine göre, Sayın Başbakanımız da çok saygılı bir ifadeyle 'davete ne gerek var burası zaten onun kendi evidir, ne zaman isterse başımızın üstünde yeri var' dediğine göre arada çetrefilli bir iş yok demektir. Dolayısıyla Sayın Başbakanımızın parti ihtiyaçlarını, seçim öncesi çalışmaları, böyle bir şeye gerek olup olmadığını Sayın Abdullah Gül'ün de düşüncelerini almak suretiyle bunu herhalde önümüzdeki süreçte değerlendirecektir. AK Parti'de herkes elbette bundan büyük bir memnuniyet duyar ama kendi iradeleri şimdilik siyasetin dışında kalmaksa buna da herkesin saygı duyması gerekir. Bugünkü görüşmelerimizin hiçbirinde bu konu geçmemiştir. Bu konu Sayın Başbakanımızın takdirlerindedir. Belki parti içi dinamiklerle bu konuyu görüşebilir.” şeklinde konuştu.

"HAKAN FİDAN AK PARTİ ÜYESİ OLMADI, GERİ DÖNMESİNDE MAHSUR YOK"

Arınç’a basın toplantısında AK Parti’den milletvekili olmak için istifa edip aday adaylık başvurusu yapan; ancak bugün başvurusunu geri çektiğini açıklayan MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın görevine geri dönmesine ilişkin muhalefetin tepkisi de soruldu. Arınç, “Bunu kimin söylediğini az çok tahmin ediyorum. Kimin söylediğini söylemene gerek yok. Çünkü, çok konuşan ama boş konuşan insanlar üç dört tanedir. Bunlardan bir tanesi de o kişidir. Soyadının öyle çok iddialı olduğuna da bakmayın. Aslında boş konuşan, sinirli konuşan, ağzına geleni söyleyen, hakaretten başka bir şey bilmeyen bir garip siyasetçidir. Siyasette en sevilmeyen insanlar, çok konuşan, çok boş konuşanlardır. Bunları her zaman da tespit edebilirsiniz.” diye belirtti.

Ardından yanında milletvekili seçimi kanunu, seçimlerin temel hükümleri ve seçmen kütükleri hakkında kanun, Yüksek Seçim Kurulu kararları, Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığının kararları ve bununla ilgili tüm mevzuatı içeren konular olduğunu belirten Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: “Her kamu görevlisi, milletvekili aday adayı olmak için görevinden ayrılabilir, geri dönüşleri de mümkündür. Sadece, bazı görevlerde bulunanlar istifadan sonra geri dönemezler. Subaylar, astsubaylar, TSK mensupları, yargı mensuplarıdır ve çok seçilmiş, sayılmış insanlardır. Bütün bu istisnaları dikkate aldığımız zaman, MİT Müsteşarının aday adaylığından sonra geriye dönemeyeceğini, bir partiye üye olmakla da zaten alakası yok. Aday adaylığını koyan bir insan, otomatikman partiye üye olmak durumda değil. Hiçbir kanun, 'Partiye üye olduktan sonra aday adayı olur' demiyor. 'Ben, görevimden 25. dönem milletvekilliği için aday adaylığı için istifa ediyorum' diye bir talepte bulunur, başındaki amir de ona kabul edildiğine dair bir belge verir, o belge seçim kuruluna verilir ve o kişi artık görevinden ayrılmış ve aday adayı olmuş sayılır. Bunun geriye dönüşleri şöyle olur: Elimdeki belgelere göre ve ben de biliyorum ki yıllardan beri seçimin içinde yaşayan bir insanım. Bir insan, aday adayı olmuştur. Bu seçim için 7 Nisan tarihi önemlidir. Bu tarihte siyasi partiler, adaylarını geçici olarak Yüksek Seçim Kuruluna verirler. Bir insan, baktı ki listede ismi yok, yani adaylığa geçememiş. Hemen ertesi günü müracaat ederse eski görevine veya eş değer bir göreve hemen dönebilir veya orada ismini gördü, aday oldu, seçimlere girdi ama milletvekili olamadı. O zaman da geri dönmek isterse, geri dönmesi mümkün olabilir. Dün görevinden istifa ederek aday adaylığı için müracaat eden biri, bugün bir dilekçe vererek aday adaylığından vazgeçerek eski görevine dönmek istemesi halinde bu da mümkün. Sadece yargı mensupları ile Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları bunun dışında. Ne MİT'in kendi özel kanununda ne milletvekili seçimi kanununda ne de seçimlerin temel hükümleri ve seçmen kütükleri hakkındaki kanunda ne Yüksek Seçim Kurulunun kararlarında aday adaylığı için müracaat etmiş birisinin, daha o noktaya bile gelmeden geri dönmek isteyeni mutlaka karşılamak zorundayız. Burada olan şudur: MİT Müsteşarımız, aday adayı olacağını ifade ederek görevinden ayrılmıştır. Bu görevinden ayrılmadan Sayın Başbakan bizzat ona bağlı olduğu için söylüyorum, başka bir kurumda olsaydı 'ilgili Bakan' diyor. O'nun onayıyla da aday adaylığının yolu açılmıştır. Bugün şimdi tersine bir prosedür uygulanacaktır. O kişi, 'ben aday adaylığımdan vazgeçiyorum' diyecektir. Ona onay veren makam da eski görevine iade edecektir. Bu işlem de tamamlanmıştır. Şimdi o konuşan kişi, 'Bu adam aday adayı oldu, o partiye de üye oldu, artık geri dönemez' derse cehaletini ortaya koyar. Bu kadar cehalet de ancak ilim tahsiliyle mümkündür.”

Editör: TE Bilisim