Sosyoloji dünyasının acı kaybı: Orhan Türkdoğan Hakk'a yürüdü Sosyoloji dünyasının acı kaybı: Orhan Türkdoğan Hakk'a yürüdü
  Biz insanlar, yeteneklerimizi ve becerilerimizi hayata geçirmek için bu dünyaya geldik.

Beynimiz, kendimizin en iyi versiyonu olabilmemiz ve kendimizle barış içinde yaşamamız için programlanmıştır. Kendimizle barışık olabilmemiz için kendimize uygun işleri yapmamız ve kendimiz olmamız gerekir.

Olmak üzere yaratıldığımız kişi olmamız çok önemlidir ve gerçek başarıdır. Bir kadın ülkesinin gördüğü en iyi başkan olabilir, ama eğer bir ilkokul öğretmeni olmaya daha uygunsa, bütün hayatı boyunca içten içe rahatsızlık duyar. Bu sebeple yeteneklerimizi ve üreticiliğimizi sonuna kadar kullanmalıyız.

Yetenek (ability), kişinin, herhangi bir şeyi öğrenmek veya bir işi yapmak konusunda doğuştan gelen gücüdür. Biz bu dünyadan ya yeteneklerini kullanan ve öğrenen bir insan, ya da yeteneklerini kullanmayan ve öğrenmeyen bir insan olarak göçüp gideceğiz.

Pek çok işi yapabilecek, doğuştan gelen, gücümüz, kapasitemiz var. Ama bu gücümüzü yeterince kullanıyor muyuz? İşte bu şüpheli!

Çoğumuz doğuştan gelen yeteneklerimizi, zihinsel potansiyelimizi tam olarak kullanamıyoruz. Kullanılmayan her şey körelir. Bu sebeple kullanılmayan zihinsel ve üretici yeteneklerimiz de köreliyor ve öz güvenimiz azalıyor. Enerjisini ve üreticiliğini kullanmayan kişi, derinden işe yaramazlıkve hiçlik duyguları hissediyor. Yaşama sevinci yok oluyor.

Bedenimizin herhangi bir yerindeki bir kıl dışarıya doğru çıkmayıp kendi içine dönerse, iltihaplanmaya sebep olur. Bunun gibi kullanmadığımız yeteneklerimiz, zihinsel potansiyelimiz, becerilerimiz, zekâmız ve bakış açılarımız da “ruhsal iltihaplanmaya” sebep olur. Acılı duygular yaşamamıza yol açar.

Bu sürecin bilincinde olan İrlandalı yazar George Bernard Shaw’ın (1856- 1950) şu sözleri çok düşündürücüdür: “Ben hayatımın bütün topluma ait olduğunu düşünüyorum. Yaşadığım sürece toplum için elimden geleni yapmak da benim için ayrıcalık olacak. ÖLDÜĞÜM ZAMAN İYİCE KULLANILMIŞ VE TÜKETİLMİŞ OLMAYI İSTİYORUM. Çünkü ne kadar çok çalışırsam, o kadar çok yaşarım” .

Unutmayalım: Varolan potansiyelimizi, üreticiliğimizi ve enerjimizi hayata geçirmeden ve olabileceğimiz bir bütün insan olmadan mutlu olamayız. Kalıcı mutluluğun yolu, bir amaç doğrultusunda, coşkuyla, enerjiyle sürekli ilerlemeden ve gelişmekten geçer. Kendimizi geliştirme ve gerçekleştirme süreci içinde değilsek, hangi unvana sahip olursak olalım, kendimizi işe yaramayan defolu bir ürün gibi hissetmekten kurtulamayız.

Gelişme ve üreticilik durursa, bunun sonucunda bedenen ve ruhen paslanmanın acısını yaşarız. Öğrenme ve gelişme doğrultusunda bir adım atmak bile çok önemlidir. Çünkü mutluluğun kapısını açar.

Kaynak: Zülfikar Özkan, Kendinle Barışmak, KOCAV Yayınları, İstanbul, 2017.



Editör: TE Bilisim