* Siyaseti, toplumun beklentileri ve Türkiye'nin yeni sosyolojisinin gereklerini okuyarak, yeni bir fikri ve siyasi kapasite yaratmak yerine, kendi şahsi kariyer planlaması olarak görenlerin,
* Ellerindeki sınırsız toplumsal enerjiyi ve vasıflı insan gücünü, rasyonel bir organizasyon yeteneği ile tanzim etmek yerine; komitacılık numaralarıyla, şımarıkça ve hoyratça heba edenlerin,
* Bundan sonraki başarı beklentilerini, milletin tamamına sağlam bir siyaset tarzı ve diliyle ulaşmak gibi bir amaçları kalmadığından, siyasî yelpazenin daha da parçalanması umuduna bağlayanların,
* Değişik kesimlerde olduğu gibi, şimdi de "dindar muhafazakârlara" ulaşma işini tam bir siyaset mühendisliği kafasıyla, bazı siyasi aktörlerin parselli arazisi zannederek, iddiasız bir şekilde teslimiyet bayrağını çekenlerin,
* Özetle; Milletin önüne kendi özgün siyasi projesi ve medeniyet tasavvuru koyamayanların ve toplum tarafından açılan avansı sınırsız zannederek tüketenlerin; hiç olmayacak bir yerden, yani etnik ayrımcılık tuzağına düşerek, artık iç mücadeleye tutuşmak dışında başka da bir seçenekleri kalmamış demektir.
Kuraldır, bisiklete biniyorsan ya pedal çevireceksin ya da düşeceksin...
ÇÜNKÜ TARİH HEP BÖYLE OLDUĞUNU GÖSTERDİ...
R.GÖKDEMİR
Editör: TE Bilisim
