Demokrat Parti Yomra belediye seçimlerinde iddialı Demokrat Parti Yomra belediye seçimlerinde iddialı
 AKP Hükümeti'nin eşkıyanın Dersim'deki ayaklanmasını makul gösterme çabası, "PKK'ya meşruiyet kazandırmanın yolu mu açılıyor" sorusunu akıllara getirdi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun bu kirli oyuna Kerbela şehitlerinden sonra Alparslan Türkeş adını da karıştırmaya çabalaması, yalan, talan ve ihanet düzenini hazmettirmek için feda edilemeyecek hiçbir milli ve manevi değerin bulunmadığını ibret verecek biçimde bir defa daha ortaya koydu.
AKP'nin Cumhuriyet değerlerini yok etme ve ülkeyi felaketlere sürükleme çabasında sıra, hainleri aklamaya ve itibar kazandırmaya geldi. MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman, "Bu zihniyet bugün de bölücübaşı ile aynı masaya oturup sözde barış müzakere etmekte hiçbir beis görmeyen bir zihniyettir. Bugünün PKK'sı, KCK'sı neyse, Dersim kalkışmasına tevessül edenler de aynısıdır.
Bölücü teröre karşı alınan tedbirlerin, yapılan operasyonların adı da " katliam " mı olacaktır?" dedi. MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın da, Dersim isyanını demokratik hak arayışı, Seyit Rıza ve onun gibileri masum olarak göstermenin, binlerce vatandaşımızın ve güvenlik görevlilerinin kanına giren PKK ile onun elebaşını da masum olarak göstermekle aynı olacağını belirtti ve ekledi:  "Dersim'deki asker” harek‰tın katliam olarak görülmesi demek, PKK'lı teröristlerin öldürülmesinin de katliam olarak görülmesi demektir." 
 
BÜYÜKATAMAN: "BU HÜKÜM DAMAT FERİT'İN KOPYASI" 
         
MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun, İstanbul'da Aksaray-Yenikapı metro hattı açılış töreninde yaptığı konuşmada MHP lideri Devlet Bahçeli'ye yönelik sözlerini hatırlattı. Büyükataman, "İhanete kucak açmayı kendisine şiar edinmiş bir siyasi geleneğin temsilcisi olarak kendisinin Seyit Rıza namlı vatan hainine sahip çıkmasına Türk Milliyetçileri olarak hiç şaşırmadığımızı belirtmek isteriz.
Zira bu hükümet Damat Ferit hükümetinin kopyasıdır. Bu zihniyet bugün de bölücübaşı, katil Apo ile aynı masaya oturup sözde barış müzakere etmekte hiçbir beis görmeyen bir zihniyettir. Bugünün PKK'sı, KCK'sı neyse, Dersim kalkışmasına tevessül edenler de aynısıdır" dedi.
Büyükataman şöyle dedi: Bizi şaşırtan "Profesör" unvanı almış ve Başbakan olmuş bir zatın cahillik derecesidir. Sayın Davutoğlu, Sayın Genel Başkanımızın Dersim'de cereyan eden hadiselerle ilgili daha önce yapmış oldukları açıklamaları okursa bu cehaletini bir nebze olsun giderebilir.
 
MHP ve Sayın Genel Başbakanımız, milletimizin bu konuda daha iyi aydınlatılması için siyasiler değil, tarihçiler, mill” vicdanlarını ipotek ettirmemiş aydınların konuşmasını, Londra'daki, Moskova'daki, Washington'daki, Paris'teki arşivlere de girilmesini, kimin kiminle sarmaş dolaş olduğunu, ne gibi senaryolara destek verildiğinin netlik kazanması gerektiğini ifade etmiştir. Fakat üzeri örtülemeyecek kadar bariz bir gerçek vardır ki, o da Dersim olaylarının Başbakan'ın sunduğu gibi katliam değil; apaçık bir ayaklanma olduğu hususudur. Düşünebiliyor musunuz; Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, kendi tarihimizdeki bir isyana katliam diyebilmektedir. Başbakan ve kol kola girdiği teslimiyet korosu ne söylerse söylesin; Dersim vakası bir isyan girişimidir ve Türk devletinin egemenlik haklarına küstahça meydan okumadır.
 
Sayın Davutoğlu akıl tutulmasına o kadar duçar olmuştur ki; Seyit Rıza ve etrafındakileri K‰inatın efendisi ‰lemlere rahmet olarak gönderilmiş Hz. Peygamberin torunu, Allah'ın aslanı Hz. Ali'nin oğlu Hz. Hüseyin ve etrafındakilerle bir tutmuştur. Öte yandan Atatürk'ü Celal Bayar'ı ve İstiklal Harbi gazisi bir orduyu Yezit zaliminin ordusuyla denk tutan hadsiz bir Başbakanın bu mübarek ülkede iktidarda olması çok hazindir.
 
Bu alçakça benzetmeyi yapma cüretini kendinde bulan bu zavallı güruh hiç bir utanma emaresi göstermeden Atatürk döneminde Kuran okunmasının yasaklandığı yalanını da ileri sürerek MHP'nin bu dönemi nasıl savunabildiğini sormaya tevessül etmektedir. Bu durum ülkemizdeki cehaletin hangi boyutlara ulaştığını göstermesi açısından son derece üzüntü vericidir. Zira bunu söyleyen bir "Profesör" dür, hem de Başbakan olmuş bir "Profesör" dür. Kendileri Adana'da İncirlik üssünde yüce kitabımız Kuran-ı Kerim'e yapılan hakaretlere seslerini çıkarabilmiş midir? Yüce Peygamberimize hakaret eden karikatürleri yayınlayan Batılı ülkelere nasıl bir tepki verebilmişlerdir? Bu karikatürlerin yayınlanmasını engellememekte direnen Rasmussen kimin onayıyla NATO Genel Sekreteri olmuştur? Orta Doğu kan gölüne dönüp Müslümanlar katledilirken BOP eşbaşkanı olan dönemin Başbakanı neredeydi? Siz bu haldeyken, her dönemde Kuran'a ve Yüce Peygamberimize hakaret edenlere karşı mücadele etmiş, bu yolda binlerce fidanını toprağa vermiş ülkücü harekete bunu sormaya nasıl cesaret edebiliyorsunuz?
 
DAVUTOĞLU SÖZÜNÜ GERİ ALMALI
Ayrıca aynı konuşmasında Sayın Davutoğlu, 1944 olaylarında zamanın muktedirleri tarafından zulme uğrayan Başbuğumuz Alparslan Türkeş'in de Sayın Genel Başkanımızın bu açıklamasından üzüntü duyacağını ifade etmiştir. Sayın Davutoğlu, hükümeti yönetenlerin yaptığı her hatada Türk devletini yabancı odaklara şikayet eden bir siyasi geleneğin temsilcisidir.
Ancak merhum Başbuğumuz uğradığı haksızlıklara zulümlere rağmen Türk devletini yıpratacak bir faaliyete asla tevessül etmemiştir. Alparslan Türkeş'in rahle-i tedrisatından geçmiş olan Sayın Genel Başkanımız da bu hususta aynı hassasiyeti göstermektedir. Bize Alparslan Türkeş'i öğretmeye kalkma saçmalığından AKP yöneticileri kendilerini artık kurtarmalıdırlar. Zira komik duruma düşmektedirler. Biz Alparslan Türkeş'in yeg‰ne takipçileriyiz, kimse bize Alparslan Türkeş'i öğretmeye kalkışmasın.
Sayın Başbakan eğer biraz onur sahibiyseniz bu iftiradan dolayı aziz milletimizden özür dilersiniz ve sözünüzü geri alırsınız.
Bölücülerin, hainlerin haklarının takipçisi olacağınıza bu isyan sırasında alçakça katledilmiş Mehmetçiklerin kanlarının ve haklarının takipçisi olun. Ama olamazsınız çünkü siz sözde "barış" naraları atarak Mehmetçiği şehit eden; çocuk, kadın demeden on binlerce vatandaşı katleden PKK'ya ve katilbaşı Apo'ya boyun eğmiş teslim olmuş bir hükümetsiniz. Teröristleri hak savunucusu olarak gördüğünüz için mi ülkemizin muhtelif yerlerinde özerklik provaları yapan ve bunu gazetelerde ilan eden teröristlere karşı bir müdahalede bulunmuyorsunuz? Hükümetin talimatlarıyla görev yapan kamu görevlilerinden, gün gelecek tıpkı bugünkü gibi hesap sorulacak, isimleri kirletilerek verildikleri yerlerden sökülüp atılacak mıdır? Bu aşamada sormak isteriz ki; bu zaman diliminde bölücü teröre karşı alınan tedbirlerin, yapılan operasyonların adı da "katliam" mı olacaktır?
Şundan emin olun ki, şu an hayatta olmayanların haklarını çiğnemeniz, pervasızca haklarını yemeniz karşılıksız kalmayacak ve bunun vebali iki cihanda da yakanızı bırakmayacaktır.
 
Ülke yönetimi; basiretsiz, kötü niyetli ama siyasi yetki almış ellerce sürdürüldüğü müddetçe bu devlet, bu coğrafyada nasıl yaşatılacak ve nasıl ayakta tutulacaktır?
Cumhuriyeti savunmak elbette ki Milliyetçi Hareket'e kalmıştır. Peki, Sayın Davutoğlu, askerlerimizi katledenleri ve Seyit Rıza'yı savunmak sana mı kalmıştır?
Bebek katili Öcalan'ı aklamak sana kaldığı gibi bu ihanetlerinizin hesabını sormak da Ülkücü Hareket'e kalmıştır.
Vefatının sene-i devriyesinde yüksek kahramanlığı ve baş eğmez ruhundan kuvvet bulduğumuz büyük Atatürk'ün aziz hatırasına sahip çıkacağımızın ve ne pahasına olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti Devletini böldürmeyeceğimizin herkesçe bilinmesini isteriz.
Bu vesileyle Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü vefat yıldönümünde rahmet, minnet ve Fatihalarla anıyoruz.

Editör: TE Bilisim