Bir Bulgaristan Türkünün hikayesi! Bir Bulgaristan Türkünün hikayesi!
 EVRENİ OKUMAK : BİLİMİN TA KENDİSİ.

Allah, Ademi cennetten dünyaya neden  gönderdi? Cennette insanın rahatı beyde yoktu. İstediği her şeyi çaba göstermeden ve kafa yormadan elde ediyordu.

Cennette her şey vardı ama bir şey eksikti. Cennette olmayan şey bilimdi. Çünkü bilime ihtiyaç yoktu. Bilim ; sorun çözen disiplinin adıdır. Cennette sorun olmadığına göre bilime de gerek yoktu.

Yaratılanın en gelişmişi olarak murat edilen insanın, cennette kendini geliştirmesi bu yüzden mümkün değildi. Bilimin olması için problemlerin olması, problemlerin çözümü için de neden, niçin, nasıl gibi soruların cevaplanması gerekiyordu. İnsan beyni sorunları çözdükce gelişecekti. Ruhsal tekamülün yolu da bu sorunlarla yüzleşmekten geçiyordu. Buna en uygun yer ise, sorunlar yumağı olan dünya idi. 

İnsanın her yönden gelişmesi, sürekli kainatı okuması, araştırması, bilgisini artırması bilimsel  yöntemlerle mümkündü. Bunun yolu da okumak, düşünmek, sorgulamak, araştırmak ve yazmaktı. Bu yüzden Kuranın ilk kelimesi ; oku, ikinci suresi ise kalem suresi idi. Ve Kuranın her yerinde bolca zikredilen ise düşün, sorgula, aklını kullan idi. Yani Allahın kitabı, insanlara bilimsel anlayışa sahip olmayı ve bilimin yolundan gitmeyi öneriyordu. Neden?

Her şeyi bilen ve ilmi her şeyi kuşatan kimdir? Tabii ki yüce Allah. Bilgimiz arttıkca, aslında her şeyi bilene yaklaşıyoruz. Allaha en yakın olanlar tabii ki Allahın ilminden yararlanıp bilgisini artıranlar ve hayatını bu bilgiye göre düzenleyenler olacaktır. Allahın ayetleri, bilimin yasaları kainatın her yerinde olduğuna göre, kainatı okuyan, araştıranlar bu saklı ilmi öğrendikçe, her şeyi bilene yakın olacak, Onu daha iyi idrak edecektir. Kimse cahil insanları çevresinde istemez. Allah ta cahil olanları, araştırmayan, düşünmeyen, sorgulamayan ve akletmeyenleri sürekli aşağılamış ve onlara doğru yolu yani bilimsel anlayışı önermiştir. Kainatı okuyan, araştıran, düşünen, sorgulayan herkes doğru ve güvenilir bilgiye ulaşacaktır.

Okuyan, araştıran ve bilgisi artan, her şeyi bilene yakın olacaktır. Allah, insanın araştırması, bilmesi yanında bu bilgiye göre yaşamasını da istiyor. Bilgisi çok fazla olmasına rağmen buna göre yaşamayanları ise, sırtlarında yük yük kitap taşıyan eşeklere benzetiyor. Önemli olan yaşam tarzıdır. Hayata yansımayan bilgi hamallıktır. İslam aleminin sefaleti, bilgiden yoksun oluşu yanında, yozlaşmış ve batıl bir yaşam tarzı içinde debelenmesine bağlıdır. Bu nedenle, Allaha en yaķın olanlar gerçekleri sadece bilenler değil buna uygun olarak yaşayanlar olacaktır. Allahın ayetleri evrenin her yerinde saklı olup bunu okuyup araştıranlar, bilgisini artıracaktır. Okumak, kıraat etmek değildir. İlmi her yeri kuşatan Allahın yarattığı evreni okumak bilimin ta kendisidir.

İşte bu yöntemin adı bilimsel yaklaşımdır ve bilimin temeli budur. Fay hatlarından tayfunlara, mikroplardan her çeşit hastalığa kadar her türlü musibetin olduğu dünyaya gelen insan, bilimsel anlayışı kavrayıp buna göre sorunlara yaklaşırsa, tüm sorunları bilimsel olarak çözecektir. 

Bilimsel anlayış yerine putlaşan doğmalara, tabulara inanan ve onlardan medet umanlar ise, her türlü felaket ve hastalık altında ezilerek daha dünyada iken cehennemi boylayacaktır. İslam aleminin kan revan içinde sürünmesinin nedeni, bilimsel anlayıştan uzak olmasında yatmaktadır. İnsanoğlu her sorunda neden, niçin, nasıl sorularını sorsa, başına gelen felaketleri sorgulasa yani bilimsel düşünse, zulüm ve sömürü şeytanlarının oynadığı oyunları farkedip önlem alacaktır. Aksi halde bilimsel anlayışı öğrenip uygulayıncaya kadar sürünmeye devam edecektir.

İnsanlık tarihinde bilim ve bilimin ürünü olan teknolojiden uzak olan toplumların yaşama şansı yoktur. Toplumlar ancak bu şekilde ayakta kalabilir, yoksa ayaklar altında kalır. Milletler, ancak bilim ve teknoloji ürettiği kadar özgür ve bağımsız olabilir. Nuhun gemisi bile üstün teknolojinin ürünüdür. Esaret ve sömürünün dipsiz kuyusundan ancak bilim ve teknoloji ipiyle çıkabiliriz. Gerçek dünyada bilim ve teknolojide gücünüz kadar özgür ve bağımsızsınız. Yoksa Arakanda olduğu gibi bırakın ibadet yapmayı, hayatta bile kalamazsınız. Bu vicdansız dünyada, bilim ve teknolojide geri kalmış toplumların sadece ibadet ederek değil hayatta kalması inandığı gibi yaşaması bile zor.  

Bilim ve teknoloji yoksanız, yaşama hakkınızda yoktur, şansınızda. Filistin'den Afganistan'a İslam aleminin sefaleti ve zavallı durumunun asıl nedeni bu. Doğal kaynaklara sahip 57 İslam ülkesi bilim ve teknolojide bir İsrail etmiyor. Neden? Çünkü İsrail bilim ve teknolojinin peşinden gidiyor. Kabeyi bile gavurun füze kalkanı koruyor. Bilim ve teknoloji üretemeyen üretenin kölesi oluyor. Bilim ve teknolojide güçlü olan zayıf olanı eziyor, kendi inancını ve yaşam tarzını dayatıyor. 

Bilim ve teknolojik gelişimin yolu ise bilimsel eğitimden geçiyor. Beyin göçüne kurban vermeyen, kendi değerlerini koruyan eğitimin adı milli eğitim. Teknolojik üretim dahil tüm sorunların bilimsel çözüm yeri ise, bilimsel ortak aklın merkezi olan akademi ve akademinin düzenlediği milli kongreler. Aklın yolu birdir, başka çözüm yoktur. İmanlı müslümanlar haydi bilim ve teknolojik üretime. Vahşi batının himmetine sığınmaktan ve onun modern sömürgesi olmaktan kurtulmanın başka yolu yoktur. (Alıntı)


Editör: TE Bilisim