Gümüşhane’nin tek kadın İl Genel Meclis üyesi adayı Sonel Yaşar’a yoğun ilgi Gümüşhane’nin tek kadın İl Genel Meclis üyesi adayı Sonel Yaşar’a yoğun ilgi
CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) zeminini, barışın kalıcı olması ve toplumsallaştırılması bakımından elzem gördüklerini ifade etti. "Yüzde 60'la barış olmaz." diyen Tanrıkulu, "Eğer gerçekten bu süreci kalıcı hâle getirmek istiyorsak, yüzde 80'lere, 90'lara çıkarmak istiyorsak ve 6, 7, 8 Ekim'deki gibi bir ortamı yaratmak istemiyorsak çözüm süreci Meclis odaklı yürümelidir, eş zamanlı yürümelidir." dedi.

Barış süreci adı altında ya da çözüm süreci adı altında büyük bir algı yönetimi yönetilmeye çalışıldığını dile getiren Tanrıkulu, bu sürecin Adalet ve Kalkınma Partisi'nin elinde rehin tutulmaması gerektiğini vurguladı.

TBMM Genel Kurulu'nun 21. birleşimi saat 15.00'de yoklamasız açıldı. Birleşimi, Meclis Başkan Vekili Sadık Yakut yönetiyor. Gündem dışı konuşmaların ardından başkanlığın genel kurula sunuşları yapıldı. Ardından ise CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu'nun 'Toplumsal Mutabakat Komisyonu, Ortak Akıl Heyeti Kurulu' teklifinin önergesi görüşüldü. Yapılan oylama sonucu AK Parti'nin oylarıyla önerge reddedildi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, bu teklifi tarihe not düşmek için sunduğunu ifade etti. "Bu kayıtlar burada kalacak ve ileride kim barıştan yana, kim çözümden yana, kim gerçekten de sürecin ve barışın ruhuna uygun bir teklif vermiş, inceleyenler anlasınlar diye bugün bu teklifi İç Tüzük'ün 37'nci maddesi uyarınca gündeme aldırdık." diyen Tanrıkulu, Türkiye'nin 30 yıldan daha fazla bir süre bir çatışmayla boğuştuğu bir zaman diliminde, Kılıçdaroğlu'nun 6 Haziran 2012 tarihinde Adalet ve Kalkınma Partisi genel merkezini ziyaret ederek, dönemin Başbakanı Erdoğan'a bir teklif sunduğunu hatırlattı.

"YÜZDE 60'LA BARIŞ OLMAZ"

Bu teklifin, Meclis zemininde bir komisyon kurulması ve bu komisyona bağlı ortak akıl heyeti kurulması teklifi olduğunu dile getiren Tanrıkulu, ama bu teklifin maalesef anlaşılmadığını ve siyasi ranta ve siyasi gündeme kurban edildiğini vurguladı. Tanrıkulu, şöyle devam etti: "Genel Başkanımız, 5 Ocak 2013 tarihinde CHP genel merkezinde parti meclisi toplantısında barışla ilgili olarak da AKP Hükûmetine ve Genel Başkanına açık çek verdi belli koşullarla. Ancak iki gün sonra bu girişim de AKP tarafından elinin tersiyle itildi. Genel Başkanımız 20 Haziran 2014 tarihinde Diyarbakır'da çözümün nasıl olacağı konusunda da çok esaslı bir manifesto ortaya koydu, bu da dikkate alınmadı. En son olarak da 29 Kasım 2014 tarihinde, keza yine Diyarbakır'da başka bir çerçeveyi de ortaya koyduk. Bugün burada yürüttüğünüz sürecin yöntem olarak barışı, esaslı bir barışı sağlayamayacağı noktasındaki görüşümüzü dile getirmek amacıyla bu teklifi gündeme getiriyoruz. Eğer gerçekten barışı toplumsallaştırmak istiyorsanız, barışı, kalıcı barışı Türkiyeleştirmek istiyorsanız ve barışı rehin tutmak istemiyorsanız kendi ellerinizde, gelin, bugün, burada eş zamanlı bir süreci Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde başlatabilecek bir zemini yaratalım. Biz, açıkça, Türkiye Büyük Millet Meclisi zeminini barışın kalıcı olması ve toplumsallaştırılması bakımından elzem görüyoruz. Yüzde 60'la barış olmaz. Kamuoyu yoklamalarında yüzde 60 bir destek olduğu söyleniyor ve bu, size yetiyor ancak biz de biliyoruz ki Adalet ve Kalkınma Partisi'nin tabanında büyük bir kırılma var, CHP'lilerin bu sürece desteği var. Eğer gerçekten bu süreci kalıcı hâle getirmek istiyorsak, yüzde 80'lere, 90'lara çıkarmak istiyorsak ve 6, 7, 8 Ekim'deki gibi bir ortamı yaratmak istemiyorsak çözüm süreci Meclis odaklı yürümelidir, eş zamanlı yürümelidir ve Meclis'in atayacağı ve seçeceği ortak akıl heyetinin yürüteceği bir zemin olmalıdır. Bu süreç, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin elinde rehin tutulmamalıdır."

"ÇÖZÜM SÜRECİ ADI ALTINDA BÜYÜK BİR ALGI YÖNETİLMEYE ÇALIŞILIYOR"

Barış süreci adı altında ya da çözüm süreci adı altında büyük bir algı yönetimi yönetilmeye çalışıldığını dile getiren Tanrıkulu, "Algı yönetimi yeni Türkiye'nin kavramı. Eskiden bunun adı kandırmaydı, toplumu kandırmaydı, şimdi yeni adı, yeni Türkiye'de algı süreci oldu. Biz bu algı süreciyle bu sürecin yürüyemeyeceği konusunda düşüncemizi ortaya koyduk ve gerçekten de Türkiye'nin geldiği nokta, Orta Doğu'daki durum, yeni dünya düzenini dikkate aldığımızda Türkiye'nin bu sorunu, Türkiye Büyük Millet Meclisi zemininde ve bütün bileşenleriyle ele alıp mümkün olan en büyük bir mutabakatla çözmesi noktasında bir zemini yaratması lazım. Bu imkân elinizde. Ben Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerine sesleniyorum, bugüne kadar 8 yasa teklifini İç Tüzük 37'ye göre gündeme getirdim, tümü reddoldu ama bu yeni bir imkân sunuyor, bu imkânı değerlendirmenizi Türkiye'nin kalıcı barışı için elzem olduğunu düşünüyorum." şeklinde konuştu.

"KÜRT SORUNUYLA İLGİLİ GERÇEKÇİ BİR ÇÖZÜMDEN YANAYIZ"

CHP Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Levent Gök ise partilerinin ülkenin bir kanayan yarasını teşkil eden, Doğu'da, Güneydoğu'da pek çok ölümlere ve insan kaybına neden olan Kürt sorunuyla ilgili olarak gerçekçi bir çözümden yana olduğunu ifade etti. Bütün dünyada çatışmasızlık örneklerine bakıldığı zaman, iktidarın muhalefete bilgi vermek, onun desteğini almak ve en geniş konsensüsü oluşturmak suretiyle çözüldüğüne dikkat çeken Gök, İngiltere, Güney Afrika örneklerini verdi.

Kılıçdaroğlu'nun, "Söz veremeyeceğin angajmanlara girme. Süreci şeffaf yürüt. Kamuoyunu ve özellikle ana muhalefeti bilgilendir." dediğini hatırlatan Gök, şunları söyledi: "Bugün gelinen noktada iktidar partisi Kürt sorununda, kendisinin çözüm süreci adını koyduğu bu süreçte ne yazık ki zemini elinden kaçırmıştır. Az önce arkadaşım 'iktidar partisinin rehin aldığı' diye ifade etti, ben de bir başka açıdan değerlendirmek istiyorum, iktidarı da rehin alan bir süreçle karşı karşıyayız. Bu süreç şeffaf yürütülmemiştir. AKP'nin pek çok bakanının, milletvekillerinin bilmediği, Meclis'te muhatap olarak alınan partinin dahi yetkililerinin bilmediği, yol haritasının ne olduğu konusunda kimsenin bilgi sahibi olmadığı bir durumla karşı karşıyayız. Böyle bir durum söz konusu olamaz. Türkiye'nin bütün coğrafyasının değişik hassasiyetleri vardır, bu hassasiyetlerin her birinin her parti tarafından dile getirilmesi ve Meclis'te büyük bir uzlaşmanın sağlanması gerekmektedir. Meclis'in denetiminde ve Meclis'in şeffaflığında bu konu çözülebilirse çözülecektir. Yoksa iktidar partisinin yaklaşan seçimlere göre, konjonktürel duruma göre, 'Ben çözüm istiyorum.' diye öne çıkıp bu sorunu çözme şansı maalesef yoktur. Kaldı ki bu sorunu çözmek açısından Türkiye'nin demokrasisini ve insan haklarını da en iyi seviyeye getirmek durumundayız."

"YASALARLA TÜRKİYE GERİYE GÖTÜRÜLMEK İSTENİYOR"

"İktidar partisinin Meclis'e ardı ardına getirdiği bütün yasalarla Türkiye'deki demokratik ortam, yargı, emniyet, Silahlı Kuvvetler, Türkiye'deki insanların demokratik hakları, insan hakları birer birer geriye doğru götürülmek istenmektedir." diyen Gök, "Yargı paketiyle AKP'nin yargısı, Meclis'e sevk edilen iç güvenlik paketiyle AKP'nin emniyeti. O paket öyle yasalaşırsa İçişleri Bakanının tayin edeceği il jandarma alay komutanları, bölük komutanlarıyla, AKP'ye yandaş bir jandarma teşkilatıyla siz ülkede demokrasi olacağını mı zannediyorsunuz? Bu süreçler her zaman demokrasinin ve insan haklarının geliştiği iklimlerde çözülebilir. Şimdi, siz insanların elinden bu hakları alacaksınız, 'Ben çözüm getiriyorum.' diyeceksiniz; söz konusu dahi olamaz. Türkiye'nin 74 milyon insanının her birinin ayrı ayrı özgürleşmediği, insan haklarından en üst boyutta yararlanmadığı bir dönemde bu sürecin başarıya ulaşma şansı yoktur. Meclis denetiminde bütün partilerin konsensüsüyle yürütülmesi en uygun çözüm yoludur diyorum." dedi.

'Toplumsal Mutabakat Komisyonu, Ortak Akıl Heyeti Kurulu' teklifinin önergesi reddedildi. Ardından, "Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve KHK'larda Değişiklik Yapılmasına Dair Teklifin" görüşmelerine geçildi. 40 maddesi kabul edilen teklifin 41. maddesi görüşülüyor.

Editör: TE Bilisim