Eşeğin kuyruğunda çocukluk yılları ibret verici hayat dolu o kadar zor sahneler yaşadık ki, adeta daha yolun başında çok yol aldık bilendik!

Biz adeta kaybolmaya yüz tutmuş yaşananların son hafızaları elbette herkesin biri birine çok benzeyen hüzünlü öyküleri vardır.

Gümüşhane Kale nahiyesine bağlı Kabaköy’de Haziran ayı sabahın beşinde eşeklerin semerini vurup akşamdan hazırlanmış telis çuvallara doldurulmuş, taze soğanları yükleyip yayan yaklaşık 14 saat sürecek Sakal Ağartan yokuşu Sobran Hama sırtları ve Kale nahiyesinden Gökdere güzergahı Beyçam Boğazını aşarak köyden köye, dağdan dağa, dere tepe tabana kuvvet yürüyoruz.

Kah hayvan önümüzde kah ardımızda ayaklarım yürümekten nasıl şişti nasıl ağrıyor, dayanmak çok zor.

Avrupa’nın bir gelişmişlik sırrı hikayesi Avrupa’nın bir gelişmişlik sırrı hikayesi

Daha 10 yaşını geçmeyen bir çocuk Molla Remzi amcamla birlikteyiz. Git babam git bitmez yollar…

Kabaköy’den Köse Kabaktepe’ye vardık. Az bir mola oradan Gökçe köye vardık. Akşam saatleri yorgun  bitkin ve sefil halde nerede ise yığılıp kalacak kadar enerji bitti.

Aç susuz ve gönüllü mahkum yolcular!

O akşam köyün misafir odasına misafir olduk.

Adeta ikinci evimiz. Odanın hizmet ve ihtiyacını gören orta yaşta bir amca bize ayranlı birazda dibine yanmış iki tas çorba getirdi yedik. Daha çok güzel yapılmış lavaşı severek yedik.

Yatak yok biraz bekledik ben üşüdüm uyuya kaldım. Amcam hasta olmayayım diye kilimleri bana sardı kendisi soğukta uyudu…

Bize yatak gelmeyince sabah birazda kızgınlıkla beni sabah ezanı okunmadan uyandırdı.

Tekrar Köse düzlüklerinde yola koyulduk hava çok soğuk.

Haziran ayında soğanların yüzüne bakan yok, alan yok oradan Kalahpur, Bizgili ve Hozbirik zoraki biraz hatır gönül satışı döndük.

Danzut üzerinden geriye Posusa uğramadan geçtik. Oylum köyünde Gazi Şükrü dedemi kardeşi gibi seven dostları vardı.

Yıllarca orada kalaycılık yapardı. Bizi kaptı aldılar, yedirdi içirdi doyurdular. Soğanlarımızı köye dağıtıp yerine buğday, arpa, un verdiler yükledik. Kırklar yolunu takip ederek Yenice Nazlı Çayır Kırcova’dan Tamzı Keçikaya köyünden Kale’ye indik.

Bu yolculuk tam üç gece dört gün sürdü. Aldığım tahıllar evin ihtiyaçlarına çok büyük katkı oluyordu zira fakirlik diz boyu!..

Hepimiz o yaşta bile aile bütçesine katkı yapmak zorundaydık. Çobanlık öğrencilik yanında tatil mesleğimiz meyve sebze takas ticareti ara sıra başvurduğumuz aile görevlerimizdi.

O dağ taş yayan yürünen bitmeyen yollar açlık sefalet bize yiyecek giyecek ve her şeyin kıymetini öğretiyor adeta.

Zihnimize hayatımıza kazıyordu. Zor coğrafyanın adeta ekmeğini taştan çıkartan yiğitlerin diyarında hayat çok zordu. Balyoz ile taş kırıp sırtında taşıyıp duvar yaparak yine sırtında toprak taşıyarak küçük sekülerde buğday su basar yerlerde soğan patates ve fasulye yetiştirirdik.

Baharda köyümüz yüksek dağ köylerine rağmen bahara biraz erken başlar, erken ekilen lahana tohumları lahana fidesine döner, bizler Yağmurdere ve diğer köylere fide satardık.

Bu yaz boyunca meyve takas ticareti ile devam ederdi. Ulaşım aracı eşek, katır, at ve bazen öküz ve at arabası olurdu.

Ayakta kalmak namerde muhtaç olmamak için aile boyu herkes aile için seferberdi. Kalaycılık, İnşaat işçiliği aile mesleğiydi.

İşte Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa, Kocaeli hatta Avrupa ülkeleri dünün kalaycılarından sanayici taş ustalarından saygın müteahhitlere dönüşmüştür.

İşte şehirlerin kalabalıkların ruhu bu iklimde mayalanmış.

İşte o mühür gidilen her yere vurulmuş adeta gurur verici referansa dönüşmüştür.

İşte lokomotif efsane kuşak eşek peşinde ömür süren, körük çeken, kap kalaylayan, inşaat ameleliği ustalığı yapan alın teri ile helalinden kazanıp şehirlerin gözdesi gıpta edilen model insanların önünde saygı ile eğiliyor, ölenlere rahmet, kalanlara selamet diliyoruz.

O yiğitleri, hanımefendileri anlatmaya kelimelerin anlatım gücü yetmez!

O kahramanlar beyaz atlara bindi gitti. Son temsilcileri incelenmeye, irdelenmeye, başarı, huzur ve mutluluk öyküleri olmaya aday meraklılarını bekliyor. Adeta tozlanmış altın hazinesi gibi…

Allah kıymetlerini bilen sarrafların sayısını artırsın.

Selam olsun altın kalpli Gümüş diyarına!

Editör: TE Bilisim