İYİ Partili belediye başkan adayı çekilerek Cumhur İttifakı’nı destekleme kararı aldı İYİ Partili belediye başkan adayı çekilerek Cumhur İttifakı’nı destekleme kararı aldı
Türkiye'nin sıkıntılarından biri halkın siyasete katılmıyor oluşudur. Bunun tarihsel ve sosyolojik nedenleri var. Bunu biliyoruz ama yine de halkın siyasete katılması ve ülke yönetiminde belirleyici olması gerektiğini düşünüyoruz.

Bunun aksini savunanın ben şahsen bu ülke için iyi niyetini sorguluyorum!

Yakın geçmişimize bakınca halkın arasında bugünde geçerli olan "siyaset ateşten gömlektir" algısının çok kuvvetli olduğunu görürsünüz... Nasıl olmasın ki?

Hem Osmanlı döneminde hem de Cumhuriyet döneminde siyasetle uğraşan insanların başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelenlerden daha fazladır.

Örneğin rahmetli dedem, 27 Mayıs ihtilâli olunca çocuklarını karşısına alıp siyaset yapmayacaklarını aksi halde haklarını helal etmeyeceğini söyleyerek onlardan söz almış...  Rahmetli babamda 12 Eylül ihtilalinden sonra beni karşısına alıp dedemin kendilerinden istediği sözü benden istemişti. Yani "siyaset yapmanı ailece istemiyoruz" demişti. Aileler halen böyle düşünüyor.

Herkesin derdi önce ekmek! Siyaset yaparlarsa ekmeklerini halel geleceğini düşünüyorlar... İşin sonunda yani siyasetin sonunda hapiste olabilir yurtdışına sürgünde! Aileler de darmaduman olabilir. Bu ve buna benzer şeyler hep oldu bu topraklarda...

Bu sebeple halk siyasete uzak duruyor. Bu da düzene hakim olan "nizam"ın işine geliyor.

Türk halkı sadece siyasete değil siyasetin besleyici ana unsuru durumundaki sivil toplum ( dernek, vakıf vb.) çalışmalarına da katılmıyor. Bu sebeple siyaset, aradığını bulamayınca parti parti gezen aynı ve sınırlı sayıda ki insanlara kalıyor.

Genç insanlar dediğimiz X, Y ve Z kuşakları da siyasetten çok uzaklar... Bunun değişik nedenleri var ama sonuç olarak uzaklar.

Hal böyle olunca siyaset tüm partilerde; bölücü, etnik mikro milliyetçi, mezhepçi, menfaatçi, küreselci, işbirlikçi, feodal düşüncedeki insanların eline kalıyor.

Bu sebeplerle günümüzde, katılımcı ve çoğulcu bir demokrasi yaklaşımına bu ülkenin hiç olmadığı kadar ihtiyacı olduğunu görüyoruz.

Türkiye'nin nüfusu 84 milyonu bulmuş. Ama 100'ü geçmiş olan siyasi partilerde aktif siyaset yapan sayısı 500 bini geçmiyor. Bu partilerden sadece 17'si seçime girmeye yeterlik kazanmış.

İkamet ettiğim ilçenin nüfusu 65 bin...  Her parti 50 ila 100 kişi arasında dönüyor. Gözlemime göre 500 ila 700 kişi (tüm partilerde) siyaseti şekillendiriyor. Kalan 63 bin kişi ise seyirci... 

Demokrasimiz böyle gelişmez. Memleketin gerçek evlatları, halkın böyle yapmaya devam etmesi halinde memleketin mukedderatında etkili olamaz. Bu nedenle geleceğinde Türk Milleti için iyi olacağı tasavvur edilemez.

Bakın Cumhuriyet döneminde kaç kişi milletvekili olmuş...Bunlar hangi ailelere mensup? Ben on yaşında iken yani 1973'te parlamentoda olan insan halen parlamentoda! Bir gariplik yok mu sizce?

Örnek almaya çalıştığımız gelişmiş demokrasilerin hangisinde bu siyaset sultanlığı ve parti oligarşisi var?

Özet olarak, Türkiye'de halk siyasetten uzak duruyor ve halkında siyasete katılması egemen güçlerce istenmiyor. Bu döngü mutlaka kırılmalıdır.

Biz "Sözümüz Var Hareketi" ile sadece bir siyasi parti kurmuyor "yeni bir siyaset tarzı" inşa etmeye çalışıyoruz. Basamağın ilk adımı ise halkın tamamını siyaset yapar hale getirmek. O zaman ipler kuklacıların değil Türk halkının elinde olacak. O zaman paylaştığımız ekmek artacak ve refah gelecek!

Halkın olmadığı bir yerde halk için hiç bir şey olmaz. Türkiye'de ki siyasette halk yoktur onun için halk yararına da bir şey yoktur. Halk olarak bunu görmek ve anlamak ve de siyasete katılmak zorundayız...

Özcan Pehlivanoğlu
Sözümüz Var Hareketi
Kurucu Genel Başkanı

Editör: TE Bilisim