AKP’NİN EN ÖNCELİKLİ HİZMETİ NE OLMALIDIR?

Demokratik hayata geçişle birlikte millet iradesine çoğu kez imtiyazlılar damgası vurulmuştur. Sanıyorum Atatürk’ün evladı olsaydı saltanat kaldırılmasına rağmen dolaylı saltanatın devamı olarak evlatları ülke siyasetinde baş tacı edilirdi. Liderlik veya bölgesel tanınırlık etkisi bazen bir manevi miras olarak siyasi rüşvete dönüşür. Bu ailelerin evlatları siyasal mücadelede hür siyasi zeminde tartışmasız imtiyaz elde eder. Mesela İsmet İnönü ailesine mensup aile fertleri padişahlık karşıtlığına rağmen dolaylı saltanat önceliği ile hep siyaset ve bürokrat dünyamızın imtiyazlı baş tacı örnekleri olmuştur.
Demirel ve Ecevit ailelerinin evlatları olsaydı kendilerine siyasal miras olarak makamlar hazırdı. Özal ailesi hala Özal zehirlendi zehirlenmedi tartışması ile uzun süre kendilerini gündemde tutmakta ısrar ettiler. Bu tartışmadan kendilerine bir mazlumluk makam mirası çıkar mı? Anlayış ve arayışı ile ülke gündemini uzun süre meşgul ettiler. Bu imtiyazı sonuna kadar zorladılar. Erbakan ailesi fertleri uzun zaman benzeri manevraları kendi siyasal çizgilerinde sürdürdüler. Yarın baba ismi kendilerine hangi makam ve mevki kapılarını açar Allah bilir! Erbakan’ın AKP ile ilgili söyledikleri ortada olmasına rağmen aile fertlerinin davranışları merak ve ibret konusudur.
Türk milliyetçilerinin efsanevi lideri Alparslan Türkeş soy ismi küçük oğul Türkeş’e AKP milletvekili getirmesi ilginç bir örnektir. Ülkenin bu zor koşullarında hangi ülkücü tavrı aldıkları doğrusu merak konusudur. Bilenen açık tartışmasız doğru varsa o’da bu siyasal adreste kalmakta ısrar etmenin yanlışlığıdır.
Yani karizmatik lider doğulur sonradan lider olunmaz. Kalıcı karizmatik liderlik fıtridir doğuştan gelen ve ender görülen bu meziyet Allah’ın o şahsiyetler üzerinden milletlere hediyesidir. Bunu yeni siyasal projelerde veya miras olarak kullanmak demokratik midir? Bu gizli bir saltanat yansıması çağ dışı bir anlayış değil midir? Taşra da yerel ölçekte gördüğümüz benzer örnekleri çoktur. İmtiyazlı aileler ve onların fertleri başka kabiliyetler önüne konulan çağın çağdaş kutsal engelleri olmaktadır. Zaten kamuoyu da bu siyasal aktörleri ilgi ile izlemektedir. Son derce anti demokratik olan, bu merkezi karar imtiyazlı siyasi aktörleri tüm siyasi partilerde birer hayal kırıklığı ile neticelenmektedir. Bu tercihlerin bütün örnekleri birer siyasal fiyasko olarak siyasi tarihimizde yerini almıştır.
Bu ülkede demokrasiyi nalıncı keseri gibi hep kendine yontan, kendilerini ölümsüz dayatanların yapmaları gereken şey, bu milletin evlatlarının önünü açmaktır. Yansız eşit adil dürüst seçim kanunları ile halk iradesini tabana yaymaktır. Analar ne evlatlar doğuruyor. İşte bu evlatları yıkama yağlama yalama ilişkilerine mecbur etmeden ortaya çıkarmayı Türkiye başarabilirse tek kişilik yönetim kıskacından ancak o zaman kurtulur.
Bunun içinde partiler genel ve yerel seçimlerde olduğu gibi, parti üyeleri seçecekleri adayları kendi önlerine koydukları sandıkta belirlemelidir. Artık dayatılanı, imtiyazlı olanları seçme, bir veya birkaç kişinin iki dudağı arasında aday belirleme dönemi ebediyen bitmeli demokrasi tabana yayılmalıdır. Bu şekilde seçilen önce Hakka sonra halka hesap verir. Hiç kimse genel merkez kapılarında ters düz ve güvercin taklası atmak zorunda kalmaz. Türkiye aslında millet iradesinin özgürlük sancılarını çekiyor. Ülke meselelerini aslında çözen ve kapıları açan çilingir anahtarı bu konudur dersek abartmış olmayız. Ülkenin en öncelikli konusu millet iradesini gerçekten özgürleştirmektir. Bu bütün sorunları çözecek enerji ve sinerji anahtarıdır.
AKP’nin bu ülkeye yapacağı en büyük ve öncelikli hizmet demokrasiyi tabana yaymak, milleti ülke yönetimine tek egemen kılmaktır. Bunu başaramayan veya milletten kendi milli iradesini kaçıranların demokrasi uğraş ve özgürlük beyanları tartışmalıdır. Artık milletin önü açmak bir lütuf ve ihsan olmaktan çıkarılmalı millet kendi geleceğine el koymalıdır. Bu da bu ülkede yaşayan her vatandaşın anasının ak sütü gibi hakkı değil midir?