31 Mart seçimleri adaylık süreci nasıl işliyor? 31 Mart seçimleri adaylık süreci nasıl işliyor?

"Bu yazı 'Dayatma Anayasasına Hayır!' başlığı altında 02 Ocak 2016 tarihinde yazıldı. Şimdi yine yaklaşık altı yıl sonra ilk dört madde, 6 ve 66 maddeler tartıştırılıyor... Laiklik konusu sıcak tutuluyor. Anayasanın başlangıç kısmı da tuzla buz edilecek hedefler arasında! Yani Türk'ün kağıt üzerinde kalmış egemenliğine de son vermek nihai hedefleri... Türk varlığını korumak için teklif nereden gelirse gelsin bu anayasa tuzağına karşı direnmelidir."

Türkiye’de halka dayatılan konulardan biri de “Yeni Anayasa”… Diğerleri de bununla beraber barış, özgürlük, demokrasi, çözüm, devlet başkanlığı ve iki partili sistem gibi tartışmaya açılan hususlar!
 
Kimse çıkıp da, niye “Yeni Anayasa”ya neden ihtiyacımız var diye sormuyor. Ya da kiminle barış yapacağız, kimin özgürlüğü yokta özgürlük bahşedeceğiz, kimlerle çözümü bulacağız, niye iki partili bir yapıda devlet başkanlığı modelini tercih edeceğiz diye düşünmüyoruz.
 
Bunu sorgulayanların da yarım ağızla sorguladığı öylesine belli ki, hiç biri hafızamızda kalmıyor ve aklımızda yer etmiyor.
 
Türk topraklarında 1800’lü yılların başından beri yapılan anayasal denemeler veya anayasalar, 1924 Anayasası hariç hepsi dış dayatmalarla yazılan hukuksal metinlerdir.
 
Sened-i İttifak, Tanzimat Fermanı, Kanuni Esasi, İkinci Meşrutiyet, 1961 ve 1982 Anayasaları hep dış müdahaleler sonucu yapılmıştır. Şimdi yapılmak istenen “Yeni Anayasa”da dış dayatmalar sonucu gündemdedir ve başarılı olurlarsa Türkiye bölünecek hatta parçalanacaktır.
 
Nereden bu sonuca varıyorsun diyenler, 1800’lü yılların başında itibaren Türk Milletinin başına neler gelmiştir ve bunların anayasal metinler olarak kabul edilebilecek hukuki düzenlemelerle ilgisi nedir, bir incelesinler!
 
Örneğin ilk anayasamız olan Kanuni Esasi’nin kabulü ile birlikte eş zamanlı olarak İstanbul’da yabancı devletlerin yaptığı toplantı sonucunda, Balkanlarda bulunan iki bölgemiz bağımsızlığını, iki bölgemiz de özerkliğini ilan etmiştir.
 
Bunlara ek olarak hiç düşünmezmiyiz ki; İngiltere’nin gözlemciliğinde varılan Oslo ve sonrasında Dolmabahçe Mutabakatları, “Yeni Anayasa” ile hukukileştirilmek istenmektedir.
 
Türkiye’de yapılan askeri darbeler ve verilen muhtıralar hep dışarıdan yapılan istekler üzerine gerçekleştirilmiştir. Hatta Adnan Menderes’in asılması yolu ile toplumun arasına fitne yerleştirilmesi, hep bu dış mihrakların eseridir.
 
2007 yılından sonra Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı yürütülen Ergenokon, Balyoz, Casusluk ve benzeri davalarla temayüz eden eden saldırılar karşısında ordunun çaresizliği hepimizin malumudur. 27 Mayıs ve 12 Eylül’ün şartları daha mı ağırdı ki, ihtilal yaptılar? “Yeni Anayasa”nın ve “Yeni Türkiye”nin en büyük savunucusu Akp’nin iktidar da kalışını sağlamlaştıran 27 Nisan e-muhtırasının gerekçesi ve yöntemi hala bir muammadır.
 
1961 ve 1982 Anayasaları; her ne kadar dış destekli askeri darbelerin ürünü de olsa, bu topraklar üzerinde her zaman balans yapmayı başarmış olan vatan ve milliyet severlerin gayreti ile milli hususlar da içermektedir. Anayasal metin içinde yer alan bu milli hususlar şimdi “Yeni Anayasa”cıların baş hedefidir.
 
Yürürlükte bulunan 1982 Anayasası’nın nerede ise tamamı değişmiştir. Onun için bu anayasaya artık bir darbe anayasası demek büyük zorluklar içerir. Ancak içinde Türk Milletinin ve devletinin varlığı ile ilgili öyle maddeler vardır ki; bunlar iç ve dış düşmanları ziyadesi ile rahatsız etmektedir.
 
“Yeni Anayasa” ile G.Fuller’in dediği gibi “Yeni Türkiye” hedeflenmektedir. Nedir bu “Yeni Türkiye”? Tabiri caizse Sevr şartlarına dönmektir. Yani hain Öcalan özgürlüğüne kavuşacak, pkk legalleşerek halkın arasına katılacak, Türk topraklarını da içine alan bir Kürdistan kurulacak, Türkiye ne idüğü belirsiz etnikçilere “ortak vatan” haline getirilecek, ana dilde eğitim zırvası ile yeni bir döneme geçilecek, pkk’nın dediği gibi doğu ve güneydoğumuz onlara bırakılacak kalan kısımda bir ortak yönetim kurulacak ve bunları kolaylaştırmak için devlet başkanlığı ve iki partili bir sisteme geçilecek!
 
Tabii halk bunların hiç birini doğru dürüst bilmiyor. Ne tarih ne de anayasa bilgisine sahip. Halka bunları anlatması gereken eğitimciler, din adamları, kanaat önderleri ya bilgisiz ya da ihanete ortak olmuş durumdalar. Yani yeni bir gaflet, dalalet ve ihanet vaziyeti… Bir vatan “Yeni Anayasa” dayatması ile elimizden gidiyor ve biz bu konuda bir mukavemet oluşturamıyoruz, ne acı!
 
Gelin Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının kanla bedelini ödeyerek kurduğu bu cumhuriyeti “Yeni Anayasa” safsatası ile heba etmeyelim. Hatırlayın analar ağlamasın diye yalancılarca  önümüze getirilen “Çözü(lme)m Süreci”nin nelere mal olduğunu; Şırnak, Cizre, Sur, Nusaybin, Dargeçit, Silopi gibi yerleşim yerlerimizde 7 Haziran’dan bu yana verdiğimiz iki yüzün üzerindeki şehitle görüyoruz…
 
Kim ne derse desin ben bu “Yeni Anayasa”ya hayır diyorum .Türklükle ilgili maddeler değiştirilmeyecekse böyle anayasa yapımına hiç bir gerek yoktur. Islah edersiniz olur, biter… Gelin bu aldatmaya karşı hep beraber mukavemet oluşturalım… Yoksa bu topraklarda geleceğimiz olmaz!

Özcan PEHLİVANOĞLU
02 Ocak 2016 / İstanbul

Editör: TE Bilisim