Demokrat Parti Yomra belediye seçimlerinde iddialı Demokrat Parti Yomra belediye seçimlerinde iddialı
İkizdere Rize merkezine 56 km uzaklıktadır. Trabzon, İspir, Çamlıhemşin, Kalkandere, Çayeli ve Rize Merkez ile komşudur. İlçe nüfusu 6.511, yüzölçümü 898 km²’dir. İkizdere’ye bağlı 1 kasaba, 12 mahalle ve 28 köy bulunmaktadır. İkizdere, sarp ve derin dağların birleştiği bir vadide kurulmuştur. Çamlık ve Cimil Derelerinin birleştiği noktada kurulan ilçe merkezi, “iki dere” anlamında kullanılan İkizdere adını almıştır. Sahilden Ovid geçitliyle beraber Eski çağlardan itibaren Kafkasya -Hazar havzasını Karadeniz ve Akdeniz’e bağlayan önemli bir geçit noktasıdır. Kıpçak boylarının Karadeniz’deki en eski yerleşim yerleri ve geçiş güzergâhları burasıdır. İskitlerden, Hunlara, Kıpçaklara, Oğuzlara kadar Türk boyları farklı tarihsel kesitlerde bu coğrafyada olmuşlardır.
İkizdere Vadisi (İkizdere Vadisi, Rize İli, İkizdere İlçesinde Salar Deresi, Sarpinovit Deresi, Çalçarak Deresi, Kuryatak Deresi ve Cimil Deresinin içinde bulunduğu İkizdere Vadisi; Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 22.10.2010 tarih ve 3019 sayılı kararı ile İkizdere Vadisinin I, II. ve III. Derece doğal sit alanı ilan edilmesine karar verildi. Bölge, flora ve faunasıyla beraber Avrupa’daki korunması gereken en önemli havzalardan “rezerv alanlardan” birisidir.
Dünyadaki bütün konuyla ilgili bilim adamları bu konuda hemfikir. Nitekim devlet kurumları da bu kararlar doğrultusunda bu kararları dikkate alarak bölgeyle ilgili özel statüler ve tesciller yaptılar.
UNESCO Türkiye temsilciliği, bilim kurulu kulağının üstüne yatmaktansa bir zahmet ayağa kalkıp sahada olan biten bu kültür ve doğa talanına kulak kabartsınlar, istirham ederiz.
Tüm kültür ve bilim insanları, sanatçılar gün bugündür.
Türk milleti ibretle sizi izliyor.
MHP İkizdere Belediye Başkanı Hakan Karagöz’ün ifadesiyle “İkizdere halkı bölgeye yatırım yapılmasına karşı değil. Bölgenin tabii ve kültürel envanterinin dikkate alınarak sürdürülebilir kalkınma hedeflerine dikkat çekiyor. Bölgenin doğal, kültürel ve tarihi mirasının tanıtılması ekolojik ve kültürel turizm kapsamında desteklenmesi, gerekli altyapının oluşturulmasıyla madenciliğe ve “taş ocağı işletmeciliğine” nazaran çok daha yüksek bir ekonomik refah üretme potansiyeline dikkat çekiyor”.
Hakikaten bölge kültür turizmi eko turizm, sertifikasyon süreciyle İsviçre ve Avusturya Alpleri gibi planlanırsa madencilikle kıyaslanmayacak muazzam bir ekonomik değer üretecek potansiyele sahip.
Bölge dünyaca ünlü Anzer ballarının üretildiği benzersiz bir yapıya sahip. Organik çay üretimi başlı başına bir değer. Kaplıca suları, doğa fotoğrafçılığı için benzersiz bir coğrafya.
İlk önce “küresel sermayenin yerel distribütör marabaları” küçücük dar bir dere yatağına yetmişe yakın mikro HES yapacağız diye saldırdı İkizdere’ye. Halk direndi ve vazgeçildi. O günlerde devletin gücüyle halka sopa sallayan idareciler , güvenlik amirleri, mülki amirler umarım bir yerlerde şimdi mahcubiyet duyuyorlardır.! Şimdi Karadeniz bölgesinde yapılan küçük HES’lerin ekonomik olmadığı, niçin yapıldıkları? tartışılıyor, yapanlar bin pişman, kuraklık ve düzensiz debiler, taşkınlar sebebiyle elinden çıkarıp satmak istiyor herkes. O zaman bu onurlu insanlar direnmeseydi, bu nadide miras yok olacaktı.
Direnerek yaşamı savundular zaman onların haklılığın tescil etti. O zaman enerjinin önemi üzerinden dümen çevirenler şimdilerde hiç sıkılmadan madencilik numarasıyla aynı yaygarayı tekrar ediyorlar.
Hemen karşımızda devasa Rusya Federasyonu Sochi ve Karadeniz kıyısındaki altyapı yatırımları için Bazalt kayarları gemiyle Türkiye’den ithal etti. Kafkasya taş, kaya dolu oradan getirmek hiç aklına gelmedi? değil mi? Karadeniz’de bazalt kaya ve taş ocağı işletmeciliği yapılabilecek atıl alanlar mevcuttur, buralardan söz konusu dolgu malzemeleri taşınabilir. Rezerv alanlarda ve koruma alanlarda taş ocakçılığı akla ziyandır. Uygar dünya önünde bizi küçük düşürür.
Karadeniz bir bütün olarak uzunca bir süredir bilimsel ve siyasi temsil, önderlik noktasında büyük sıkıntılar yaşıyor. Bölge ekolojik bir cennet lakin bu mirası bilimsel usullere uygun planlayıp dünyaya takdim edecek entelektüel kapasite maalesef ortada yok. “Biden’in Karadeniz planlarını bozmak isteyen siyaset” öncelikle “İyidere’de neden lojistik limanı olmayacağını” bilebilmeleri Karadeniz’in “yokluk , işsizlik ve üretimsizliğini” görmeleri gerekir. Bölgede nüfus kalmıyor. Uyanın!
Ağzı olan konuşuyor, ömründe müzeye girmemiş adam müze planlıyor, kültür merkezi görmeyen kültür merkezi yapacağını söylüyor. Tarla duvarı yapan mühendis yüz milyonlarca dolarlık projeleri planlıyor, idare ediyor. Samsun’dan Hopa’ya bir demiryolu günübirlik milyonlarca insanı bölgeye taşır bu sinerji ve güç maalesef görülemiyor. Dünya lojsitik aksını Tuna Ren su yolunu 5 denizi birleştirecek bir eksende duruyor, Binali Bey Erzingânlı diye “yayla yukarı demir yolu” peşindeler. Stratejik perspektif fındıklığın, çaylığın dibini görmüyor. Rastgele havaalanları yapıyorlar. Trabzon hariç tüm Karadeniz havaalanları zarar ediyor, Rize havaalanı da zarar edecek. Bu zarara rağmen rasyonel olmayan bu ısrar neden? Hızlı demiryoluyla zaten her yerden yarım saatte havaalanına ulaşma imkânı var. Giresun ve Rize havaalanları maliyeti üstüne Ovit tüneli maliyetini ve Trabzon sert şut stadı maliyetini ekle Samsun Hopa hızlı demiryolunu iki defa inşa ederdi. Nedir bu ısrar? Nedir bu halk goygoyculuğu, yitip giden bu ülkenin kıt kaynakları, bizim vergilerimiz değil mi? Yetkililer bilmiyor, bilene sormuyor, yetkisizlerin elinde bir güç yok. Konuyla ilgili en önce konuşması gereken üniversiteler suskun. Eşraftan biraz durumunu düzelten göç edip gidiyor, “aman dümenim bozulmasın diye susuyor”, kent dinamikleri maalesef zenginleşemiyor. Az sayıdaki bilim ve kültür insanı ve aktivistin gönüllü mücadelesi maalesef kamusal alanda akis bulamıyor.
İkizdere ‘deki doğayı ve yaşamı savunma mücadelesinin dikkatlerden kaçan bir diğer yönü Türk milliyetçisi MHP’li bir belediyenin önderliğinde ilk defa böylesi bir mücadelenin sürdürülüyor olmasıdır. Sivil alanda, sivil talepleri siyasallaştırıyor. Bunun derinleşerek bir bilince dönüşmesi Türkiye için önemli bir kazanımdır. Bu açıdan kalbimiz her an İkizdere’dedir. Vatanı sevmek “onun ağacını, kuşunu , taşını ,toprağını, börtü böceğini sevmektir.” Ona duyarlı olmak, onun yanında tavır almaktır. Mütegallibenin , egemen sınıfların tellallığı yerine Türk milletinin yanında yer almaktır.
“Dağvavcı arkadaşlar o ara dağğva şeysi şey yapıyordular” , meselenin bu yönünü duymadılar büyük ihtimalle, benden söylemesi, tarihe not düşülen günlerdeyiz. Kimin yanında durduğunuz ebedi olarak künyenize kazılacak. Tarih “siz” “sessiz dağvvacıları” “ o ara çekyatta menkıbe anlatıyordu” diye yazacak. Kadınların, nenelerin, “deynek elde” en önde olduğu bu mücadeleyi izlerken mahcubiyet duydum ve utandım. Ben dümenden bir mazeret uydurmayacağım, o gün orada olmayarak hep beraber ayıp ettik.
Bütün Türk milletini özellikle Türk milliyetçilerini yaşamı, doğayı, yurdu savunan bu tertemiz mücadeleye sahip çıkmaya davet ediyorum.

Prof. Dr. Kemal Üçüncü




Editör: TE Bilisim