İYİ PARTİ’nin toplumsal refleks olarak ortaya çıkışı değerler ve ilkelere üzerinde olmuştu. Demokrasi, ahde vefa, emeğe saygı adalet ve liyakat diyebileceğimiz toplumun bütün katmanlarının arzuladığı değerleri hem devlet hem de toplumsal hayata geçirme iddiası, MHP içindeki mücadelesinden siyasi parti olarak çıkma sürecine kadar her kesimden destek gördü. Ülkücülerin bu mücadelesi; MHP’yi aşan toplumun genel arzularına dönüşen ve kar topu gibi büyüyerek toplumun umudu haline gelmişti.

İYİ PARTİ bu saydığımız değerlerler ve ilkelerle toplumda umut olmuştu. Bu değerlerin savunucu ve taşıyıcı kolonları büyük ekseriyetle ülkücülerdi. Partinin kuruluşundan vatan sathında teşkilatlanmasına kadar geçen süreçte emek harcayan, canhıraş bir şekilde öncülük eden hep ülkücüler olmuştu.  

İlkeler ve değerler üzerinde yapılan siyaset ülke siyasetine de bir nitelik kazandırmıştı. Bunun sonucunda azımsanmayacak oranda sosyal demokrat kültürden ve toplumun her katmanından  insanlarında akın ettiği bir siyasi parti olmaya başlamıştı.

Süreç içinde zaman zaman ilgili kurullarda, sosyal medyada sıkıntıları dile getirdik. Ancak İYİ PARTİ nedense kendini koruyan bir reflekse dönüşmüştü. Kendisine vücut veren emektarlarının uyarılarını yok hükmünde sayıyordu, ekarte ediyordu.

Ve 21 Mayıs …

Milletvekili aday listeleri açıklandığında oluşturmaya çalıştığımız bir paradigmanın yerle bir olduğuna şahit olduk. İlk tepkim;

“ Her devrim ilk önce kendi kahramanlarını iğdiş eder .

Bu durum galiba öğrenilmiş çaresizliğe işaret ediyor.”

Aday listeleri geleceğin partisinin adeta ip uçlarını veriyordu. Ülkücüler etkisizleştirilmiş, üstü çizilmiş, sıraların alt kısımlarına yerleştirilerek sadece “bakın size de burada yer verdik” gibi alaya alırcasına durumu kurtarmaya yönelik lütufları ibretle ve hüzünle gördük.

Partiye üye dahi olmamış, zor zamanlarda yanımızda resim vermeye korkan ve  her devrin güçlüden yana tavır koyan tipolojileri vatan sathında liste başlarına getirildi. Partide ülkücüler iğdiş edildiğini bir kez daha gördü. Tıpkı MHP’de olduğu gibi. Sadece dolgu taşı göreviyle görevlendirildiklerini bir kez daha ibretle gördüler.

İlk günden itibaren sosyal medyada ortaya çıkan bu tepkileri ne duyan oldu ne de ciddiye alan…  Ülkücüler bir daha hayal kırıklığı yaşıyordu. Emeğe saygı gösterilmemiş, nice kahraman nedense bir çırpıda ve izahı olmayan nedenlerle tu kaka edilmişti. Partiyi tanımayan, çorbada tuzu olmayanların liste başı olması bütün teşkilatlarda adeta bir travma yaşattı.

Sosyal medya da psikolojik üstünlüğümüzü bu atılan adımla kaybettik. Son bir ayın sosyal medyasını bir inceleyelim. Durumu daha net görebiliriz.

Kendi hikayemizi bu listelerle zaten hükümsüz kılmıştık.

Ne oldu?

Ülkücülerin ekseriyetinin tekrar MHP’ye gitmesine yanlış politikalarımız ve yaşanılan hayal kırıklıkları sebep oldu. Adeta bu insanlara “sizinle bu kadar arkadaşım denildi.”

Diğer yandan sosyal demokrat kültürden gelen ve çok emek harcayan insanlarımız da tıpkı ülkücüler gibi bir daha hayal kırıklığı yaşayarak ve  Sayın İnce’nin iktidarın desteği ile çıkışıyla birlikte geldikleri yere yönelmek zorunda kaldılar.

Bütün oyunumuzu Demokrat parti üzerinde kurmaya çalışmak gibi hata yaparak bu sonucu aldık.  Bütün baskılara rağmen %22 ‘lere çıkan bir parti ne oldu son bir ayda bu hale geldi sorusunun cevabını yukarıda saymaya çalıştığım gerekçeler ve toplumsal nabzı iyi tutamamaktan dolayı kaybettik.

Sadece bir ilde listenin ilk altısında partinin o ildeki mücadelesinde sadece bir kişi bulunuyorsa bu durum her şeyi açıklamıyor mu?

Oysa hikayemiz bu değildi. Demokrasi kültürünün içselleştiği, kurumsallaşma ve teamüllerin yerleştiği, emeğe saygı , ahde vefa, adalet ve liyakatin  esas alındığı  bir hareket olacaktık.  Toplumu ya da başka şeyleri eleştirmeyelim suçu oralarda bulmayalım aynada kendimize bakalım. Bizlerde bu hareketin bir vicdan sesi olarak bu analizi yapmak sorumluluğunu taşıyoruz. Zira bu görevi yapmasak gelecekte tarihi sorumluluk ile karşı karşıya da kalacağız.

Abdullah Alagöz