Bir toprağı vatan yapmak büyük fedakarlık ister ve büyük kan ister. Ama vatan yapılan toprağı vatan olarak ebedi kılabilmek ise hesaba gelemeyecek kadar fedakarlık ve çok daha fazla kan ister. İşte dökülen bunca kan bu vatanı ebedi vatan olarak bırakabilmek içindir.

SON TÜRK- RUS  SAVAŞININ BÖLGEMİZDEKİ ETKİLERİ
Öncelikle ifade edeyim ki Doğuda 1 Kasım 1914'te başlayan  Türk -Rus harbinde Trabzondan savaşabilecek yaşta olupta başka cephelerde olmayan her erkek bu savaşa katılmıştır. Bazı evlerden dört kardeş bile katıldığı olmuştur. Örnek olarak Trabzon Beşikdüzü Dağlıca köyünden rahmetli dedemin 4 yeğeni bu harekata katılmış geri dönmemiş. 4 kardeşin ikisi ordumuzda bulunan ve kendini gizleyen Ermeni doktor tarafından Sarıkamışta, diğer ikisi ise esir olarak götürüldüğü Rusyada yine Ermeni bir doktor tarafından zehirlenmiş ama daha sonra yine esir düşen dedemin akrabaları tarafından o doktor gizlice bıçaklanarak öldürülmüştür. Yeğenlerinden başka 40 yaşında olan dedem ve dedemin 3 yakın akrabası da bu savaşa katılmış. Dedem geri gelmiş. Ama 3 akrabası esir olmuş. Birisine Tifliste terzilik yaptırtmışlar. Antlaşma sonrası Türkiye'ye gelebilmiş.Diğerini onun anlatttığına göre Sibiryada deniz kenarında bir yere getirmişler. Orada diğerleri ile esir olarak çalıştırırken şehri bombalamaya gelen Almanların Hamburg isimli zırhlısına kaçarak sığınıyor. Bombalama işlemi bittikten sonra gemi onu Almanya ya  oradanda  Avusurya-Macaristan, Bulgaristan yoluyla İstanbul'a oradan da Trabzona kadar geldiğini söylüyordu. Hatta biz bu amcaya "KURU" amca olarak olamayacak işi başaran adam olarak tanıyor ve tanıtıyorduk. Digerinden ise bir daha haber alınamıyor.  Ben gittiğim bir çok yerde Sarıkamış harekatına katılanların torunları ile çok karşılaştım. Bu savaşa katılanlar için kişinin kalitesini ve çektiği sıkıntıları ifade etmekte en tartışmasız örnek olarak bilinir. "O Sarıkamış Harekatına katılmıştı" söz söylendiğinde herkes susardı.

BU SAVAŞA NEDEN GİRDİK?
Yaklaşık iki yüz yıldan beri gerilemenin ve rakiplerimizle  ile aramızdaki güç dengesinin aleyhimize bozulması sebebiyle dağılma sürecine girilmişti. Bu arada batılı devletlerde yıkılması kaçınılmaz  duruma gelen Osmanlı Türk Devletini artık ayakta tutmaktan vazgeçmişlerdi. Topraklarını da daha önceden yaptıkları antlaşmalarla kendi aralarında kağıt üzerinde  paylaşmışlardı. Bu sebeple Emperyal Devletler  Milletimizin evlatları olan Osmanlı Sülesinin yönettiği devletinin yıkılma işleminin başlama emrini vermişti. Almanya birliğinin kurulması sonrası 1884 yılından sonra  Avraupa Almanya, İtalya, Avusurya-Macaristan imparatorluğu bir tarafta İngiltere, Fransa, Rusya  iki kutuplu hale gelmişti. İki kutup ta kaçınılmaz olan büyük savaşa hazırlık için silahlanma yarışına gidiyorlardı. 1910 yılllarına doğru Türk Devletinin bir çok yerinde bağımsızlık hareketleri için ayaklanmalar başlamış ve büyük miktarda toprak parçası elimizden çıkmıştı. 

Devleti yönetenler büyük bir savaşın ayak seslerinin geldiğini fark etmişti. Bütün hesapların Türk Devletinin Toprakları üzerine yapıldığı bilgilerini ele geçirmişlerdi. Devletin gücü tek başına topraklarını korumaya yeterli değildi. Büyük devletlerin iştahlarına gem vurmak ve  topraklarını korumak için İtilaf devletlerine ittifaka girme teklifi yapmıştı. İngiltere ve Fransaya yapılan müttefiklik teklifleri Rusya'nın karşı çıkması üzerine  reddedilmişti. Daha sonra Rusya Türkiyenin yaptığı saldırmazlık paktı imzalama teklifini reddetmişti. Almanya'ya  yapılan müttefiklik teklifi de devletin zayıflığı bahane edilerek reddedilmişti. Daha sonra İngiltere'nin Hint yollarını kontrol etmek, Türk Devletinin kontrolünde olan petrol havzalarını kontrol altına almak ve cephelerdeki askeri baskıları azaltmak için Türkiye ile ittifak yapma yoluna gidiyordu. Rusya yüzyıllardır Türkleri yenip topraklarını alabilmek için bizimle savaşıyordu. Rusyayı Batılı devletlerin baskıları ile kısmen engellemeyi başarmıştık. Ama artık Emperyalist Batı da bizi Rusya ya karşı korumamaya karar vermişti...

DOĞUDAKİ TÜRK RUS SAVAŞI
Türkiye'nin Almanya yanında yer almasıyla Rusya sahipsiz ve güçsüz bulduğu düşmanını ordana kaldırmak ve emellerini gerçekleştirmek için harekete geçti. Çar Deli Petro zamanından beri Rusların Boğazları ele geçirip sıcak denizlere inme hayilinin önünde zayıf ve güçsüz bir Türkiye  Devleti vardı. Bunu gerçekleştirmek için 1 Kasım 1914 Türk sınırı geçince savaş başladı. Doğudaki Türk Topraklarını korumak görevi olan 3. Ordunun  Komutanı Hasan İzzet Paşa yaptırdığı karşı taarruzlarla bir çok kere  Rus birliklerinin saldırısı nı durdurarak geri çekilmek zorunda bırakmıştı. Kazandığı  bir çok muharabeye   rağmen Hasan İzzet Paşa cephanenin azalması ve Narman tarafındaki Rus kuvvetleri hakkında abartılı bilgiler aldığı için 21 Kasım gecesi Türk ordusunu 15 kilometre geri çekilme emri vermiştir. Emrindeki komutanların ve İstanbuldan Enver Paşa'nın  Rus Ordusunun toparlanmasına fırsat verilmeden takip edilerek imha edilmesinde ısrar etmesine rağmen geri çekilme gerçekleşmiştir. Geri çekilme işlemi 21 Kasım gecesi tamamlanırken daha ordu yerleşmeden çıkan korkunç kar fırtınasında Türk ordusuna  ağır zayiata uğramıştır.   Hem geri çekilme hemde şidettli kar fırtınası sebebiyle askerin morali bozulmuş ve firar vakaları artmıştır. 

Bu gereksiz geri çekilmeden dolayı Kafkas cephesinin durumu hakkında endişeye kapılan Enver Paşa kendi yerine cepheyi teftiş etmek üzere Hafız Hakkı Paşa'yı göndermiştir. Hafız Hakkı Paşanın hazırladığı rapora göre bir çevirme harekatıyla Rus ordusu yığınağının olduğu Sarıkamış'ı ele geçirip oradaki bütün malzemelere el koyup sonra Rus Ordusunu arkadan çevirerek yok etmek planı yapılıyor. Rus ordusu yok edildikten sonra Azerbaycan Türkleri ile birleşip Bakü Petrollerine sahip olduktan sonra Çarlık İşgali altında bulunan Müslüman Türklerin ayaklanmasını sağlayarak Türkün amansız düşmanı Rusları parçalayarak güçsüz hale getirerek bundan sonra tehlilke olmaktan çıkarılması isteniyordu. Ayrıca 1877'deki 93 Harbinde, Türkiye yenilince Batum savaş tazminatı olarak, Sarıkamış, Kars, Ardahan ve Artvin ise Berlin Antlaşması ile Rusya'ya bırakılmıştı. Bu yurt topraklarını geri almak amacıyla, 1914 yılında dönemin Başkomutan Vekili olan Enver Paşa Hafız Hakkı Paşa'nın hazırladığı  bu planını    heyete sunmuş ve heyette bu planı kabul etmişti.Mevcut kuvvetlerle bile yenilen Rus Ordusuna karşı 3. ordu 40.000 kişilik güçlü 10 Kolorduyla takviye edildi. 

Rus Kafkas Ordusunun zayıf ve özellikle çevirme manevralarına karşı çok hassas olduğunu biliyor. Osmanlı birliklerinin bu zayıflığı kullanmasını amaçlamaktaydı. Tamamen karlarla kaplı, çok yüksek dağlık ve yolsuz bir arazide o günün koşulları altında kış donatımından yoksun yaya ve atlı birliklerle yapılan bu harekât çok riskli idi ama Enver Paşa, başarıldığında Rusların bu cephede varlıklarının yok olmasının bu riske değeceğini düşünüyordu.

Enver Paşa'nın amacı kuzeyden kuşatıcı bir manevra yapılmasıydı. Kısaca 11.Kolordu Horasanda oylama hücumu yapacak 9. kolordu Sarıkamış önüne gidecek orada Oltuyu alarak kuzeyden sarma hareketi yapacak ve ordunun en güçlü kuvveti olan 10. kolordu ile birlikte kuvvetsiz bırakılan Sarıkamışı alacaklar. Sonra gelip oyalama savaşı yapan 11 kolordunun savaştığı esas Rus güçlerini arkadan kuşatarak yok edeceklerdi.

Ne oldu peki? Hafız Hakkı Paşa plan üzerine Oltu'daki Rus Tugayını oradan atmak için gitti. Rus Birliği onu çok fazla oyaladı. Ve kaçan birliği takip etti.Çok zaman kaybetmişti. Kolordusuyla Sarıkamış önünde planlanan zamanda 9. kolordu ile birleşerek Sarıkamışı almak için kararlaştırılan planın dışına çıktı. Bir tümenini sarıkamış gönderdi. 2 Tümenle Rus Tugayının peşine düşeşerek Allahüekber dağlarının kuzey yamacına doğru ilerledi. 10. kolordunun yetişmemesine rağmen 9. Kolordunun başarıyla yürüttüğü Sarıkamış taarruzu Ali İhsan Paşa'nın ordunun gece dınlenmesi esas hucumu yarın yapmasıda ısrarı   üzerine şehrin dışanda kurulan çadırlarda asker yerleşti. Bunun üzerine Sarıkamışı terk etmek hazırlanan  Rus Ordusu takviye kuvvetler aldı. Türk ordusu şiddetli kar yağışında dışarda geceledi. Bir çok asker donarak şehit oldu. Yeterli zaman kazanan Ruslar Sarıkamışı terketmeyi bıraktıkları gibi hem asker hem de silah bakımından Sarıkamışı tahkim etme zamanı buldurlar...

Daha önce Oltu da  Rus birliği yenilmesine rağmen kolordu kurmay başkanını esir almıştı. Rus Tugayı geri çekilirken kurmay başkanın yanında bulunan harekat planını Rus ordusu komutanına gönderiyor. O zamana kadar Sarıkamışta  çok az kuvvet bulunduran Ruslar hem top, hem makineli tüfek hemde muharip askerlele kasabayı güçlü bir savunma merkezi haline getiriyor. Hafız Hakkı Paşa ise Sarıkamışı Allahuekber Dağlarını aşarken tipi, sis ve olumsuz hava durumu nedeniyle  yanındaki iki tümen arasında irtibat kayboluyor ve birbilerini Rus askeri zannederek kendi aralarında saatlerce çatışıyor. İki tümendende bir çok askerimiz bu çatışmada şehit oluyor. Bir çok asker donuyor. Bir çok asker yönünü kaybederek başka yerlere gidiyor. Bir çok askerde kaçıyor. 10. Kolordu Sarıkamış önlerine geldiğinde kolorunun % 80 ni kaybetmişti. 9 ve11. kolordular ise Sarıkamışa vardıklarından beri bir gün  bekletilen taarruz yüzünden dışarıdaki çadırların o şiddetli tipi ve  kar yağışına dayanmadığından yıkılıyor. Bu sebeple donarak ve etkili Rus sahra toplarının ateşiyle şehit oluyordu. Mevcut bayağı azalmıştı. 

Sarıkamış'ta her bakımından güçlenen  Rus savunması Türk Ordusunun biraz daha yıpranmasını bekleyerek daha sonra saldırıya geçmiştir. Direnme ve savaşma gücü kaybolan ordumuzun bir çok subay ve askeri esir olmuştu. Daha sonra ordu komutanı olan Hafız Hakkı Paşa geri çekilme emri vererek  yine dağ yollarından orduyu Erzuruma çekmiştir.Bu geri çekilme esnasında Rus ordusu gücü çok eksildiği için  Türk ordusunu takip etmemiştir.

Sarıkamış Harekâtı  22 Aralık 1914  başlamış  15 Ocak 1915 bitmiştir. I.Dünya Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu ve Rus İmparatorluğu arasında Sarıkamış ve çevresinde Oltu, Narman, Penek, Horasan, Bardız, Mecingirt, Karaurgan, Divik, sarıkamış'ta  gerçekleşen muharebeler olup Hafız Hakkı Paşa ve Ali İhsan Latif Paşaların taktik hatalarıyla büyük bir başarısızlıkla sonuçlanan bir askeri harekattır.

SARIKAMIŞ HAREKATINDA KAYIPLAR
Ordunun toplam muharip mevcudu, esir verilen askerlerin sayısı, savaştan dönen askerlerin sayısı ve hayatını donarak ya da savaşarak kaybeden askerlerin adedi gözetildiğinde, 90 bin kişilik bir kaybın oluşması aritmetik olarak mümkün değildir.  Sarıkamış muharebelerine katılan 3. Ordu’nun mevcudu Birinci Dünya Savaşı’nın ilk aylarında 118 bin, muharip asker sayısı da 75 bin kadardı.

Öncelikle şunu ifade edelim. Çeşitli tarih otoriteleri tarafından ortaklaşa yapılan  değerlendirmeye göre 1.Dünya Savaşında 1 Kasım 1914 te başlayan savaşta ve 22 Aralıkta başlayıp 15 ocak 1915 biten Sarıkamış harekatıyla ilgili kesin ve net bir sayı vermek hemen mümkün değildir. Acil olarak yapılan bir seferberliğin kayıtları tam tutulamamıştır ve bu yüzden eksiktir.

Karların erimesiyle Rusların görevlendirdiği müslüman köylüler şehitlerimizi toplu olarak gömdüler. Ve her mezarda kaç şehid olduğu gösteren bir tabela asıldı. Sayım sonunda 18.000’i Sarıkamış civarında olmak üzere toplam 23.000 şehidin defnedildiği tesbit edildi (Maslofski, s. 152). Ancak bunların dışında naaşlarına ulaşılamayanlarla 11. Kolordu’nun Aras vadisinde verdiği şehidler de vardı.  Bunlar da hesaba katıldığında toplam şehid sayısı  Üçüncü Ordu Kurmay Başkanı Felix Guse’nin de ifade ettiği gibi 30.000 civarında olduğu anlaşılır (Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi, s. 41).

Tarihçi-yazar Mehmet Niyazi ÖZDEMİR, Sarıkamış Harekâtı'ndaki ölü sayısının tüm belgelerde toplamda 23.000 olduğunu, 90.000 rakamının 60.000 kayıp veren Rusların yalanı olduğunu kaydeder. 90.000 askerin öldüğü iddiası ilk olarak Sarıkamış Harekâtı'ndan sekiz yıl sonra Binbaşı Şerif Bey'in yazdığı kitapta yer almaktadır. 

TARİH OTORİTELERİYLE  SAYILAR HAKKINDA GÖRÜŞMELERİM
Hacettepe Üniversitesi Tarih Bölümü Türk Ocakları Genel Başkanı  Prof.Dr. Mehmet Öz: Bana ifadesi "Mehmet bey Bu konuda bizzat araştırdığım bir konu değil ancak ciddi askerî tarihçiler şehit sayısının en çok 30 bin olduğunu söylüyor. Buna tifüsten ölenler de dahil" der.

19 Mayıs Üniversitesi Tarih Bölümü Prof.Dr. İbrahim Tellioğlu: "Sevgili hocam, oradaki sayı ile ilgili problem şu: Oraya katılan birliklerin çoğunun nüfusu eksilmiş Osmanlı ordusunun toplamının 75.000 kişi olduğu tahmin ediliyor. Mesela bir alay var adı alay ama askerinin ancak %20’si sağ kalmış.  Alay sayıldığı için onun askerini normal sayıdan hesapliyorlar ama öyle değil. Bence kayıplarımız en fazla 40.000 kişi. Enver Konukçu Hoca 35.000 civarı diyordu" dedi.

Trabzon Üniversitesi Tarihçi Doç. Dr. Mehmet Akpınar: "Hocam bu Sarıkamış harekatında sayılar net değil ve şehit sayıları muharip güçlerin birbuçuk katına yakın olarak söyleyen var. Bu çok yanlış bir rakamdır. Bu savaştaki esas ve temel alınan bilgiler Rus arşivleridir. Bizler arşivlemede millet olarak eksiğimiz vardır. Tarihimizin bir çoğunu yabancı millet  kaynaklarından ve kilise kaynaklarından öğreniyoruz. Bu savaşta Rus verileri ve Alman verileri yakın gibi...Kayıp sayısı 30.000 civarlarındadır. Hastalık dahil" dedi.

Aydın üniversitesi öğretim görevlisi tarihçi Cengiz Demirci. "Başkanım, 90.000 sayısı tamamen Enver Paşay'ı gözden düşürmek için söylenen bir sayıdır. Aslı astarı yoktur. Enver Paşa bu savaşta askerle birlikte siperde kalmış ve donma tehlikesi geçirince  Alman dokturun müdahalesiyle bir atın karnı teşilerek içerisine konularak donmaktan kurtarılıyor. Enver Paşa bu kadar samimi ve cengaver bir komudandır. 90.000 rakamını atan kişi 9. Kolordu Komutanlardan Kurmay Yarbay Şerif Köprülü İlden’in (Köprülü Şerif olarak da bilinir) anılarına dayanmaktadır. Sakarya savaşı sıralarında Batum'a gelerek Milli Mücadeleye dahil olmak isteyen  Enver Paşanın  yurda dönmemesi için uydurulmuş bir yalandır" dedi.

Devlet Bahçeli’den Mehmet Şimşek’e sert çıkış: Müfsit Devlet Bahçeli’den Mehmet Şimşek’e sert çıkış: Müfsit

ESİR SAYILARI
General Yudeniç’e  göre 200 subay ve 20.000 Türk askeri de esir. Rus savaş raporlarına göre sadece 9. Kolordu’dan esir alınan 200’den fazla subay ve 6000 asker vardı. 9. Kolordu Kumandanı Ali İhsan Latif Paşa da üç tümen kumandanı ve bütün karargâhıyla birlikte esirler arasındaydı (Nikolski, s. 92, 94, 97). Rusyada kamplarda yaralarına bakılmayan ve çok kötü şartlarda tutulan esirlerin çoğu kaybetti. Yaşayanlar antlaşmadan sonra döndüler. 

Şehidler ve esirlerden başka etraftaki köylere dağılanlar, hastalar ve yaralılar da vardı. 8 Şubat 1915 tarihli kayıtlara göre hastahanelerde 15.808 hasta ve yaralı bulunuyordu Özellikle tifüs çok can almıştı. Hâfız Hakkı Paşa da Erzurum’da bu hastalıktan ölenler arasındaydı (12 Şubat 1915).

RUS KAYIPLARI
Ruslar  kayıpları da çok fazlaydı. General Yudeniç’e göre Ruslar 26.000 asker kaybetmişti ve bunların bir kısmı donarak ölmüştü (Shaw, s. 834). General Maslofski’nin verdiği rakamlar biraz daha ayrıntılıdır. Ona göre 20.000’den fazla ölü, yaralı ve hasta, 9000’den fazla donarak ölen vardı (Umumî Harpte Kafkas Cephesi, s. 149). Kumanda kademesinin deneyimli subayları da ölenler arasındaydı. Bu kayıplara esir düşen 2000’in üzerindeki Rus askeri de ilâve edildiğinde Rus ordusunun uğradığı toplam zayiatın 30.000 civarında olduğu ortaya çıkar. 

HİÇ KURŞUN ATMADAN  DONAN 90.000 ASKER EFSANESİNİN KAYNAĞI KİM?
“Ordunun hiç savaşmadan 90 bin zayiat verdiği” ya da başka bir deyişle “tek kurşun atmadan 90 bin şehit verildiği” iddiası da aslı astarı olmayan bir yalandır. Savaşa bizzat katılan General Maslofki’nin Türkçeye de çevrilen eserine göre Rus ordusunun Sarıkamış’taki toplam zayiatı 20 bini Türkler tarafından vurularak öldürülen, yaralanan ya da hastalanan, 9 bini ise donarak ölen olmak üzere 29 bin civarındadır. 29 bin Rus askerinin Türk askerlerinin tek kurşun atmadan öldürülmesi haliyle imkânsızdır.

Donarak hayatını kaybeden 90 bin şehit efsanesi 9. Kolordu Komutanlardan Kurmay Yarbay Şerif Köprülü İlden’in (Köprülü Şerif olarak da bilinir) anılarına dayanmaktadır. Ruslara esir düştükten sonra mübadele ile ülkemize döndükten sonra 1920 lerde  Ankara’daki idareye yaranmak için yazdığı “Sarıkamış İhata Manevrası ve Meydan Muharebesi” adlı kitapta bu tür abartılı iddialara yer vermiştir. Murat Bardakçı’nın deyimiyle bu iddialar “1920’li senelerin siyasi gereklerinin neticesi”dir. Yani, 1920li yıllarda yurda dönmemesi için Enver Paşa’nın eleştirilmesinin prim ettiği bir zamanda göze girmek için yazılan, taraflı ve kasıtlı bir eser.

YENİLGİNİN SORUMLUSU KİM?
Yenilginin sorumlusu hâlen tartışılmaktadır. Enver Paşa'nın Torunu Osman Mayatepek, Harekâtı şu şekilde değerlenmektedir:

"Şayet komutanlar Enver Paşa'nın emirlerini yerine getirseydi Sarıkamış zaferle biterdi. 10.Kolordu Hafız Hakkı Bey komutasında Bardız'a gitmesi gerekirken, Rus birliklerinin peşine takılıp Koşur istikametine yöneldi (30. ve 31.Tümenler). Yalnız 32.Tümen Bardız'a ilerledi. Bu hata Hafız Hakkı'nın, "zafer kazanma" ihtirası ile yolu 75 kilometre uzattığı yetmezmiş gibi, Allahuekber Dağlarını geçmeye mecbur kalmış; fırtına ve tipiye yakalanıp çok büyük zayiat vermiştir ve zamanında Sarıkamış'a intikal etmemiştir. 9.Kolordu ise 3.Ordu ile 24 Aralık'ta Bardız'da birleşir. Cephe arasındaki Rus birliklerine taarruz etmek için Kötek yönüne gidip ve Rus ihtiyat kuvvetleriyle taarruz edip Sarıkamış'a iltihak etmesi gerekiyordu. Maalesef yine evdeki hesap çarşıya uymamıştır. Bu sapmanın başlıca sebebi Hafız Hakkı Paşa'nın (10.Kolordu) 25 Aralık tarihinde Sarıkamış'ta olacağı varsayımı tamamen ile Enver Paşa'nın 10.Kolordu yalnız kalmasın diye yönünü Kötek'ten, Sarıkamış'a çevirmesi olmuştur. Netice olarak 10.Kolordu büyük zayiatla bitkin bir şekilde ancak 29 Aralık'ta Sarıkamış'a gelebilmiştir."

Rus ordusu komutanı da eğer Enver Paşa'nın planına sadık kalınsaydı mutlaka kazanırlardı demektedir.

Murat Bardakçı'nın "Hafız Hakkı Paşa'nın Sarıkamış Günlüğü" adlı kitabında Hafız Hakkı Paşa'nın kendi yazdığı bir günlükte ise: 'Yarabbi! Bu felâkete ben sebep oldum, yine ben tamir edeceğim' diye yazdığını ifade eder.

Günahı ile sevabıyla halishane niyetlerle bu savaşa katılan komutan ve askerlerimize rahmet diliyor ve Peygamber efendimize komşu olmalarını Rabbimden niyaz ediyorum. Amin.

Mehmet ARSLAN - Eğitim Yönetimi Ve Planlama uzmanı

Editör: TE Bilisim