Prof. Dr. İskender Öksüz Hoca'yı bilirsiniz. Memleket meselelerine kafa yoran, örneği az bir beyindir... Yakın zamanlarda "Türk'üm Özür Dilerim""Niçin?""Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi-Teori" kitaplarını yayınlamıştır. Yeri geldikçe bu köşede bahsettim.

 İskender Öksüz Hoca, "Türk'e dönüş"te ele aldığım mevzularla ilgili açıklayıcı notlar gönderdi.

Prof. Dr. İskender Öksüz, "Siyasî Ümmetçilik, millete bakışıyla Marksizme benzer. İnsanlara etki mekanizmasıyla da Marksizmi andırır." sözünü sık sık söyler. 12 Eylül öncesinde "Siyasî İslâmcılar"a "Yeşil Komünistler" denirdi. Dışı yeşil içi kırmızı (kızıl). "Kızıllar" deyince "Komünistler" kastedilir. Şimdi aklıma geldi, "Yeşil Komünistler"e aynı zamanda "Ecmain" de denirdi. Tabiî kelimenin manasını biliyorum, ama niye dendiğini bilmiyorum. Bir sözden çıkmıştır. Hangi sözden?!

İskender Hoca, bana gönderdiği notlarında "Siyasî Ümmetçilik"i açıklamadan önce R. T. Erdoğan'ın şu sözlerini veriyor:

"Bizi birbirimize bağlayan en büyük bağ, İslam kardeşliği bağıdır; bunu yakaladığımız anda işi çözeriz. Gazetenin bir tanesi yazmış 'Türkiye Türklerindir' diye, ahlaksız bu, hayasız. Eğer bunu derseniz, Türkiye'yi 30'a bölersiniz. Çünkü Türkiye'de sadece Türkler yaşamıyor. Türkiye'de Kürt'ü de var, Laz'ı ve Çerkez'i de var. Türkiye'de yaşayan herkes Türk'tür diyor. Olmaz öyle şey. Biz diyoruz ki Türkiye, Türkiye'de yaşayan herkesindir."(Yalçın Bayer, Hürriyet, 25.07.2004)

R. T. Erdoğan'ın akıl almaz bu sözleri hakikaten insanı dehşete düşürüyor. İskender Hoca "Siyasî Ümmetçilik" ile Marxism arasında bağlantıyı şöyle kuruyor:

 "İçinde yaşadıkları toplumun kimliğine mensubiyet reddeden, kendini başka bir topluluğun kimliğinden sayanların içlerindeki bu çatışmayı çözebilmek için Marksizm'e kaymışlardır. Millet teorisyeni Marksistlerden Benedict Anderson, İngiliz toplumunda bir İrlanda milliyetçisi, Tom Nairn ise yine İngiliz toplumunda bir İskoç milliyetçisiydi. Mensup olabileceği her türlü kimlikten kendini soyutlamış Karl Marks ve Eric Hobsbawm ise içinde yaşadığı toplumun kimliğine soğuk fakat hiçbir millete mensup olmayan Marksistlerdi. Siyasî ümmetçiliğin insanları içinde yaşadıkları toplumun kimliğinden nasıl 'kurtardığını' yukarıdaki alıntılardan [R. T. Erdoğan'ın sözleri] kavrayabiliriz. Bunlarda gözlenen asabî üslup, meselenin fikir ve siyaset kapsamının dışında hislere de dayandığını gösteriyor."

Hoca, R, T. Erdoğan'a cevap niteliğinde, Erol Güngör'ün "İslâm'ın Bugünkü Meseleleri"nden şu satırları aktarıyor:

"Bu anlamda İslâmcılık şimdiye kadar hep hâkim milliyete karşı hoşnutsuzluğunu doğrudan doğruya belirtemeyen etnik azınlıkların ideolojisi olmuştur. Bunların amacı İslam ülkeleri arasında birlik sağlamaktan ziyade kendi yaşadıkları ülkede milliyetçi politikayı etkisiz duruma getirmektir. Bu azınlıklar ayrılıkçı bir politika takip edecek kadar kalabalık ve güçlü olduklarını hissettikleri an kendi istikametlerinde bir milliyetçilik hareketi açıklamaktan hiç geri kalmazlar; böyle bir güce erişemedikleri müddetçe İslâm davasının şampiyonu olarak görünürler."

Evet, R. T. Erdoğan'a müthiş bir cevap! (Devam edeceğiz.)