Sosyoloji dünyasının acı kaybı: Orhan Türkdoğan Hakk'a yürüdü Sosyoloji dünyasının acı kaybı: Orhan Türkdoğan Hakk'a yürüdü
 ANNE VE BABAMIZA SAYGI VE SEVGİDE KUSUR ETMEYELİM

Akrabalık hukukunu gözetme konusunda içten dışa doğru; en yakından uzak olana doğru bir sıra gözetmeyi emreden İslâm, akrabalık konusunda en çok riayet edilmesi gereken hakkın ana-baba hakkı olduğunu söylemiştir. Yüce Allah, bu konuda geçmiş ümmetlerden de söz almış ve ana-babaya (meşruda) itaati emretmiş,[1] onlara en güzel biçimde davranmayı tekrar tekrar tavsiye etmiştir.[2] Onlara karşı merhameti elden bırakmamayı özenle vurgulamış[3] ve onlara karşı herhangi bir daralma anında bile olsa “öf” bile demeyi yasaklamış, onların yerlerinin çocuklarının yanı olduğunu söylemiştir.[4] Küçük çocuklar altını ıslatıp burunlarını silemeyince, ana baba nasıl merhametli davranır onlara sevgiyle yaklaşırsa, İslam âlimleri, bakıma muhtaç olan ebeveynin de aynı şefkatle ihtiyaçlarının giderilmesini öğütlemişlerdir.[5]

Hz. Muhammed (s.), ana baba hukukunu gözetmeyip onlara karşı saygısızlık yapmayı “en büyük günahlardan” saymıştır.[6] Bazı hadislerinde de onlara karşı yapılan kötü davranışları kişiyi cehenneme sürükleyen “en büyük yedi günahtan biri olarak”[7] nitelemiştir.“Annesine ve babasına iyi davranmayan insanlara kıyamet gününde Yüce Allah’ın bakmayacağını ve onlara hiçbir değer vermeyeceğini”[8] belirten Hz. Peygamber, konuyla ilgili şu uyarıyı yapmıştır: “Kim, anasının ve babasının yaşlılık günlerine yetişir de cenneti onlar(a saygı ve sevgi) nedeniyle kazanamazsa burnu yerde sürtülsün.”[9] “Ebeveyn hukukuna riayet etmeyerek cehenneme girmek Allah’ın gazabını gerektiren büyük bir suçtur.”[10]

Hz. Peygamber, gerek annenin gerekse babanın haklarını ve onları sevip saymanın önemini değişik ifadelerle dile getirmiştir. Bazı durumlarda; “Allah (c.), size annenizi görüp gözetmenizi emrediyor.” diye üç defa tekrarda bulunup babayı bir defa anmıştır.[11] Bazı hadislerinde ise, “Allah’ın (c.) rızasının babanın hoşnut tutulmasına bağlı olduğuna”[12] ve“Babanın (görüp gözetilmesinin) cennetin kapısının ortası sayıldığına, (cennete ona güzel davranmakla girileceğine)”[13] vurgu yapmıştır.“Kişi babasını köle olarak bulup satın alsa, sonra da özgürlüğüne kavuştursa yine de onun hakkını ödeyemeyeceğini”[14] söyleyen Hz. Peygamber, onların hoşnutluğunu kazanmanın nafile ibadetlerle uğraşmaktan daha önemli[15]olduğuna dikkat çekmiştir. Bir defasında ise baba sevgisi ile iman arsında ilgi kurmuş ve şu uyarıyı yapmıştır: “Babana olan sevgini muhafaza et; devam ettir, sakın bu sevgiyi kesme. Eğer babana sevgini bitirirsen Allah Teâl da senin (iman) nurunu söndürür.”[16] Hadisin ana teması, ana-baba hukukuna riayet etmeyenlerin imansız ölmelerinin muhtemel oluşuna dikkat çekmektir.

Birinci derecede akraba olan ana-babaların sevgi saygı, ihtiyaçlarını giderme ve diğer haklarını sürekli gözetmeyi emreden Hz. Muhammed (s.), diğer akrabaların da ziyaret edilmesini, akrabalık ilişkilerinin geliştirilmesini tavsiye etmiştir. “Akrabalık ilişkilerini kesmenin ilahî azabı (daha dünyada iken) çabuklaştıracağını”[17]vurgulamış ve“Akrabalarıyla ilgiyi kesenin cennete giremeyeceğini”[18] buyurmuştur. İnsanlarla daha iyi bir iletişim kurmak ve akrabalık ilişkilerini daha üst bir noktaya taşıyabilmek için Hz. Peygamberin şu öğüdü çok önemlidir: “Ey insanlar! Birbirinize haset etmeyiniz, akrabalık ilişkilerinizi koparmayınız, birbirinize sırt çevirmeyiniz. Ey Allah’ın kulları kardeşler olunuz. Bir Müslümanın (din) kardeşine üç günden fazla dargın durması helal değildir.”[19]

Amcalarını, halalarını, yeğenlerini, kızlarını ve torunlarını her zaman ziyaret eden, onlarla sık sık görüşen Hz. Muhammed(s.), akraba ziyaretinin önemi ile ilgili şu müjdeyi vermiştir: “Kim ömrünün uzun ve rızkının bol olmasını istiyorsa, anasına babasına iyi davransın, akrabalarıyla ilgisini devam ettirsin.”[20]

Modern hayatın dayattığı bencil tutum ve anlayıştan sıyrılıp çevreyle, özellikle de akrabalarla yakın bir iletişim kurmak hem insani hem de İslâmî bir yaklaşımdır. Kur’an-ı Kerim’in konuyla ilgili emirleri ve Hz. Muhammed’in (s.) davranışları öne alınarak hayata aktarılabilirse, günümüz insanı kalabalıkların içinde yalnız kalmaktan da kurtulmuş olacaktır. Ayrıca şu hususta iyi bilinmeli ki akrabaların çokluğu ve onlarla kurulan sağlıklı iletişim kişinin özgüvenini artırır; şahsiyetinin daha kuvvetli olmasına da zemin hazırlar.

[1] Bak: Bakara 2/83, Enam 6/151, Lokman 31/14-15.

[2] Bak: Lokman 31/14-15, Ahkaf 46/15.

[3] Bak: İsra 17/24.

[4]Bak:  İsra 17/23.

[5] Bagavi, Meâlimu’t-Tenzil, s. 523.

[6] Ahmed, Müsned, V, 36.

[7] Ebu Davut, Sünen, III, 295.

[8] Nesai, Sünen, zekât, Had No: 69, V, 80-81.

[9] Müslim, 45, Birr ve Sıla, 3, Had No: 2251, III, 1978.

[10] Ahmed, Müsned, V, 29.

[11] İbn Mace, Edep, I, Had No: 3661, I, 1208.

[12] Ahmed, Müsned, V, 196.

[13] Tirmizi, 3, Birr ve Sıla, Had No: 1899, IV, 310;İbn Mace, Edep, Had No: 3663, II, 1208.

[14] Müslim, 20, Itk, 6, Had No: 1510, II, 1148.

[15] Nesai, Cihad, 25, Had No: 5, VI, 10.

[16] Acluni, Keşf’u-l Hafa,c.l,s.60

[17] Ahmed, Müsned, V, 36.

[18] Buhari, 78, Edep, 11, VII, 72.

[19] Ahmed, Müsned, III, 165.

[20] Ahmed, Müsned, III, 229.

MEHMET SURMELİ


Editör: TE Bilisim