Son 15 yıllık süreci objektif inceleyelim. Hiçbir önyargıya kapılmadan olup bitenleri aklımızla tahlil edelim. 15 yıl önce ülkemiz bu halde miydi? Ne oldu da ülke bu hale geldi? Terörün dışımızdaki yansımaları ve emperyal güçlerin oyunları ilk kez bu iktidar döneminde mi ülkemize karşı saldırıya geçti? Bu soruları objektif cevaplandıramadığımız sürece kısır döngü içinde bir başkasını suçlamaya devam ederiz. Yine bu suçlamalarla zaman harcarken asıl nedeni hep gözden kaçırırız.
*
Halbuki düşman her zaman ülkelerin yumuşak karnı diyebileceğimiz alanları kaşır. Düşman düşmanlığını dün yaptığı gibi bugünde, yarında yapmaya devam edecektir. O halde sıkıntı nerden geliyor ve müsebbipleri kimlerdir sorusuna cevap bulmaya çalışalım. 
*
Mevcut hükümetin iktidara ilk geldiği günü hatırlayın. “Vesayette savaş açıyoruz “diyerek işe başladılar. Vesayet neydi? Vesayet, Türkiye cumhuriyeti ve bütün kurumlarıydı. Yani savaş açılan ve yok edilmek istenen Türkiye Cumhuriyeti’ydi. Yıllardır sinsi bir şekilde kadrolaşan Feto terör örgütünü baş tacı yapmadılar mı? Sürekli şikayetlere rağmen çalınan sorularla ilgili siyasi iktidar neden sesiz kaldı. Sesiz kalmakta suça ortak olmaktır. Devlette eleman alımında dindarlığı ilk kez bu iktidar ölçü olarak ilan etti. Kendi kadroları olmadığı için cemaatle birlikte Türk devletinin bütün kurumlarını yol geçen hanına dönüştürdüler.
*
Cumhuriyetle başlayan milletleşme sürecini 36 etnik gruba ayırdılar. Bununla da yetinmediler. Askerin -polisin yetkilerini ellerinden alarak pkk terör örgütünün bilindik hendek kazma ve silah tahkim etme çalışmasına resmen göz yumdular. 
*
Suriye’de Esad rejimine diktatör deyip savaş açtılar. Aynı iktidar körfez ülkeleri ve Suudi Arabistan çok demokratik(!) olduğu için özel ilişkiler ağını kurdular. Sonunda Esad’a karşı çıkan herkese destek vermeye başladılar. Terör tabi ki Suriye ile sınırlı kalmadı. Diğer yandan Ayn El Arab (Kobani) şehrinde tutunmaya çalışan pkk teröristlerine kendi topraklarını kullandırtarak yardım etti, tedavilerini sağladı. 
*
Aynı iktidar, ilk kez İslam adına cemaat, tarikat ve mezhep eksenli bir yaklaşım sergiledi. Böylesi tehlikeli yaklaşımına arka bahçe hazırlamak için yurdun dört bir tarafını İmam Hatip Liseleriyle donattı. Okullarda seminerleri bile İlahiyatçılar ve diğer zümre öğretmenleri olmak üzere ikiye ayırdı. 
*
Diyanet İşleri Başkanlı ve camiler siyasetten uzak kuruluşlar olması gerekirken iktidarın iletişim kanallarına döndüler. Tarih boyunca birliğimizin, beraberliğimizin simgesi olan bu kuruluşlar ayrıştırıcı dil ile toplamsal fay hatlarımızı her geçen gün derinleştirmektedirler. 
*
İktidarın çifte standarttı sonucu Feto terör örgütü darbe teşebbüsüyle bu millettin canına malına kastetti. PKK denilen bölücü güruh, iktidarın yanlış politikaları sonucu hem ülke içinde hem de ülke dışında palazlanarak emperyal güçlerin vazgeçemeyeceği maşaya dönüştü. 
*
Şimdi sormak lazım değil mi, bu ülkeyi yangın yerine dönüştüren sizin akıl almaz politikalarınız değil de nedir?
*
Terörü besleyen, büyüten ve canavarlaştıran bir zihniyet nasıl milli birlik ve beraberliği sağlayabilir? 
*
Keşke siyasi iktidar geçmiş yanlışlarını bıraktığını uygulamalarıyla gösterebilse de bizlerde inanabilsek.
*
İktidarın bu ülkeyi felaha ulaştıracağına zere kadar inancımız olsa inanın hiç düşünmeden maddi, manevi her türlü desteği vermeye hazırız. “Kırk yıllık kani olur mu yani” İşin doğrusu çok karamsarız. Mevcut iktidarın zihniyetiyle ve sakat yaklaşımlarıyla güzelim ülkemiz yaşananların hiçbirini hak etmediği gibi kurtulacağı da pek görünmüyor. “Allah sonumuzu hayr'eylesin.