İsrail-İran geriliminde Cihat Yaycı'dan çarpıcı yorum: Bu bir cambaza bak savaşıdır' diyerek Türkiye'yi uyardı İsrail-İran geriliminde Cihat Yaycı'dan çarpıcı yorum: Bu bir cambaza bak savaşıdır' diyerek Türkiye'yi uyardı
Bireysel ve toplumsal ahlakın, milletlerin hayatiyeti bakımından önemi büyüktür. Toplumların geçirdikleri bunalımın en büyük sebeplerinden biri "ahlaki çöküş" tür. Ahlakın istenilen düzeyde olması bir toplumu yaşatan en büyük kuvvettir ve bu husus birçok tarihi hadise ispatlanmıştır. 

Yaşadığımız topraklarda biz Türklerden önce hükümranlık kurmuş olan Roma ve Bizans (Doğu Roma) İmparatorluklarının yok oluşu bu toplumlarda görülen ahlaki çöküşle çok ilintilidir. Keza Osmanlı-Türk İmparatorluğunun yıkılmasında da bu etkeni çok açıkça görmekteyiz.

Bunu anlamak için 1910-1915 yılları arasında İstanbul'a Orenburg Vakit Gazetesini temsilen gelen Kırım Türk'ü Fatih Kerimi'nin yazılarına (İstanbul Mektupları) bakmak yeterlidir diye düşünüyorum. Fatih Kerimi bu yazılarında belirttiğimiz tarihler arasında geçen hadiseleri dışarıdan biri olarak takip etmiş; İstanbul'daki sosyal hayatı, meydana gelen felaketler karşısında halkın tutumunu, savaşın sivil halk üzerinde yaptığı tahribatı, gazeteleri ve dergileri de takip etmek suretiyle aydınlar ve devlet adamları arasındaki siyasi ve fikir münakaşalarını derin ve objektif tahlilleri ile yansıtmıştır. Bu yazılarda görülen o dur ki; o yıllarda Türk toplumunda tam bir ahlaki çöküş söz konusudur ve bu nedenle devlet ancak üç dört yıl yaşayıp sonunda yıkılıp gitmiştir.

İnsan mantık okumak ile akıllı olamayacağı gibi hayırlı ve faziletli şeyleri okumakla da ahlaklı olamaz!

Beden gibi insan ruhu da hastalanabilir. Ahlaki bakımdan; hırsızlık, dolandırıcılık, yalancılık, rüşvet almak, haksızlık yapmak, yolsuzluğa karışmak, namus ve ırza tasallut etmek, şiddet uygulamak, dini ve milli değerleri istismar etmek, yüksek ego (nefis) sahibi olmak, iftira, kıskançlık, kin ve ülkesinin istikbalini şahsi menfaatler için tehlikeye atmak birer ahlaki hastalıktır.

Bu sebeple ahlak insanların mutluluğu, huzuru, güvenliği ve refahı ile doğrudan ilgili bir olgudur. Bir toplumda ahlaksızlık egemen olmaya başlamışsa bu saydıklarımızın hepsi tehlikeye düşmüş demektir.

Şunu bilmeliyiz ki; ahlakın temel konusu insanların yaptıkları veya yapmadıklarıdır. Yani insan yaptığı işlerin amacını bilir. Ortalama insan zekası ile iyi ve kötüyü birbirinden ayırt eder. İnsan hangi davranışlarının tasvip hangilerinin de ceza göreceğini öngörür. Bu nedenle tercih daima insan aittir.

Din alimi Ahmet Hamdi Akseki ahlakı; insanın kişisel ve sosyal vazifelerini bilmesi ve bunları dini emirlere uygun olarak yapması şeklinde anlatır. Akseki'ye göre bu vazifeler; Allah'a ve Peygamberine, kendi şahsına, ailesine, ülkesine ve milletine nihayette bütün insanlığa yönelik olmak üzere beşe ayrılır.

Şimdi dönüp bir de kendi vatan topraklarımız üzerinde yaşayan insanlarımıza ve toplumumuza bir bakalım...

Gelin başımıza gelen bütün felaketleri teker teker inceleyelim. İnsani davranışlarımızın hedeflerini bir bir görelim. Bunlara bakarak sizce bir ahlaki sorun yaşıyormuyuz? sorusuna samimi cevaplar verelim....

Fikrimce bir "ahlaki çöküş" içindeyiz!

Bu sayede mutsusuz, huzursuz ve emniyetsiziz ve her geçen günde yoksullaşıyoruz... Bu "ahlaki çöküş" Allah göstermesin devletin yıkılması ile sonuçlanır.

Eğer aksi fikirde iseniz, o zaman bana niye bireysel ve toplumsal ahlaksızlığa prim verdiğinizi ve de onun bir parçası olduğunuzu anlatınız. Çünkü başımıza gelen yangın, sel, yolsuzluk, hırsızlık, terör, eğitimsizlik ve zenginlik içinde fakirlik çekenler gibi felaket ve sorunlardaki insan ve insan davranışları boyutunu hepimiz görüyoruz. İnsanlarımızın bu olaylar karşısındaki tavrı bize ülkemizde bir "ahlaki çöküş" içinde olduğumuzu gösteriyor.

Cezayir, Fas, Tunus, Lübnan, Mısır, Libya, Irak ve Suriye'de olanlar gözümüzü açmadı ise bari Afganistan'da olanlar gözünüzü açsın. Oralarda da büyük bir "ahlaki çöküş" yaşandığı bir gerçek olarak önümüzde duruyor. Bu sebeple bu ülkelerin vatandaşları ve orduları memleketlerini savunmayarak kaçıyorlar!

Kimse de bir kabahat aramıyoruz. Bir kabahatli varsa o da hepimiziz diyoruz! Ancak bilmeliyiz ki; "ahlaki çöküş" yaşayan milletler ilk önce devletlerini kaybetmiş ardından esarete düşüp yok olmuşlardır.

Özcan PEHLİVANOĞLU
20 Ağustos 2021 / İzmir

Editör: TE Bilisim