Montrö Sözleşmesinin önemi... Montrö Sözleşmesinin önemi...
         İzmir mitingi için son günlere girilirken geriye sayım başladı. Tarihe tanıklık etmek için yüz binlerce insan, ayakta heyecanla 20 Nisan gününü bekliyor. İzmir’de daha önce binlerce miting yapıldı ama hiçbir toplantı bu kadar önemli olmamıştır.
        Milletin birlik ve bütünlüğünü savunmak, korumak ve dik durmakla mükellef olanların teslimiyet için beyaz bayrağı çektiği bir ortamda İzmir, evlatlarıyla, ülkücülerle, teslim olmayan son kalenin mensupları ile kenetlenmeyi bekliyor. Bir olmak; sevgi, kardeşlik, muhabbet halkasını tamamlamak için İzmir Kordon milyonların buluşmasına tanıklık etmeyi bekliyor.
        Burada tutuşturulacak birlik, bütünlük, özgürlük meşalesinin dalga dalga Anadolu’ya yayılarak Türk milletine moral, güç ve enerji kaynağı olması bekleniyor. İzmir’den, Hasan Tahsin’in şehit olduğu alandan, her türlü dayatmaya tekrar itiraz ederek yükselecek ses, özgürlük, hürriyet ve bu toprakların yerli, milli sesi olacaktır.
       Bu ülke tarihler boyu her türlü müdahalelere, fitneye, düşmanca niyetlere muhatap olmuştur. Bugün dün gelenlerden farklı olarak birtakım iktidar sahiplerinin kişisel zaaflarını, iktidar hırslarını kullanarak, zenginliklerimizi kaşıyarak, farklılıklarımızdan kendilerine gelecek inşa etme hazırlığı içerisinde sureti haktan görünmektedirler.
        Bugün hem dış hem de bir iç operasyon ve ameliyatla karşı karşıyayız. Topluma verilen psikolojik narkozla duygu sömürüsü yapılarak direnç noktaları kırılmaktadır. Yeni millet ve milletler meydana getirilerek ülke güya özgürleştirilecek, terör durdurulacaktır.
         Kargaların bile güldüğü ve kılavuzluk ettiği bu sözüm ona sözde barış süreci(!) narkozun etkisi geçtikçe toplumsal infial çığ gibi büyüyor. Özgürlük ve evrensel haklardan bahsedenler bu İmralı sürecine karşı çıkanları, her tülü tehdit, şantaj, aşağılama ile linç etmeye kalkışmakta ve korku imparatorluğuna dönüştürülen bir sarmal yaşanmaktadır.
         Sayın Öcalan ile başlayan Başbakan’ın sempatisi Habur ve Oslo ile ifşa edilmiş, millet vicdanına toslamıştır. Bebek katili ülkeye kılavuz olurken, PKK gibi dünyanın en kanlı insan öldürme, cinayet şebekesi gerilla diye takdim ediliyor, ülkücüler ise Sabah Gazetesinde katil ilan ediliyor.
Bunu bu ülkede kabul edecek, helal süt emmiş, bu milletin ekmeğini yiyen bir insan var mıdır? İşte bütün bunlara itiraz etmek için, gerçeğin, hakkın, birliğin, tek milletin, tek milletin, tek ülkenin, tek bayrağın, tek devletin gür sesi olmak için milyonlar sel olup İzmir Meydanı’na akıyor. 
          Bu ayrışma, bölünme süreci durdurulmalıdır. O gün o alanda Türk milletinin binlerce yıllık tarihinden gelen milyonlarca şehit, Çanakkale, Kurtuluş Savaşı şehitleri ile birleşerek ülkücü şehitleri, Güneydoğu şehitleri ile şaha kalkarak meydanda olacaklardır. ”Allah yolunda ölenlere onlar ölüdürler demeyiniz, zira onlar diridirler fakat siz göremezsiniz.” bu ruh ve mana ikliminde alan dolacaktır.
Bu alanın sesi, bütün mahfillerde, ihanet merkezlerinde yankılanacaktır. Bu ülke asla sahipsiz değildir, bir kişini aklına mahkum değildir. Bir kişin aklına mahkum olmayan süreçleri var edenler, bu ülkede makam sahiplerini iktidar yapmıştır.
           Herkes bu ülkenin nimetlerinin kıymetini bilmelidir. Dayatma sokma akılların son akıl zanneden uygulamayı terk etmelidir. Türk milleti kendi geleceği ile ilgili dayatma, bilgi kirliliği ile asla oyuna getirilemez.
           Mesele asla parti meselesi değildir. İzmir’den yükselecek ses ve mesaj ülkenin önünü aydınlatmalıdır. Milyonların alana yürümeye hazırlandığı tarihi güne az kala aldığımız haberler yüreklere su serpiyor. Bu ülkede asla ihanete ve aldatmaya geçit verilmeyecek sonsuza kadar kendi kararımızla var olacağız.
          Baskılar, şantaj ve dayatmalara dayalı psikolojik harekat ters tepecek, millet er veya geç gerçeklerle buluşacak; yüzleşme, hesaplaşma gerçekleşecektir. Çünkü Türk milliyetçileri bu ülkeyi ve milleti karşılıksız seviyor.
          Ülkücüler fedakarlıkta hiçbir sınır tanımıyor. Kıyamete kadar Türk milleti olarak var olacağız. Mahşere bu topraklardan yerin altından ve üstünden birlikte gideceğiz. “Bu toprakların altında ve üstünde olmak Türk milleti için hiç fark etmez.” diyen bir milletin evladı olmak en büyük şereftir.
PKK ülkeye musallat edilen ihanet örgütüdür. Bugün PKK yarın başka bir ihanet şebekesini def etmek için elbette şehitler vereceğiz. Şehitler vermemek için teslim olma, Türk milletinin geleneklerinde asla yoktur ve kader değildir. Her türlü ihaneti, başımıza musallat edilen belayı def etmek için Allah Türk milletinin şahsında Ülkücüleri yaratmıştır.
Editör: TE Bilisim