Siyasi partilerin, demokratik sistemin vazgeçilmez unsurlarından sayıldığı ve siyasi partilerin ise ülke meseleleri hakkında ve belli fikirler etrafında toplanan insanlar tarafından, hiçbir “vesayet odağının” etkisi altında kalmadan kurulduğu ve faaliyetleri“demokratik usul ve esaslarla” yürüttüğü “sivil” bir alanı teşkil eder.

• Demokratik sivil siyaset; siyaset alanının millet iradesi dışında hiçbir“güç” ve “odak” tarafından sınırlanmadığı, daraltılmadığı; siyasetin her aşamasında demokratik usul ve esasların iman ölçüsünde kabul edilip, uygulandığı,

• Siyasi partiler ve seçimler yoluyla içinde bulunduğumuz meselelere çözüm bulunacağına dair inancın zayıflatılmadığı, yegâne çıkış yolunun halkın rızasına dayalı siyaset mekanizmalarında olduğu inancının güçlü olduğu,

• Hür bireylerden oluşan toplum kesimlerinin bir araya gelerek siyasal örgütlenmeler ve seçimler dışında kimsenin, “komplo teorileri” ve “derin devlet”hikayelerine itibar edilmediği,

• Meşrûiyetin ve gücün, hukuk ilkeleri içinde teşekkül etmiş “milli irade” dışında hiçbir odaktan kaynaklanmadığı,

• Seçmenin korkutularak, kutuplaştırılarak veya çeşitli “araçlarla” rehin alınmadığı, devlet gücünün seçmen iradesinin üstüne kâbus gibi çökmediği bir siyaset alanının bulunduğu,

• Meşrûiyetin ortaya çıkma mekanizmasından olan seçimlerin, kazanan ve kaybedenleri için “ölüm-kalım” meselesi olarak görülmediği, herkesin hukuk ilkelerine bağlı ve güvencesi altında bulunduklarını hissettiği, “çoğunlukçu” anlayışların reddedildiği bir ortamı ifade eder.

Yukarıdaki satırları okuyanların bu tür beklentilerin, “ıslâh ve iflâh olmaz bir iyimsere” ait olduğu sonucuna varacağını biliyorum.

Ancak bu kadar yılın tecrübesi ve toplumu okuyabilme iddiasının gereği olarak ifade etmek isterim ki, 2019 seçim yılını esas alarak yaklaşık 17 yıllık dönemin ilk yedi yılı hariç olmak üzere;

 “ demokratik sivil siyasetin” bütün unsurlarını çöpe atacak şekilde yapılan hoyratça uygulamalar ve anlayış sebebiyle milletimiz; yorulmuş, bunalmış ve çözüm adına umut bekler durumdadır.

Nitekim MHP’de parti içi muhalefet hareketi olarak başlayan ve daha sonra ise değişik toplum kesimleri vasıtasıyla ortaya çıkan demokratik talepler sonucu başka bir yere evrilmiş ve ortaya çıkan enerji partileşme sürecini tamamlayacak şekilde bir neticeye kavuşmuştur.

Şimdi hep birlikte gelişmeleri takip edip, göreceğiz… Daha çok “devletçi”refleksleri temsil eden bir yapıdan koparak yeni bir partinin tüzel kişilik kazanmasına öncülük yapanlar “demokratik sivil siyaset” tarzını da kolayca kabul edebilecekler ve ortalama Türk insanı için umudu temsil edebilecekler mi?

Partileşme sürecinin “rol ve statü” dağıtımı sebebiyle biraz sıkıntılı geçtiği ileri sürülse bile, “demokratik sivil siyaset” dediğimiz bir siyaset tarzına dair beklentiler sebebiyle, ortalama Türk insanının bu tartışmalarla ilgilenmek yerine, İYİ PARTİ’ye “umut” adına açtıkları avansın “beklemeye” geçmek şeklinde devam ettiği kanaatindeyim.

Siyaset bilimcileri ve sosyal psikologların sebeplerini daha iyi analiz edeceği üzere, İYİ PARTİ Genel Başkanı Meral AKŞENER’in “halkta karşılığı” bulunması gibi önemli ve “yegâne” avantajı bulunmakla birlikte, bu partinin “demokratik sivil siyaset” anlayışı ile kurumsallaşmasını tamamlayarak, bütün yükü Meral AKŞENER sempatisine havale etmek dışında, siyasetinin alanını genişletip-genişletemeyeceğini hep birlikte göreceğiz.

Bu yazının kapsamı içinde kalarak, “demokratik sivil siyaset” tarzı dışında “güç temerküzü” ve “karizmatik liderlik” anlayışına dayalı siyaset tarzı ve bu tarzın alt yapısı AKP ve müttefikleri tarafından işgal edildiğine göre, yeni partilere kalan “alan” demokratik sivil siyaset alanıdır.

İYİ PARTİ çiçeği burnunda yeni bir parti ve demokratik sivil siyasetin temsilcisi olarak siyasi denklemleri değiştirmek istiyorsa; kutuplaşma ve korku siyaseti dışında “ekonomi, işsizlik, sağlık, eğitim gibi “gerçek gündem” konularına ilginin hızla yükseldiğini” fark ederek, bu alanlarda iktidarı başarısız bulan, yine bu alanlarda gelecek günlerin daha kötü olacağını düşünenlerin umudu olacak şekilde derinlikli ve nitelikli çalışmalara başlamak zorundadır.

Yerel seçimler öncesinde Türk milletine uyarılar!.. Yerel seçimler öncesinde Türk milletine uyarılar!..

Bu temennilerimize karşın iktidarın güvendiği faktörler ise, bu gündemi daha da yükseltecek “alternatif medyanın” olmayışı ve muhalefetin alana henüz girmemesi. Asıl büyük güvence de bu gündem üzerine düşünmeye, konuşmaya başlamış olsa da seçmenin hâlâ siyasi tercihini değiştirecek kıvama gelmese bile, beklemeye geçmiş olduğunu fark ederek, “değişimi” temsil etmek iddiasıyla değişik kesim ve görüşlere açılmaya çalışıyorlar.

Rubil GÖKDEMİR

Editör: TE Bilisim