Adil bir seçim olsun millet iradesi yok sayılmasın Adil bir seçim olsun millet iradesi yok sayılmasın
BDP milletvekillerinin 'empati' kurmak iddiasıyla başlattıkları ve olaylar çıkmasına neden olan Karadeniz ziyareti, bölgenin önde gelenleri tarafından provokasyon olarak niteleniyor. İlk etapta ziyaret için Karadeniz'in seçilmesi ve barışın koşullarını hazırlama görevinin siyasal kimliğe sahip BDP değil de HDK adlı sivil yapının üstlenmesi de provokasyon ihtimalini artıran nedenler olarak görülüyor.

Karadeniz ziyaretlerinin empatiden çok provokasyon olarak düşünenlerden biri olan Diyarbakır Sur eski Belediye Başkanı Cemal Toptancı, "Barışın koşullarını hazırlama görevini neden siyasal kimliğe sahip BDP değil de neden HDK adlı sivil yapı üstlenmiştir? Ve neden bu koşulların hazırlanması için ilk etapta Karadeniz bölgesi seçilmiştir?" gibi soruların cevaplarının önemli olduğunu belirtti.

Otuz yıllık terörle mücadelede şehit asker kaybının sadece Karadeniz’de olmadığına dikkat çeken Toptancı, "Hayır, bu ülke coğrafyasının her bölgesine yıllarca şehit asker cenazeleri törenlerle gönderilmişti." diye konuştu.

Kürt siyasalının yerel iktidarında bulunan, Güneydoğu’da yüzlerce Kürt asıllı şehit askerin olduğunu kimsenin inkar edemeyeceğini söyleyen Toptancı, "Ve neden ‘Barışın koşullarını hazırlama’ duyarlığı önce bu bölgeden, Kürtlerden şehit asker ailelerine gidilerek yapılması tercih edilmemiştir? Oysaki Hakkari’den, Şırnak’tan başlayan ve Diyarbakır’da bitecek bir empati yolculuğu, bu ülkeyi daha da heyecanlandıracak ve bu heyecan ile barışa muhtaç tüm ülke kabule hazır hale gelebilecekti." hatırlatmasında bulundu.

"PROVOKASYON İKİ CEPHELİ"

Cemal Toptancı, Cihan Haber Ajansı'na (Cihan) yaptığı açıklamada "Sol ve seküler Türk orijinli milletvekillerinin başını çektiği HDK yapılanmasıyla, Kürt milletvekillerini bu netameli süreçte, Karadeniz’e sürüklemek bizce de zamanlama açısından oldukça mahzurlu olmuştur. Ne yazık ki, barış diline alışılmaya çalışıldığı bir süreçte empati kurmak için illaki Karadeniz gibi oldukça hassas bir bölgeden başlamanın taşıdığı riskleri, önceden hesaplamama ferasetsizliği ister istemez insanı, provokasyon mu sorusuna muhatap kılıyor. Burada provokasyonun tek cepheli olmadığını iki cepheden de değerlendirilmesinin gerektiğini unutmadan not düşelim." diye ekledi.

Kamuoyunda yapılan araştırmalardan basın ve medyaya yansıyan verilere göre, barışı en çok Diyarbakırlıların istemesinin, terörden en çok bizar olmuş halkın bölge insanları olduğunu gösterdiğini dile getiren Toptancı, şöyle devam etti: "Onların duygularını ve barış hususundaki hassasiyetlerini dikkate almadan, Karadeniz bölgesindeki milliyetçi reflekslere sahip kitleleri galeyana getirmenin, BDP tabanınca sorgulanmaya mahkum bir icraat olduğu da ortadadır. Sinop’ta dalgalanan olumsuz görüntülerin etkilediği, Samsun ve tasarlanan diğer illerde ki geziler, çok şükür ki, sağduyu galip gelerek yansıyan tepkinin de etkisiyle meçhul yolculuğa dur demiştir."

"HDK YAPILANMASINA DİKKAT"

Kürt siyasetçilerin bundan sonra günümüz koşullarını dikkate alarak hassas bir şekilde davranması gerektiğini dile getiren eski Belediye Başkanı, "Siyasetin genel bakışında Sinop’ta olanlar, başta o kente ve sonra da ülkeye yakışmayacak bir resim vermiştir. Bu resmi çoğaltmak isteyenler kim olursa olsun, bu ülkeye doğrudan ihanet eden ve ihaneti meşru göstermeye çalışan bedbahtlar olduğunu unutmayalım. Yoksa Diyarbakır’dan başlayan barış çığlıklarının, Sinop’ta aynı coşkuyla karşılık bulduğundan zerre kadar şüphem yok. Türk Solu’nun ittifakla içinde bulunduğu HDK adlı yapının, örgütsel anlamda Kürtlerce kabul gören ve paylaşılan bir yapı olmadığını biliyoruz. Zira bu yapının içinde bulunan seküler ve Kemalist Türk Solu’nun bu ülkede, Kürtler adına demokrasi için hiçbir diyetlerinin olmadığını ve Kürtler gibi acı çekmediklerine tüm ülke tanıktır. Barış çığlıklarının yükseldiği Türkiye’de, HDK adlı yapının neden olduğu bu provokasyonu unutması hayli zaman alacaktır. Ülkenin birliği ve beraberliği, günümüz insanlarınca necaset çöplüğüne fırlatılıp atılan sol ve seküler ittifaklarda değil, ona değer veren inanç ve insan olma kardeşliğindedir." değerlendirmesinde bulundu.



Editör: TE Bilisim