Günledir meclis başkanlığı seçimlerine kilitlendik. Gelinen tabloda, meclis başkanlığı en çok oy alan bir partiden seçilmiş oldu. ...

Etken şartlar neydi? Her partinin ilkeleri ve sürecin seyri var. Meclis başkanlığı bu iki unsur üzerine bina edildi. Partiler ilkelerinin peşinde durdu. Ancak bana göre belirleyici olan "sürecin seyri" idi. CHP, daha önce MHP ile ortak cumhurbaşkanı adayı olan E.İhsanoğlu'nun adaylığına destek vermeyince MHP de CHP nin adayını desteklemedi. Bu manada, CHP nin MHP yi suçlaması da yersiz. Cumhurbaşkanlığına kanaat ettiğiniz bir adayı meclis başkanı yapamayacağına mı kanaat ettiniz? O zaman, cumhurbaşkanı adayı olarak da Deniz Baykalı çıkarsaydınız.. Zannımca, bu olayda Cumhurbaşkanının Deniz Baykal ile basına kapalı ve resmi görüşmesi, üstelik görüşme sonrası kamuoyunu aydınlatan beyanat verilmemesi etkili olmuştur. Görüşmenin bu formatta olması bu sebeple antipatik olmuştur. Neticede her her parti kendi ilkelerini takip etti, olan oldu. Meclis başkanı seçildi, hayırlı olsun. ..

Siyasetin bugünkü ruh hali nasıl? Siyasi partiler arası sempatik bir diyalog ve diplomasi dili maalesef yok olmuştur.Siyasi partiler, diğer partileri başka ülkelerden başka güçlerin eliyle getirilmiş grup gibi görüyor. Siyasetin toparlayıcı arabulucu, kin ve nefret siyasetin arınması için çabalara ihtiyaç var. Bu görev çok açık ve net ki, cumhurbaşkanlığına düşüyor. Ancak cumhurbaşkanının tavrı partiler arası uzlaşmaya katkı koymaya dönük değil, "bu süreçten acaba başkanlık sistemi hala nasıl çıkar gibi" düşünüyor. Bir yandan da, iftar mikrofonlarında muhalefet partilerine muhalefet ederek, Ak partinin muhtemel kurabilecek koalisyon dinamiklerindeki kartlarını zayıflatıyor. Neden mi? AK parti bugün koalisyon seçeneklerini planlarken, kendi yetkin organları açısından değil, acaba kurucu başkanımız yani cumhurbaşkanı bu işe ne der? endişesi içinde. Zira Ak parti, cumhurbaşkanını, cumhurbaşkanı değil "En Genel Başkan" olarak görüyor. Cumhurbaşkanının yakın planınında, eğer olağanüstü bir gündem ayracı girmez ise ülkeyi erken seçime götürmek var. Zira, başkanlık sistemi için alınması gereken oy kendilerini tatmin etmemiştir, 2. tur bir şans olabilir diye düşünüyor. ...

Böyle mi olmalı? Bence, Cumhurbaşkanı, halkın iradesi olan kararı sindirmeli, siyasi manevraların yönlendiricisi değil, suhuletini tesis edeni olmalı. Ak parti üzerinden politik etkisini ve baskısını çekmeli.Cumhurbaşkanı, yeni yaptırdığı sarayın adını, "bağımsızlık sarayı" koymalı ve orada oturmalı. %52 nin değil, %100 ün cumhurbaşkanı olmalı. Cumhurbaşkanı Türk siyasetinin aktif gündem belirleme merkezi değil, partiler üstü makam, her siyasi partiye eşit mesafede başkomutanlık mevkiidir. Cumhurbaşkanı siyaset belirleyen gündeme günlük politik malzeme olmamalı, ağırlığını korumalıdır. Olursa ne olur ? Göreceksiniz, partiler arası nefret ve düşük seviyeli eleştiriler azalacaktır. Bir daha seçime gidersek benzer bir tablonun çıkabileceğini de dikkate alarak, bir koalisyon kurulumu için şartlar zorlanacaktır. Sadece devletin ayırdığı kaynak değil milletin ve adayların harcamaları ve mesai kayıpları ile ülke her seçimde 5-7 milyar dolar arası para harcamaktadır. Yeni bir seçim ile bu milletin alınteri siyasi hırslara kurban edilmemeli. Aynı ülkenin insanlarıyız, her şeyden önce iç barışa ihtiyacı var.

Yüksel Yalçın- 3 Temmuz 2015