30 Mart'ta Türk demokrasisi ağır bir yara almıştır. Yaşanan sıradan bir seçim değil bir "sandık muharebesi"dir. Bu muharebede "üç devrimci, bir evrimci" taraf vardır. Evrimci taraf, MHP'dir.

 

1- AKP, bu seçimi, uzun vadeli bir İslami karşı devrim stratejisinin ikinci aşaması olarak görmüştür. Karşı devrimin ilk aşamadaki cemaat desteğinden yoksun olarak girdiği bu ilk seçim, tapelerle birlikte teşkilatın devrimci tansiyonunu yükseltmiştir.

     AKP'li bakanlar, vekiller ve ekipler, para musluklarını açarak, oy hırsızlığı dahil bütün kozlarını kullanmışlardır. Bunun bir sebebi de "Yüce Divan"lık suçların açıkça ortaya çıkmış olmasıdır.

     2- PKK, bu seçimi, Özerklik ve Bağımsızlığa giden yolda bir Marksist devrim aparatı olarak gördüğünü söylemekten çekinmemiştir.

 

     İmralı süreci, PKK'nın saha ve sandık hâkimiyetine katkı sağlamıştır. Apo'nun Üniter yapı içinde özgür olamayacağının bilincinde olan PKK, iç savaş dahil stabilizasyonu "ayrılma" yönünde bozacak bütün seçeneklere hazırlanmıştır. % 51'e oynayan BDP, bunu 6 ilde potansiyel PKK tehdidiyle sağlamıştır. Kandil'den, PKK'nın etki alanından uzaklaştıkça etnik yapı değişmediği halde BDP'nin oyları % 25'lere düşmektedir. PKK, bu seçimi bir bölgesel devrim aracı olarak kullanmıştır.

 

      3- Cumhuriyetin, Türk İnkılabının ve Atatürk İlkelerinin koruyucusu konumundaki "İlk Devrimci" CHP, tehdidi algılayabilen kentli genç seçmenlerinden Atatürk ilkelerine bağlı ekipler kurmuş, oyların birbirine yakın olduğu Ankara gibi kentlerde sandık muharebesinin tarafı olmuştur. 

     MHP'den aday devşirmek de bu devrimci yapının tezahürüdür. Ancak, İstanbul bile bu mücadeleye destek vermemiş, İzmir tesellisi ve en büyük kentlerde başa güreşmiş olmak, CHP'yi teskin etmiştir.

     4- "MHP ve evrim" derken neyi kastediyoruz? Bir kere MHP, Cumhuriyeti ve Devleti önemseyen bir merkez partisi olduğu halde hiçbir zaman CHP gibi Atatürk ilke ve inkılaplarının savunuculuğu üzerinden siyaset yapmamıştır. Zaten böyle bir tutum, CHP taklitçiliği ve vizyonsuzluk olurdu.

     61 Anayasasıyla merkezin sola doğru çekildiği yıllarda CHP, Milliyetçi Atatürk'ten, Sosyalist Enternasyonal'e doğru kaymış ve MHP'ye "yeni bir şeyler söyleme" yolunu açmıştır. 9 Işık ve Ülkücülük, 6 Ok'un çoktan kırılıp büküldüğü böyle bir ortamda doğmuştur.

     MHP'nin "evrimci demokratlığı" 9 Işık'ın "Gelişmecilik" ilkesine de uygun olarak devletin seçimleri yapabileceğine, demokratik evrimini tamamlayacağına duyulan güvenden kaynaklanmıştır.

      YSK'nın elindeki verileri doğru işleyeceğine hala inanabiliriz. Ancak ortada en az iki tane devrim varsa, verilerin YSK'ya ulaşana kadar ne kadar sağlıklı bir yol kat ettiğinden asla emin olamayız.     

     İstanbul'da yakılmış oy pusulaları, Ankara'da imzasız tutanaklar, Denizli'de akşamdan sonra oy kullanan kadınlar, Kağızman'ın basılması, Yalova'da sandık başında nöbet tutan vekil portresi ve Ağrı'daki yırtık torba manzaraları, sadece demokrasi ayıbı değil bu sinsi devrimlerin habercisidir.

     Bu manzaranın ilk sebebi, devletin 2002'den itibaren ağır ilerleyen bir sandık devrimiyle ele geçirilmiş olması ve "cemaatin ihanetiyle bu karşı devrim sürecinin sona ereceği endişesi"dir. 

     AKP'nin bu üstü kapalı devrim telaşesinden en çok da açık devrimci olan PKK yararlanacaktır.

     AKP, derinliklerinde İran benzeri bir İslami Devrim, PKK, Küba benzeri bir Marksist Devrim peşindeyken ve CHP buna biraz rengi atmış bir Atatürk Devrimiyle direnirken, MHP tabanının, hala olan biteni sıradan bir seçim olarak görmesi ve başarı-başarısızlık hesabını oy yüzdeleri üzerinden yapması isabetli bir tercih değildir.

     Sayın Devlet Bahçeli'nin 49 il mitinginin 48'inde "sandığa sahip çıkın, kahveye gitmeyin, gerekirse aç kalın, her şey yolunda deyip; gidip erkenden uyumayın" demesinin sebebi buydu.

     Adana'da 10 gün boyunca 24 saat, Ülkücü gençlerin nasıl demokrasi milisleri gibi sandık nöbeti tuttuğunu hem Sâdir Bey hem de Sözlü Başkan dünkü teşekkür konuşmalarında dile getirdiler.  

     Kastamonu'da "nasıl uyuduğumuzu" da dün ziyaretime gelen bir kardeşimden dinledim.

     Bugün için sahada kalmak, umut vermek, oy artırmak ve özellikle de Ülkücü gençlerin moralini yüksek tutarak 2015'e hazırlanmak, başarıların en büyüğüdür.

     Ortada eski yeni, bölük pörçük, dâhili harici bir sürü devrim borusu öterken MHP'ye gönül vermiş dinamik Milliyetçi güçlerin umudunu kıracak puan hesapları yapmanın "milli hata" olduğunu söylemeye gerek bile yoktur. 

     Bundan böyle Türkiye'de demokrasiye inanarak siyaset yapmak için sandığa veya onun temsil ettiği değerlere sahip çıkacak bir "devrim gücünü" yanınızda tutmanız gerekiyor. Aksi halde bugüne kadar demokrasiye inanarak geçirdiğimiz 45 yılın, 45 günde silinip gitmesi işten bile değildir. 

     Adana'da 20 ayda kazandığımız bir seçimi kaybetmemizin, 20 dakikalık bir mesele olması gibi...