"…Türk milletinin tarihi yüz yıllık olmadığı gibi, eğitiminin tarihi de yüz yıllık değildir. 24 Kasım nereden çıktı? 12 Eylûl rejiminin Atatürk’ü istismarı faaliyetleri cümlesinden uydurulan bir tarihtir. Atatürk’e “başmuallim/başöğretmen” unvanının verilmesi ile Öğretmenler Günü’nü bağlamak abesle iştigaldir. Atatürk’ün eğitici devlet adamı niteliğine sahip dünyanın ender liderlerinden biri olduğunda şüphe yoktur. Ancak ”Mebusların maaşı, öğretmen maaşı kadar olsun” diyen Atatürk’ü bu konuda hatırlamayıp bir merasim unsuru yapmak istismar değil de nedir?

          Öğretmenler Günü için dayanak alınacak iki tarih vardır:

Prof. Dr. İbrahim Öztek’ten Üçüncü Patoloji Kitabı Prof. Dr. İbrahim Öztek’ten Üçüncü Patoloji Kitabı

1.Sıbyan mektebi muallimleri için medreselere – dünya tarihinde ilk defa- pedagoji derslerinin konduğu tarih.

2.Öğretmen Okullarının kurulduğu yıl.

          Bilen var mı?

          Muallimler; mesleğinizi ve eğitimimizi kurtarmadan yeni nesil sizin eseriniz olamaz! …

"ÖĞRETMENLER GÜNÜ" İMİŞ!.

HANGİ ÖĞRETMEN?

          Öğretmen, sanıldığı gibi, bilgi öğreten ve eğiten insan değildir; bir timsaldir. Öğretmeninden etkilenmeyen öğrenci yoktur. Bilgisi, becerisi, davranışı ve tavrı ile bir “rol-model”dir. Öğretmen için öğrenci bir “hamur”dur. Öğretmen bu hamuru yoğurarak şekil verir. Bunu; sınıfta ders öğretirken, okulda disiplini sağlarken değil, duruşu ile yapar.

          Öğretmen, her şeyde önce, güvenilir insandır. Müşfiktir, vakurdur; çelebidir; samimi, fakat asla lâubali değildir. Milletimiz, çocuğunu okula verirken “Eti senin, kemiği benim” derken “Al çocuğumu, istersen gebert, ne yaparsan yap” demek istememiştir. “Çocuğumu bilgilendir, iyi eğitim ver; bunun için sana güveniyorum” demek istemiştir. Öğretmen, bu güvene lâyık olan insandır.

          Öğretmen, bir aydındır; muhakkak ki bir siyasî görüşü olacaktır; ancak okulun bahçesine adımını attığı ândan itibaren, sadece milletinin emrinde ve o milletin çocuklarının hizmetinde bir devlet görevlisidir. Aksi takdirde güvenini yitirir. Öğretmenin, eğitim-öğretim çalışmaları dışında hiçbir görevi yoktur ve ona bunun dışında bir görev verilemez. Verilse de kabul etmez.

          Günümüzde, maalesef, öğretmenlerin eski itibarlarının kaldığını söylemek çok zordur. Öğretmen “gazel yaprağı” gibi savrulmaktadır. Sendikasını seçmekte bile hür değildir. Eğitim, dar siyasetin içini atılmış, öğretmen buna ses çıkaramamaktadır. “Aman, bana kimse dokunmasın, karımın rahatı bozulmasın, kocama bir şey olmasın” endişesi ile dünya görüşü taban tabana zıt sendikalara üye olabilmekte, böylece itibarını ayaklar altına almaktadır.

          Öğretmen camiasını MAARİF ORDUSU diye biz isimlendirmişiz. Maarif ordusunu Muallime Hanımlar ve Muallim Beyler meydana getiriyordu. Bu tip öğretmenler tarihe karışmaktadır. Bunun sorumlusu sadece siyasîler değildir; öğretmenlerdir. Eğitimin ve öğretmenliğin meselelerini sadece özlük haklarına indirgeyen ve o konuda da başarı kazanamayan bir maarif ordusu ile karşı karşıyayız. Bu ortamda Öğretmenler Günü’nün ne anlamı kalır?

 

Mehmet Özgedik


Editör: TE Bilisim