Başbakan Tayyip Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan arasındaki telefon konuşmaları hakkında herkes yazıyor, herkes konuşuyor. Başbakanlık ve AKP konuşmaların montaj olduğunu iddia ediyor. Durumu “vahim” diye nitelendirmek dahi çok hafif kalır; bunlar Türkiye için âdeta “kıyamet” belirtileridir.

Evet, bu telefon konuşmalarının gerçek olup olmadığı tartışılabilir; öyle görünüyor ki montaj iddiaları da tartışılmaya devam edecektir. 


Ben, kesinlikle montaj olmayan, montaj olduğu hiç kimse tarafından ileri sürülmeyen başka konuşmalardan bahsedeceğim. Mesela Başbakan’ın “cemaat ne istedi de vermedik” şeklinde ifade edilen konuşması:


“Cemaatin mensupları, en ileri gelenleri, bugüne kadar ne getirdiler de Tayyip Erdoğan geri gönderdi? Üniversitelerden tutun, birçok faaliyette ne varsa yaptık. Benden dönen hiçbir şey yok. Rabbim şahittir.” (Star, 24 Kasım 2013).


Bu sözlerin gerçek olmadığı bugüne kadar iddia edildi mi? Edilmedi, edilmiyor. Bu sözler, aynen veya kısaltılarak gazetelerde devamlı yazılıyor, televizyonlarda görüntülü olarak devamlı dile getiriliyor. Haberi veren de zaten

yandaş gazete. Bu sözler bugüne kadar ne yalanlandı, ne de bunların montaj olduğu iddia edildi. 


Şimdi bir de Erdoğan’ın 21 Ocak 2014’te Brüksel’de yaptığı konuşmaya bakalım:


“Başta yargı ve emniyet içine sızmış örgüt, ülkenin çıkarlarını değil örgütün çıkarları için çalışıyor. Bu örgüt çıkar gözeterek kaos oluşturmaya çalışıyor. Paralel devleti kurmaya çalışanları saf dışı etmek zorundayız... Paralel yapı
eliyle Türkiye teröre destek veren ülke olarak gösterilmek isteniyor”. 


Daha önce Fatsa’daki konuşmasında Başbakan aynı yapıdan “devlet içine sızmış devlet” diye bahsetmişti (Akşam, 22.12.2013).


Aslında yukarıdaki alıntılara da gerek yok; çünkü Başbakan neredeyse her gün “paralel devlet, paralel yapı, devlet içinde devlet” ifadelerini kullanıyor; bu yapının hükümete “darbe” yapmaya teşebbüs ettiğini ileri sürüyor ve her gün  görüntülü olarak televizyonlardan bunları izliyoruz. Dolayısıyla bunların da “montaj” olduğunu kimse ileri sürmüyor. 


Şimdi...


Ortada “paralel” denilen bir örgüt var. Bu örgütün “başta yargı ve emniyet” olmak üzere devlet içine sızdığı bizzat Başbakan tarafından ifade ediliyor. Yani Başbakan’ın iddialarına göre ortada suç işlediği aşikâr olan bir yapı, bir cemaat var. Ve aynı Başbakan, “bu cemaatin mensupları, en ileri gelenleri, bugüne kadar ne getirdiler” ise “geri gönder” mediğini ifade ederek (istedikleri)  “ne varsa yaptık” diyor; üstelik buna Allah’ı da şahit tutuyor. 

Bu durumda... Yani ortada ne montaj varken, ne de herhangi bir yalanlama varken...
Ne yapılması gerekir? 

Başbakan’ın ifadeye çağrılıp “şu paralel örgüt hakkındaki delillerinizi ortaya koyun bakalım” denmesi gerekmez mi?

Sonra da “bu suç örgütü sizden neler istedi ve siz onlara neler verdiniz; bu suç örgütüne nasıl yardım ettiniz?” diye sorulması icap etmez mi?