Değerli dostlarım,aziz dava arkadaşlarım.Bu gün itibarıyla belki farklı tercih ve farklı söylemlerde bulunan ülkücüler, her şeyden önce birbirlerine asla hasmane olamazlar,cepheleşme görüntüsü içinde de olmamalıdırlar...

Ülkücüler, fazilet, inanç, kararlılık, fedakarlık ve alemlere rahmet iki cihan Serveri Sevgili Peygamberimiz'in (SAV) ''...Hubbül vatan, minel iman...'' vatan sevgisi imandandır, sözlerine mazhar olmuş, bu hadisi kutsi ile şereflenmiş, idrak etmiş, vatan müdafaasında anadan, yardan, serden geçmeyi kendilerine şiar edinmiş bir davanın mensubiyeti içinde, kandaş olmadan kardeş olduklarını ilan etmiş kutlu ve yüce bir davanın HADİMİ OLMAKLA ŞEREFLENEN KİŞİLERDİR ÜLKÜCÜLER....

Türk tarihinin bir çok devrinde FETRETLER yaşanmıştır...1402 Ankara Meydan Savaşında da iki kardeş ve soydaş olan Yıldırım Bayezit ile Timur arasında yaşanan hazin savaş, Osmanlı'nın Balkanlardaki fütühatını en az 50 sene geciktirmiştir.

Tenkit edilemeyen hiç bir şey, sorgulamadan muaf, hiç bir varlık yoktur...Tek tartışmasızlık; Yaratan, gönderdiği elçiler ve son kitap Kur'an dır...İdareci sınıfın ve devlet yöneticilerinin, ideoloji ve doktrinlerin, tartışılmaz olmadığı düşüncesi insanın akıl ve iradesine aykırıdır...

DOGMA, tartışılmasına yer verilmeyen bir doktrini ifade eder. Gerek '' Dogma'', gerekse '' Doktrin'' her ikisi de değişmeyen,kalıpları ve sınırları belli olan kısaca DONMUŞ SİSTEMLERİ tarif etmekte kullanılmaktadır...Yorum kabul etmez ilkeler demektir!...Oysa ki, tartışma kabul etmezlik ve değişmezlik bir lidere ya da bir kişinin iradesine körü körüne sadakatten öte bir şey değildir!...

Aşırı doktrine bağlı kalmak, donmuş olan sınırların dışına çıkamamaktır...Halbuki, insanlar da, sistemler de hareket halinde ve yürüyüş halinde olmalıdır...Hareketi ikame edecek başkan ya da liderler de bu kalıplar içinde düşünülebilir.

Aklın, mantığın, araştırmanın, tenkidin ve incelemenin kaynaklarını hiçe sayan, insan ruhunu sadece körü körüne inanmaya ve şuursuzca bağlanmaya kadar götüren her türlü taassubun bir adım sonrası kaosçuluktur!..

İnsanları yücelten, milletleri millet yapan ve yükselten değerler vardır. Bunlar düşünenlere ve sadece insanlara mahsus FİKİRLERDİR...Eğer fikirler de manasız, düşüncesiz, mantıksız, içi safsata dolu,başkası dedi diye kabul edilen cihetten olursa o fikirler hastadır...

Bilhassa bizim ülkemizde olduğu gibi gelişmesini henüz tamamlayamamış ya da az gelişmiş ülkelerde toplumdaki fikirlerin yansıması liderlerde görülür. Daha doğrusu toplumdaki bir kaç liderin şahsi görüş ve düşünceleri topluma mal olur...Demokratik olmayan toplumlarda, liderin iki dudağı arasında ki fikir ve beyanları emir telakki edildiğinden; hiç bir irdelemeye, yargılamaya ve tenkide mahal verilmez!...

LİDERLİK NASIL OLUR...

Başkanlık da, liderlik de ayrı öneme ait kişiliklerdir.Her lider başkandır ama; her başkan lider olamaz. Lider bulunduğu toplumu belirli idealler etrafında toplayıp, o idealler doğru yönlendiren kişiliktir..Liderlik, üstlenilen bir görevi içtenlikle, elbirliği ile ve ayrıştırmadan yerine getirme sanatıdır. Ayrıştırıcılık liderler olanların vasıfları değildir. LİDERLER TEHDİT ETMEZ, İKNA EDER!..

Lider, üstün bir zekaya sahip olmalıdır...Karar verebilme, kendine güvenme özellikleri olmalıdır.Dünkü ak dediklerine bu gün kara dediğinde inandırıcılık özelliği her zaman sorgulanacaktır.

Lider, politik gelgitlerle, entrikalarla tuzağa düşmeyecek, fikirlerinden, inançlarından, duruşundan, tavrından taviz vermeyecektir!..Lider bağırmaz, konuşur. Bilgi, beceri, kabiliyet ve insiyatif kullanımıyla ön plana çıkarak, başkasının peşine takılmayan kişiler liderdir..

Her yönetici lider değildir..Başarıya ulaşabilmek için, değişiklikleri sağlam gerekçelerle anlatabilecek, kendi vizyonunu kabul ettirerek, toplumda heyecan yaratıp ve kanatlandırıp harekete geçirecek enerjiyi kendinde bulan kişidir lider!...
Teşkilatlar da ancak güçlü liderlerin idaresi altında vücut bulan tüzel kişiliklerdir..Kendine güven, teşkilatlara güvenmenin getirdiği başarıdır!...

Bir diğer husus olarak; LİDERE SADAKATIN, TÜRK TÖRESİNE SADAKATİN gereği olduğuna ilişkin fikir beyan edenlere gelince Türk Tarihini tam olarak inceleyemedikleri kanaatindeyim...

Çinlilere karşı mücadelede yetersiz kalan babasını tahttan indiren METE HAN TÜRK TÖRESİNİ BİLMİYOR MU?...

Yine büyük bir Türk Hükümdarı olan ŞAH İSMAİL, dedesinin devleti olan AKKOYUNLU DEVLETİNİ ortadan kaldıran kişidir...Şah İsmail'in, Türk Töresinden haberi yok mu acaba!?...

Keza YAVUZ SULTAN SELİM, babası ikinci Bayazit'i neden tahttan indirerek yönetime el koymuştur? Yoksa, '' ...Dünya bir padişaha çok,iki padişaha az...'' diyen koskoca Yavuz'un Türk Töresini bilmediği iddia edilebilir mi?!...
Bunlar ve benzer daha niceleri ayrı bir tarih konusu olmakla birlikte,TÖRE dediğimiz yüksek ve ulvi bağlardan müteşekkil inanç, duygular ve davranışlar Türklerde hiç bir zaman KULLUK olarak düşünülmemiştir... ''...Padişahım sen çok yaşa...'' bir töre değil, eyyamcılık,menfaatçilik ve yalakalıktır!...
Tam tersine törenin kuralları içinde; devletin ve milletin menfaatlerini içeride ve dışarıda korumakla görevli olan; amir,lider, hakan, padişah her kim olursa, acziyete düştüğünde HAL EDİLMİŞTİR, AZL EDİLMİŞTİR!...

Şimdi bunları neden yazıyoruz: İçinde bulunduğumuz kaos ortamından yararlanmak isteyenlerin olduğu bilinmektedir.. AYRIŞTIRICI dil ve üslubun ısrarla kullanılıp, ülkücüleri cepheleştirip, farklı kulvarlarda yarışan ve birbirlerine hasmane tavır içerisinde göstermek isteyenler, ülkücü harekete hizmet değil eziyet etmek isteyenlerdir!...

Her hafta Cuma hutbelerinde okunan Nahl Suresi 90. Ayetde; ''..Şüphesiz ki Allah, adaleti, iyi davranmayı, akrabaya yardımda bulunmayı emreder. Çirkin işleri, fenalığı ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt verir.
Kur'an da en az yüzden fazla yerde Allah kullarına. ''...düşünmez misiniz...'' diye hitap etmektedir.Demek ki Allah (CC) kullarına düşünmeyi emretmektedir..Kimse kimsenin yerine düşünmeyecek, kimse kimseyi tahakkümü altına almayacaktır..Herkesin kendi iradesi ile serbestçe hareket etme kabiliyeti olacaktır...

Düşünmeden, yargılamadan, onun bir bildiği vardır inancıyla, falanca ne derse o olur gibi safsatalar, kişiye KULLUK düşüncelerinden öte bir anlam ifade etmez...Haşa bu Allah'ın iradesine de terstir...Allah bizatihi düşünmeyi, anlamayı ve ona göre hareket etmeyi emretmektedir. Kimse kimsenin emir eri ve kulu olmayacaktır!..

Yukarıda açıklamaya çalıştığımız gibi; ÜLKÜCÜ HAREKETİN MANİFESTOSU herkesçe bilinmektedir... Vatanseverlik, milliyetçilik ve ülkücülük anlayışımız, masonik teşkilatlarda olduğu gibi, SIRLAR ÖĞRETİSİ DEĞİLDİR...Açık ve nettir... ''...Sizin bilmediğiniz şeyler var...'' gerekçesi ise ülkücüleri adam yerine koymamakla eş anlamlıdır...

16 Nisan referandumuna odaklanarak, dava arkadaşlığı ve dostluk bağlarının zedelenmemesine azami itina edilmelidir...HAYIR diyenler de, EVET diyenler de olacaktır...Düşünerek,akıl ve mantık süzgecinden geçirilerek,kişisel menfaatleri, ülke menfaatleri üzerinde görmeden başkasının iradesiyle değil kendi irademizle demokratik hakkımızı kullanacak olmamız, bizleri birbirimize öteleştirmemelidir... HAYIR diyenlerin gerekçeleri kadar, EVET diyen kardeşlerimizin de gerekçelerini öğrenmek zorundayız!..

Aynı yüzleri görmeye usandığımız kişiler, televizyonlarda laf kalabalıklığı yerine '' Evet' in gerekçesini açıklasınlar ki bizler de bilmediklerimizi öğrenmiş olalım...Bu zamana kadar hiç bir yetkiliden bağırma ,tehtid ve hedef saptırmadan öte, bir gerekçe duyamamanın üzüntüsünü yaşamaktayız!...

16 Nisan'da OYUNU ''HAYIR'' OLARAK VERECEK bir kardeşiniz olarak, bunları sormaya hakkımız olduğuna inanmaktayım!...Unutulmasın ki bütün Ülkücüler bu vatanı karşılıksız ve derin bir aşkla sevmiştir...Kimsenin de bizi bölmeye,ötelemeye,ayrıştırmaya, fetret yaşatmaya hakkı yoktur ve güçleri yetmeyecektir...( Devam edecek) 21.02.2017

AV.Faruk Ülker