Almanya’da yayımlanan “Der NSA Komplex” adlı kitapta yer alan ve gizli belgelere dayandırılan iddiaya göre, NSA’in hakkında en yoğun istihbarat faaliyeti yürüttüğü ülkeler arasında Türkiye de bulunuyor.
NSA’in eski çalışanı Edward Snowden’ın sızdırdığı gizli belgelerin ayrıntılarına yer verilen kitapta, Türk siyasi liderlerinin iletişimlerinin, NSA’in “en yüksek ikinci grupta” yürütülen istihbarat faaliyetleri kapsamında dinlendiği ileri sürüldü.
En yüksek ikinci düzeyde yapılan dinlemeler, NSA belgelerinde “Amerikan Başkanı’nın çok yüksek istihbarat öncelikleri” olarak nitelendiriliyor. Bu istihbarat bilgileri Beyaz Saray’a sunuluyor.
Snowden’ın sızdırdığı belgeler arasında bulunan “Ulusal İstihbarat Öncelikleri Çerçevesi” adlı 9 Nisan 2013 tarihli belgeye göre, NSA yürüttüğü dinleme faaliyetlerinde 32 farklı alana yoğunlaşıyor. Bu alanlar arasında “liderlerin niyetleri”, “dış politika hedefleri”, “uluslararası ticaret”, “ekonomik istikrar”, “askeri ve sivil altyapı”, “terörizm” gibi başlıklar bulunuyor.
2010 yılına ait bir NSA belgesinde, AB’nin Washington ve New York temsilciliklerinin yanısıra Türkiye, Fransa, Yunanistan ve İtalya büyükelçiliklerinin de NSA’in istihbarat ve gizli dinleme faaliyetlerinin hedefinde bulunduğu belirtiliyor. Belgeye göre, ABD Ulusal Güvenlik Ajansı, ülkedeki 28 büyükelçilik ve diplomatik temsilciliği dinliyor.
Nitekim bu dinlemelerle ilgili olarak Almanya Şansölyesi Merkel, ABD’den açıklama istemişti. Merkel’e ABD’den verilen cevapta kendisinin dinlendiği ifade edilmiştir. 
AKP hükümetinin ve Tayyip Erdoğan’ın bu vahim iddialar karşısında sessiz kalması düşündürücüdür. Dinleme iddialarının ayyuka çıkmasına rağmen AKP hükümetinin ABD’den açıklama istememiş olması da ilginçtir. 
Tayyip Erdoğan özelinde Türkiye, ABD tarafından dinleniyorsa bu durum Türkiye açısından bir milli güvenlik sorunudur. İktidarın bu konunun üzerine gitmemesi, kamuoyunu tatmin edici bir biçimde aydınlatmamış olması düşündürücüdür. 
Genelkurmay eski Başkanı Işık Koşaner’in, Genelkurmay’ın en mahrem yerinde yaptığı konuşmanın servis edilmesi, Dışişleri Bakanlığı’nda yapılan toplantının kayıt edilerek yayınlanmasının bu dinlenmelerinin sonucu olup/olmadığı da bir muammadır. 
Genelkurmay GES Komutanı Tuğgeneral Münir Erten’in konuşmalarının Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kuzey Irak’taki operasyonun başlamasına 2 gün kala dinlenip servis edilmesi ilginçtir. Bütün bunlar acilen izah edilmesi gereken hususlardır. AKP hükümetinin bu konuda derhal açıklama yapması gerekmektedir. 
Bu arada şunu da belirtmeliyiz ki GES’in MİT’e devri ile TSK’nın kontrespiyonaj konularındaki geri kalmışlığı daha da derinleşmiştir. Bu durum ortaya bir istihbarat karmaşası çıkarmıştır.
Gelinen aşamada stratejik mekanizmaları dinleyenlerin paralel yapı ya da köstebek denilerek geçiştirilmesi doğru değildir. Yasa dışı dinleme, gözleme ve görüntüleme sorununun Türkiye’deki paralel yapıdan ibaret olmadığı açıktır.
Tayyip Erdoğan, olan biten her şeyden ‘paralel yapı’yı sorumlu tutuyor. Halbuki Türkiye’deki herhangi bir yapının bunca dinlemeyi, gözlemeyi ve kayıt altına almayı başarması imkansız denecek kadar güçtür. Bu tür dinleme ve kayıtlamaları ancak profesyonel servisler yapabilir. Bu konuda ciddi iddialar da vardır. 
Elbette dinleme ve kayıt altına alma konusunda yerli işbirlikçi, ajan ve casuslar vardır. Ancak onlara bunları yaptıran üstün bir dış güçtür. Dinlemeyi yapanın ya da yaptıranın “Büyük Birader” olduğu açıktır. ABD Soğuk Savaş döneminde edindiği bilgi ve deneyimleri bu defa farklı bir alanda kullanmış oluyor. Dinlemeler konusunu içerdekilerle ilişkilendirip geçmek doğru değildir. 
Mevcut şartlarda CIA, MOSSAD ya da MI5 gibi servislerin dinleme işinin içinde olduğu açıktır. Nitekim Edward Snowden’ın Türk siyasi liderlerinin iletişimlerinin, NSA’in “en yüksek ikinci grupta” yürütülen istihbarat faaliyetleri kapsamında dinlendiği iddiası vardır. Bu iddia ciddiye alınmalıdır.