Mansur Yavaş'tan Turgut Altınok'a belgeli yanıt. Kızının Londra'daki evini nasıl aldığının belgelerini paylaştı Mansur Yavaş'tan Turgut Altınok'a belgeli yanıt. Kızının Londra'daki evini nasıl aldığının belgelerini paylaştı
 Herkesin koro halinde, olmaz dediğini duyar gibiyim. İşin bir tarafında politikacı, diğer tarafında politika olacak, ve de yalan olmayacak öyle mi? Buna kim inanır? İnsanı güldürmeyin, çimentosuz bina olursa, politika da yalansız olur; öyle değil mi? Politika, ikiyüzlü anlamına gelir diye bilinmez mi? Bu kelimenin derin anlamına, varsın siyaset bilimciler, sosyologlar baksın; ama politika yalan ile eşleşmiş durumdadır. Öyle değil mi?

En azından bir kez, eğri oturup doğru konuşunca, toplum olarak ne derece “yalanın dışındayız” diyebiliriz. İnsanlarımız gerçekte yalana göz yummasa ve yalanı istemese, politikacı nasıl yalan konuşur? Konuşursa oyumuzu neden ona verelim. Biz yalan ile doğruyu, yalancı ile dürüstü ayırt edemez durumda mıyız? Buna “evet” söyleyenlerin, dağlarımızdaki çobanlardan insanlık ve medeniyet dersi alması gerekir.

Toplum ve kişi olarak galiba esas sorunumuz, yalana, kandırılmaya karşı çıkacak kadar varlıklı olmayışımızdır. İnsanımız özünde bulunan doğru bildiği değerlerine sarılamaz hale sokulmuş. Yalanla politika yapan zengin çevrelerin karşısına çıkmak, yoksullara bırakılınca yalansız politikacı da kalmamaktadır. Kalsa da, Parlamentoda değil, evinde kalıyor; politika da yalansız olmaz hale geliyor.
Her seçimde en iyi kandırıcılar seçim kazanır, dürüstler yandan bakar. Sonrada hep oturup doğruluk adına mangalda kül bırakmayız. Sanki hiç yalan konuşmamış, yalan konuşanları dinlememiş ve hatta seçmemiş gibi davranırız.

Bizim toplum olarak, en yaygın özelliklerimizden biri “…mış” gibi olmak, yapmak, davranmak… Genellikle çalışıyormuş, biliyormuş, seviyormuş ve sayıyormuş, … yalanı sevmiyormuş ve doğrudan yanaymış gibi yapmaktayız. Bu hal öyle yaygındır ki, adeta “…muş, …mış” gibi yaşamlar her yeri kaplamaktadır. Böyle olunca da, yalansız olmaz hale gelen politika, kaçınılmaz ve bize layık olmaz mı? Böyle bir toplumda doğru politikayı kim, kimin için yapsın; aksi abesle iştigal olmaz mı? Bir ülkenin başına doğru politikacının getirilmesi istenilir ise yalanı sevmeyen ve yalan konuşmayan bir nesil yetiştirmek gerekir.

Yalansız politika olur, neden olmasın: Halka hizmet için yapıldığı bilinen politikanın yalansız olması için, seçmenin yalana prim vermemesi, hakkına rıza göstermesi yetmez mi? Hiç söylemesin demeyelim; ama yalanı yaşamla eşitlememesi gerekir. Politikadan yalanın silinmesi, seçimi yapanların iradesine ve erdem seviyesine bağlıdır. İşte bir fırsat daha; gelecek ilk seçimde, gelin, yalancılara geçit vermemek yürekliliğini sergileyelim. İşte meydan, işte sandık; şampiyonu belirlemek elinizde…

Hikmet Yılmaz

Editör: TE Bilisim