30 Ağustos 2014 tarihinde Haberyirmibeş'te ve 25 Ağustos 2015 tarihinde Turan Sesi'nde yayınladığımız makaleye tekrar göz attık. Şartlarda değişen bir şey yok. Geçen zaman içerisinde ne kadar haklı olduğumuzu gördüğümüz gibi, bahsettiğimiz tehlikenin daha da yaklaştığına şahit olduk. İlginize sunuyor, Zafer Bayramınızı kutluyoruz.

ZAFERLERİ TEKRARLAMAK ZORUNDA KALACAĞIZ

 

Ağustos ayı biz Türklerin zafer ayıdır. Aslında savaşlar genellikle yazın sonlarına denk gelir dolayısıyla yenilgilerinde zaferlerinde bu aya denk gelmesi doğaldır.

 

Anadolu’da Türkler 1071’den önce de vardı ama bu hafta hem Anadolu’nun fethinin hem de kurtarılışının zaferlerinin yıldönümünü içinde barındırıyor. 26 Ağustos ve 30 Ağustos her iki tarihte milletimizin kader çizgilerinin kırıldığı ve dönüştüğü tarihlerdir. Allah bize bu yurdu emanet edenlerden razı olsun.

 

Türk milleti ve okuyucularımızın Zafer haftaları da kutlu olsun.

***

Öyle bir coğrafyadayız ki, atalarımızın ödedikleri bedeller yetmeyebilir. Bu coğrafyada yaşayabilmek için tekraren bedel ödemek zorunda kalabiliriz.

 

Önümüzde ki günler, aylar veya yıllar tekrar kan ve can bedeli ödeyeceğimiz savaş veya savaşların tarihlerini barındıracak gibi görünüyor. Zira emperyalist ilahlar yine Türk kanına susamışlardır. Yaşadığımız bölge iyice güçlü bir Türk devleti olmadığımız müddetçe bize bu bedeli ödetmeye adaydır.

 

Bütün Ortadoğu’nun parçalandığı günümüzde bu parçalara ayırma işlemini tetikleyenlerin bizi es geçecekleri düşünülemez.

 

Türkiye’yi yönetenlerin öngörüsüzlükleri sayesinde devletimizin etrafı sarılmış ve sarılmaya devam etmektedir. Bizi küçültmek için bizden işbirliği talep ediyorlar. Çünkü ne kadar az sıcak çatışmaya girerlerse kendi insanları da o kadar az telef olacaktır.

 

Ancak toplumdan yükselen sesler ve bu seslerin özellikle MHP’nin mitinglerine yoğun ilgi olarak yansıması Türk milletinin bu işbirliğine sıcak bakmadığını haykırmaktadır.

 

Bir safhadan sonra işbirliği yapmaya kalkanlarında harcanarak esas saldırının başlatılacağını düşünüyoruz.

 

İyice güçlenen pkk’nın şehirlerden bir başkaldırıya yelteneceği artık açık istihbarat haline gelmiştir. Gelecek günlerin neler göstereceğini tam anlamı ile bilemeyiz ama tahmin yürütebiliriz. Bizim tahminimize göre bu başkaldırı emperyalist ülkeler tarafından kutsanacak ve belki de duruma göre Türkiye’ye karşı komşu veya komşu olmayan ülkelerin de saldırısına dönüşebilecektir.

 

Yeni ve daha öncekilerden farklı bir imtihan ile karşı karşıya kalmak üzereyiz.

 

Günümüzün büyük güçlerinin Türkleri sevmemekte fikir birlikleri vardır. Ama Türk varlığı noktasında tam bir fikir birliği içinde olduklarını söyleyemeyiz. İsrail’in güvenliği açısından bu bölgede güçlü bir Türkiye istenmeyebilir. Ancak ABD ve AB açısından zayıf bir Türkiye’de istenmeyecektir. Çünkü zayıf Türkiye ve Türk Dünyası özellikle ileri de Ortadoğu’ya yerleşmek isteyecek olan Çin’e karşı belirsizlik ve tehlike arz etmektedir. Hatta Çin’in ilerleyişini durdurmak için bilakis belirli bir güce sahip Türkiye ve Türk Dünyası’na ihtiyaçları vardır. Bu durum emperyalistler için o kadar elzemdir ki, Rusya için dahi zaruri bir hal almaktadır.

 

Çin devinin Ortadoğu’ya inmesini engelleyecek yegane güç Türklerin birlikteliğinden geçmektedir. Diğer ülkeler adına beyin fırtınası yürütenlerin bunu bilmemesi ve Türkiye aleyhtarı uygulamaların sonuna kadar içinde olmaları kendi yararlarına değildir.

 

Çin tehlikesinin iyice belirmesine vakit olduğu için bu zamanı kullanarak ileri de Türkiye ve Türk dünyasının kendi başlarına bela olmasını engelleme gayreti içine girmişlerdir.

 

Zira özellikle Avrupalılar ve Ruslar açısından büyük bir Türkiye korkulu rüyalar görmelerine sebebiyet vermekte, tarihin tekerrür edip Türk işgaline uğrama evhamlarını tetiklemektedir.

 

Türkiye’nin bir miktar küçültülüp, yalnızlaştırılıp, Türk dünyası ile arasında ki kara bağlantısının tamamen koparılmasını sağlanmaya çalışmaktadırlar. Bu sayede batılı güçlerin himmeti ile ve devamlı onlara muhtaç olacak şekilde bir Türk işbirliğine izin vereceklerdir. Böylece kendileri için daha emniyetli bir ortam sağlanmış olacaktır.

 

Böyle bir durumda Türklerin birlikteliği Çin’e karşı duvar olurken kendileri için tehlike oluşturmaktan da çıkacaktır.

 

İşte bu değerlendirme emperyalist odakların Türkiye’nin birliğine, bütünlüğüne, huzuruna ve güçlenmesine muhalif tutumlarını izah etmektedir.

 

Bu şartlar altında yeni ve büyük bir savaşa doğru yol alıyoruz.

 

Yaşama ihtimalimiz yüksek olan bu savaşta bazıları sadece bize düşmanlıklarından, bazıları kandırıldıklarından, bazıları kendi ulusal menfaatleri onu gerektirdiğinden dolayı karşımızda yer alacaklardır.

 

Yine bu savaşta bazıları dostluklarından, bazıları akıllarını kullandıklarından, bazıları da kendi ulusal menfaatleri onu gerektirdiğinden dolayı yanımızda yer alacaklardır.

 

Kanla çizdiğimiz sınırlarımızı kanla koruyacağımız günler yakındır. Hazırlıklı olalım.

 

Zira karşılaştığımız virajı birliğimizi ve bütünlüğümüzü koruyarak dönersek herkes bizim gücümüzü olduğu gibi kabul etmek zorunda kalacaktır. Bu dönem işte o kadar önemlidir.

 

Küçük lokma rahat yutulur. Bu vartayı da atlatırsak ana felsefemiz daha büyük ve iri bir Türk istikbali için çalışmak olmalıdır.