Terör, ihanet, rüşvet, yolsuzluk ve yalan düzeni içinde oradan oraya savrulmanın belini toplumun bütün kesimleri ödemek zorunda kalıyor. İhanet ve hırsızlığın önüne geçmek, hukuku işletmek kadar, gelir dağılımında adaleti sağlamak, toplumun geniş kesimlerine ümit ve heyecan vermek de bir o kadar ivedi bir hal almıştır. MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli konuşmalarında toplumun çeşitli kesimlerinin sorunlarına yer vermekle kalmıyor, çözüm ve çareyi de gösteriyor. Son grup konuşmasında gittikçe ağırlaşan ülke sorunları içinde, Türk milletinin bel kemiği, sosyal ve ekonomik bünyenin dinamik yönü olan esnaf ve sanatkârlarımıza hala yalanlarla özel bir bölüm açtı ve şu değerlendirmelerde bulundu: 
Esnafın hazan mevsimi 
Esnaf ve sanatkârımız hazan mevsimi yaşamaktadır. Biriken problemler, büyüyen ve genişleyen olumsuzluklar serisi esnaflarımızı canından bezdirmekte, keyfini kaçırmaktadır. Başbakan "Yeni Türkiye Buluşması" programında yine ipe un sermiş, yine evelemiş gevelemiştir. Buradaki konuşmasında, "kaybolmaya yüz tutmuş mesleklerde faizsiz kredi vereceğiz. Bu meslekleri yaşatmak bizim için büyük bir emanet" demiştir. Merakımız, kaybolmaya yüz tutmuş mesleklere kredi verip borçlandırmak hangi parlak aklın ürünüdür? Başbakan, esnaflarımızın kullanmak zorunda kaldığı krediye bereket demektir. Davutoğlu ya bereketin ne olduğundan habersizdir ya da esnafımızın halini etrafındaki lale-sülale saltanatı gibi zannetmektedir. Peki, alınan krediler nasıl ödenecektir? Esnaf ve sanatkarlarımızın sabahtan akşama kadar para sıfırlamaya çabalayan, yine de geriye kalan 30 milyon Euro'yu bitiremeyen dahi ve süper zeka evlatları mı vardır? Başbakan ne yaptığını zannetmekte, neyi kabullendirmek için çırpınmaktadır? Milliyetçi Hareket, esnafın partisi, esnafın müdafaasıdır. 
17-25 Aralık 
17-25 Aralık Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük yolsuzluk ve rüşvet düzeninin adıdır. AKP'nin 12 yıllık iktidarında nasıl bir "Par ver yapı" kurulduğunun belgesidir. İsmi geçenlerin ve iddiaların yargıdan kaçırılması AKP'nin gelecekte, "17-25 Aralık Para ver yapı" olarak hatırlanacağı gerçeğini değiştirmeyecektir. MHP lideri sayın Bahçeli'nin bu konuda da özellikle sayın Başbakana tavsiyeleri olmuştur: 
Yüce Divan aklanma, temizlenme, iddialardan ve suçlamalardan arınma mercidir. Davutoğlu eski bakanlarla ilgili bu kadar vahim ve örtülemez suçlama varken, işin kolayına kaçıp 17-25 Aralığı darbeye bağlamamalı, Yüce Divan'a güvenmediğini belirten Erdoğan borazanlarına itibar etmemelidir. Sayın Başbakan bırakalım hukuk konuşsun, bırakalım yargı çalışsın, bekleyelim tarafsız ve bağımsız hâkimler son sözü söylesin. Nasıl olsa, her şeyi kılıfına uydurdunuz. Nasıl olsa, Meclis Soruşturma Komisyonu rüşvet ve yolsuzluğu aklama raporunu tanzim etmiş, iddialarla ilgili şüphe bile duymamıştır. Delileri karartmak, parmak izlerini silmek için canla başla gayret ettiniz. Milli mücadelemizin ana karargâhı bu aziz Meclis, hırsıza, uğursuza, rüşvetçiye, din, diyanet ve millet hasımlarına kol kanat gererse bunun vebalini telafi etmek, emin olunuz ki, çok zor olacaktır. 
Bu ne perhiz 
Sayın Başbakan "Kamu Yönetiminde Şeffaflık" diye bir program açıkladı. Bu açıklamanın bir önem ve değer kazanabilmesi için işe "17-25 Aralık Para ver yapılanması"ndan başlamak gerekiyor. Nitekim, sayın Bahçeli'de aynı konuya dikkat çekmiş ve şu değerlendirmeyi yapmıştır: " 
Başbakan kamu görevlilerinin yolsuzlukla mücadele konusunda ihbarda bulunmaları halinde taltif edileceklerini, izinli sayılacaklarını, hatta ödüllendirileceklerini ileri sürmektedir. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusudur. Devletin memuru olan savcılar yolsuzluğu ihbar etmişlerdir de ne olmuştur? Devletin memuru polisler hırsız kovanını karıştırmışlardır da ne sonuç çıkmıştır? Başbakan Davutoğlu'nun aklı başında mıdır? Ortada 17-25 Aralığın iddiaları dağ gibi dururken, Davutoğlu neyin ihbarından, hangi muhbirden medet ummaktadır? Sayın Davutoğlu ille de ısrar ediyor ve yolsuzlukla ilgili ihbar istiyorsan, ilkini biz yapalım; yeter ki sen kendini paralama, üstünü başını yırtma: Önce, dün başkanlığı altında toplanmak zorunda kaldığın Recep Tayyip Erdoğan, sonra da çevrende dolaşan rüşvet yuvalarına dönüp bakmalısın, gücün yetiyorsa, gözün kesiyorsa, ciğerin varsa bunlarla ilgili gereğini yaparsın. 
Rejim krizi 
Başbakanın kamu yönetiminde şeffaflık aramasının, sayın Cumhurbaşkanını nasıl rahatsız ettiğinin ibret veren beyanları medyaya yansıdı. Beştepe'de toplanan bakanlar kurulu AKP'nin nereden gelip nereye gittiğini ve ülkeye hangi bedeller ödettiğini bir defa daha belgeledi. Sayın Bahçeli'nin bu konuda da çok çarpıcı değerlendirmelerde bulundu: 
Erdoğan şeffaflık lafını duyunca birden bire irkilmiş, yaklaşan yakın ve açık tehlikeyi savuşturmak için doğrudan doğruya ağırlığını koymuş ve Davutoğlu'nu kenara çekmiştir. Niyazım odur ki, Allah hiç kimseyi Sayın Ahmet Davutoğlu'nun durumuna düşürmesin, böyle bir küçülmeye, irtifa kaybına uğratmasın. Davutoğlu artık Beştepe vesayetinin kaygan basamaklarından siyasi tutsaklığın derin mahzenine inmiştir. Erdoğan, AKP'lileri gruplar halinde kabul edip, Bakanlar Kurulu'na başkanlık yaparak ipleri millet önünde bütünüyle eline almıştır. Bu aslında bir sistem ve rejim krizine davetiyedir. Gölgeden ve tabeladan ibaret bir Başbakan olan Davutoğlu'nun sesi soluğu kesilmiş, dut yemiş bülbüle dönmüş ve Erdoğan'ın yanı başında otururken yüzü asılmıştır. Cumhuriyet'i reklam filmine benzeten, Osmanlı nedir diye sorsanız iki cümle söylemeyecek şahıslar başkanlık falı açmaktadır. 'AKP sayesinde Türk olmaktan kurtulduk' diyen milliyetsizlerin gayesi başkanlığa hizmettir. Öcalan'a özgürlük, PKK'ya genel af, özyönetim, demokratik konfederalizm diyen fitne lobisi başkanlık vaadiyle Erdoğan'dan her türlü tavizi koparmak için yıkım peronuna yanaşmışlardır. Bu oyun 7 Haziran'da bozulacaktır. AKP'nin hasımlarını Türkiye'nin hasmı gören ahlaksızlar 7 Haziran'da sokağa bile çıkamayacaktır.