“Şuan bazı yerlerde şehit veriyoruz. Şehitleri, o yerleri tekrar vatan yapmak için veriyoruz.” Bu sözler, açılım sürecinin mimarı sayın cumhurbaşkanımıza aittir.

Açıklama; hem itirafı hem de ihanet derecesinde yapılan hatanın büyüklüğünü gözler önüne serme açısından ibretlik ve tarihe not düşecek kadar da önemlidir. Bu açıklamayı her Türk evladı bir yere not etmelidir.


Yapılan bu açıklama ile siyasi iktidar ve saiklerinin ne kadar öngörüsüz, hesapsız ve vizyonsuz bir ruh haline sahip olduğunu da gösteriyor.


Şehit verilen yer fethedilen bir vatan toprağı değil şehit kanlarıyla sulanmış vatan topraklarına ihanet süreciyle askerlerin polislerin kışlalara, karakollara kapatılmasıyla AKP iktidarı ve valilerinin yardımıyla oralara yerleşen, silah tahkimatı yapan teröristlere adeta altın tepsiyle bırakılan, sunulan vatan topraklarıdır.


Dün Kobani ‘ye selam gönderenler, peşmergeleri  topraklarımızdan onlara yardıma gönderenler,  bugün oradakileri terörist kabul ediyor. İnandırıcılık ötesi gözümüze baka baka yalan söylemeleri bizi gerçekten çıldırtıyor.


Dünya liderliği iddiası ile öne çıkanların vatan topraklarını PKK militanlarına teslim etmelerine de şahit olduk. Yetmedi. Tekrar-asker polis ile bu topraklardan teröristleri temizlemeyi de “Şehitleri, o yerleri tekrar vatan yapmak için veriyoruz” açıklamasıyla bir daha yıkılıyoruz.


Şehit veren Türk ordusu başkomutanının terörist başı ilan edilişini, askeri kışlada Türk bayrağının indirilişini, teröristlerin çadır mahkemelerde yargılanışını da, Türk askerinin başına çuvalın geçirilişini de gözyaşları içinde AKP iktidarlarıyla görme zulmünü yaşadık.


Bütün kurumları yerle bir eden AKP iktidarları öyle bir zafer sarhoşluğuna düşmüştü ki yasama, yürütme ve yargı devre dışı bırakılmış, 3-5 kişiyle kapalı kapılar arkasında  sonradan vatan yapıyoruz dedikleri bölgede çözüm süreci adı altında Türk milletinin başına çorap örmeye devam ettiler.


Bir ayağı İmralı diğer ayağı HDP ve Kandil olmak üzere ihanet sürecine tam gaz devam ediyorlardı. Türk milletinin egemenliği, vatanı, devleti kısacası mukadderatı masaya yatırılmıştı ama içinde Türk milleti ve sahipleri yoktu.


Kapalı kapılar arkasında ve devletin varoluşunu sağlayan kurumlarda bu toplantılar yapılarak birçok mesajı aynı anda veriyorlardı. Dolmabahçe sarayı rastgele seçilen bir mekân değildi. Bu yapılanlar, Türk milletine, devletine ve cumhuriyette yapılan fiili saldırılardı.


 İhanet oyunlarını sıralamaya devam etsek bitmeyecektir. İhanet oyununun faturası Türk milletine çok ama çok ağır oldu. Üç ayda işgal edilmiş bir ilçeyi bile almaktan aciz bir iktidar var karşımızda. Hergün onlarca asker-polis şehit vererek gaflet uykusuna dalanların faturasını bir türlü adını ağızlarına alamadıkları Türk milleti ödüyor, ödüyoruz.


Güney doğuda devlet içinde devlet oluşturan AKP iktidarıdır. Bunca şehidin, gazinin ve bir o kadar yeraltı ve üstü kayıplarımızın hesabını bu saçma, ihanetle eşdeğerdeki politikalarından dolayı vermeyecekler mi?


Bütün bunlara rağmen yanlıştan dönülmesini bir erdem olarak görmek istiyorduk ancak Sayın Başbakanın Mardin konuşmasıyla bir daha yıkılıyoruz. Ne olduğu belirsiz ve yer altında bir medeniyetin hortlatılması olan “Mezopotamya ruhunu” devreye soktuğunu yine üzüntüyle birlikte infialle duyuyoruz. Anlayacağınız AKP iktidarları ihanet sürecini ambalajlanmış yeni kavramlarla devam kararını aldıklarını görüyoruz.


Bir türlü Türk ruhu diyemeyen bu zihniyet, kenarda köşede dolaşarak Türkü bu coğrafyadan silme mücadelesi veriyor. Hala niyetlerini anlayamadıysak yapılacak bir şey yok. Bu coğrafyayı Türke Endülüs yaptıklarını hala kavrayamadıysak yazıklar olsun.


Velhasıl aziz dostlar, AKP hükümetleri zihni arızasından dolayı iktidar olduğu sürece Türk milletinin başına çorap örmeye ve bizlerde bu hüznü yaşamaya ve rem uykusuna devam edeceğiz.