Yeni bir milliyetçilik yaklaşımı arayanlara! Yeni bir milliyetçilik yaklaşımı arayanlara!

1915 yılı... Birinci Dünya Savaşı'nın içindeyiz. Ölüm kalım mücadelesi sürüyor. Dört cephede savaşıyoruz. Çanakkale'ye yedi düvel dayanmış. Balkanlardan saldırıyorlar, Kafkaslardan saldırıyorlar, Filistin'den saldırıyorlar... Emperyalistlerin kışkırttığı Ermenici gruplar cephe gerisinden vuruyor.
Radikal bir karar alınıyor; Anadolu Ermenileri sürgüne gönderiliyor. Yine Osmanlı sahasında yer değiştiriyorlar. O dönemde hangi şartlarda yola çıkılabileceğini düşünemezsiniz!
24 Nisan 1915'te, İstanbul'da, 240 Ermeni liderin toplanıp doğuya sürülmesini Ermeniciler "soykırım"ın başlangıcı kabul ederler. Tehcir kararı ise 27 Mayıs 1915'te alınmıştır.
Her yıl 24 Nisan'da, bir taraf Batı'yı arkasına alır Türkiye'ye saldırır, Türkiye, kendisini savunmak için öyle bir haykırır ki, kendi sesini ancak kendisi duyar.
İntikamcı zihniyet dünyaya "soykırım"ı kabul ettirdikten sonra Türkiye'den tazminat ve toprak isteyecek. Tazminat ve toprak talepleri sık sık dillendirilmekle beraber daha tam cephe hücuma geçmediler. Yakında taarruz başlayacaktır.
Bugün kitap günümüz. "Uluslararası Hukuk Boyutuyla 1915 Olayları" kitabından bahsedeceğim. (Editör: Prof. Dr. İlyas Doğan, Astana Yayınları, 2016, 528 s.)
Prof. Dr. Doğan, "Önsöz"de tarihten sürgün örnekleri sıralar:
- İspanya kralları; yaklaşık 150 yıl süren bir terör ve tehdit politikası sonucunda yarımadada tek bir Müslüman veya Yahudi bırakmayacak şekilde etnik temizlik uyguladılar. Fakat bu konu âciz diktatörlerin kol gezdiği İslam ülkelerini bir yana bırakalım, dünyanın hiçbir ülkesinde gündeme gelme­mektedir.
-Avrupa'da Yahudiler Ortaçağ ve Yeniçağda defalarca tehcire tabi tu­tuldular. Fransa başta olmak üzere Hollanda ve diğer ülkeler, Yahudileri sınır dışı etme (tehcir) uygulamasına maruz bıraktılar. Hitler Almanya'sı 6 milyon Yahudi'yi soykırıma tabi tutup yok etmeseydi büyük olasılıkla onların bu acı geçmişleri hatırlanmayacaktı bile.
-1904-1907 yıllarında Alman sömürgesi olan Namibya halkının en bü­yük nüfusa sahip iki etnik grubu, Herero ve Nama halkı suyun zaten zor bulunabildiği Kalahari Çölünde ölüm yürüyüşüne zorlandılar. Silahlı birliklerin tehditleri altında 1700 kilometrelik mesafeyi geçmeye çalışan bu halkların nüfusunun dörtte üçü çölde buharlaştı.
-1912-1913 Balkan savaşları sırasında sınır dışı edilen Müslüman ve Türkler ile Rusya tarafından Kafkasya'dan Anadolu'ya sürgün edilen milyonlarca Müslüman ve Türk de aynı anlayışla bahis konusu bile edil­memektedir.
-1943 ve 1944'te Stalin diktası altındaki Sovyet Yönetimi; Kırım Tatar Türklerini, Almanları, Çeçenleri, Karaçay'ları, İnguşları, Kalmıkları ve Ahıska Türklerini sürgün etmiştir. SSCB'nin sürgün ettiği bu halkların çok büyük bir çoğunluğu Müslüman halklardan oluşmaktaydı...
Şu ana başlıklar, kitabın önemini ortaya koymaya yeter:
- II. Dünya Savaşı Öncesinde Devletler Hukukunda Özel Mülkiyetin Korunması Anlayışı ve Sürgünle Bağlantılı Güncel AİHM Kararlarında Durum
- Kurtuluş Savaşı Sonrası Düşmanla İşbirliği Yaptığı İçin Türkiye'den Ayrılmak Zorunda Kalan Ermenilerin Mülkiyet Haklarının Günümüzdeki Durumu Hakkında Bir Değerlendirme
- Devletler Hukukunda Soykırımdan Sorumluluğun Gelişim Süreci
- 1948 Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi Geriye Yürütülebilir mi? (Ermeni Olayları Açısından Bir Değerlendirme)
Bilmeden konuşulmaz. Okumak lâzım.

Arslan Tekin

Editör: TE Bilisim