İYİ Partili belediye başkan adayı çekilerek Cumhur İttifakı’nı destekleme kararı aldı İYİ Partili belediye başkan adayı çekilerek Cumhur İttifakı’nı destekleme kararı aldı
Şu güz günlerinde ülkemin üzerinde bir ilkbahar havası var...

Meral AKŞENER'in öncülüğünde partileşme aşamasına gelmiş bu oluşum, tamamen ülkenin klasik politikacı anlayışından yılmış, kendini kapana kısılmış hisseden, akıl ve irademizi teslim almaya çalışan hiçbir ideolojinin deli gömleğini giymeden, sloganlara körü körüne bağlanmadan gündemi ve konjonktürü sağlıklı değerlendiren, ülkesinin iyiliği ve devletinin bekâsı dışında bir derdi olmayan sessiz çoğunluğun ümitlerini yeşertti.


Bir genç olarak iddia ediyorum ki Türkiye gençliğinin büyük bir bölümü de yukarıda tanımladığım gibi düşünen bireylerden oluşuyor.

DAHA DOĞRU BİR ŞEY YAPIYORUZ

27 Eylül 2017 günü yemekteki heyecanı, herkesin gözlerindeki o parıltıyı görmek benim için paha biçilemezdi. Orada bir kez daha doğru bir şey yapıyor olduğumuzu düşündük. Herkesin orada, o mahşeri kalabalıktaki her bir kadının ve erkeğin tek bir ortak paydası vardı; vatan sevgisi... Bu son derece onur vericiydi.


HERKESİN GÖZLERİNDE KIVILCIMLAR ÇAKIYORDU


Herkesin gözlerinde kıvılcımlar çakıyordu, bindirilmiş kıtalar gibi bir kalabalık değildi, iş olsun diye gelmiş değildi hiç kimse oraya. İnsanlardaki inanç sanki somut bir madde halindeydi, elimi uzatsam tutabilecektim sanki. Selamlaştığım herkesin tebessümünde bile bir anlam vardı, uzun süre sonra geleceğe dair umutlarımız yeşermişti.


KATILANLAR EKSERİYETLE MHP KÜSKÜNLERİ


Yalnız dikkatimi çeken bir başka husus vardı; yemeğe katılanlar ekseriyetle MHP küskünleri, 80li yılların ülkücüleri ve altını çizmek istiyorum ki 40 yaş üstü hanımefendiler ve beyefendilerdi. Bu insanlar siyasetle büyümüş, yeri gelmiş kavgalara taraf olmak zorunda kalmış, yeri gelmiş seçim şansı olmaksızın Türkiye’nin geçmişteki tabiri caizse "toksik" siyasi havasını solumuş Anadolu insanlarıydı.


Bu vesileyle ekonomist kimliğime geri dönüp ve ülkem için endişe duyan bir genç olarak birkaç kelâm etmek istiyorum.


Türkiye’de 15-24 yaş arası 13 milyon gencimiz var. Bütün çalışan nüfusumuzun 30,5 milyon olduğunu düşünürsek bunun ne kadar önemli bir değer olduğunu bir kez daha anlamış oluruz. Genç nüfusumuzun herhangi bir eğitim kurumunda okumayan ve çalışmayanların oranı ise tam olarak %24,5 gibi kahredici bir orandadır.

JAPONYA’DAN BİR ÖRNEK

Mukayese olsun diye eğitimimi tamamladığım Japonya’dan bir örnek verecek olursam; bu oran geçen sene % 5,2’ye çıktığında ülke çapında alarm verildi, işsizliğe karşı savaş açıyoruz adı altında çeşitli kampanyalar başlatıldı.

Bütün bu sayısal verilerden çıkarmamız gereken şudur; ülkemizdeki acımasız çarpıklıklar ve oranlar normalleştiriliyor.


Her alanda adalet kavramının içinin boşaltılması, devlet kültürünün yok edilmesi, liyakâtin tamamen unutulmasının kaçınılmaz sonucu ise geleceğimizin çalınmasıdır.


BİR NESİL KÜSTÜRÜLÜYOR


Bir nesil küstürülüyor, bir nesil umutsuzluğa terk ediliyor. Biz bu şekilde umutsuzluk duygusuyla kavrulan gençlerimize dokunmalıyız.


Hiç değilse ve her şeyden önce, 27 Eylül’de katıldığım yemekteki büyüklerimizin gözlerindeki ışığı küstürülen gençliğe de zerk edebilmeliyiz.


GENÇLİĞİNİN UMUDU KIRILMIŞ BİR MEMLEKET İLERLEYEMEZ


İşsizlik ve yoksulluk umutsuzluktur. Gençliğinin umudu kırılmış bir memleket ilerleyemez, gelişemez. Mustafa Kemal Atatürk’ün direkt olarak gençliğe hitap etmesi de bundandır.


Bu umutsuzluğa mahkum edilmiş gençlerden bahsederken bir nesil denip geçilemez, bizim neslimiz ülkenin geleceğidir. Bu nesil bilgi çağında büyümüş, yeni şeyler öğrenmeye aç, her zaman daha iyisini talep eden, dünyaya daha entegre, daha bilinçli bir nesil. Klasikleşmiş partizanca sloganlardan bunalmış, yeni bir kan, yeni bir renk arayan bir gençlik…


Apolitik olmakla itham edilmiş olmasına karşın aslında her şeyin farkında olan, her haksızlığa tepki gösteren, yeri gelince isyan eden ama küstürülen, ciddiye alınmayan, ülke politikasında hiç yeri olmayan, fikri alınmayan bireylerden oluşan milyonlarla ifade edilen bir topluluk.


Şimdi ise sonunda biri çıkmış aynı şeyleri yaparak, beyhude farklı sonuçlar beklemek yerine bambaşka, yepyeni, herkesin kazanabileceği, beşeri zenginliğimizi sonuna kadar kullanabileceğimiz, beraber zenginleşip refah düzeyimizi beraber yükselteceğimiz bir yol denemeye karar veriyor.


Bu bağlamda Sayın Meral Akşener’e, bu "umut" hareketinde şahsıma da "kuruculuk" sıfatını uygun gördüğünden çok teşekkür ediyorum; gençlere ve kadınlara öncelik veren, umutsuz yığınların umut ateşini yakacak bir oluşumun fitilini ateşledi.


Muvaffak olacağımıza inanıyorum, siz büyüklerimizden tek isteğimiz, ömrünüz boyunca millet adına ortaya koyduğunuz fedakarlık ölçüleri doğrultusunda, bizlerden de lütfen desteğinizi esirgemeyin."


Elif Gökdemir



Editör: TE Bilisim