MEB'den milyonlarca veliyi ilgilendiren haber MEB'den milyonlarca veliyi ilgilendiren haber
Osmanlı'nın en meşhur şairlerinden Baki'den sözlerle konuya giriş yapalım
1 – Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sedâ imiş. 
2 – Hûbolan elbette kendini gösterir. 
3 –  Mu’ayyen kıssadur sevmek, sevilmek mâ-takaddemden.  
4 – Nâdân komaz ki, mercüm-i dânâ huzûr ede. 
5 –  Dil derdini gamunla dil-efgâr olan bilür.  Bî mâr halini yine bî mâr olan bilür.  
6 – Tutdı cihânı pertev-i hüsnün güneş gibi. Daldı sadâ-yı aşkun ile kâh-ı kün fekân. 
 7 –  Her  çi gûyem ’ışk-râ  şerh ü beyan.  Çü be- ‘ışk âyem hacil başem ez-ân. 
Bu bir Osmanlıca örneği. Buna mı dönelim, bu dile dönünce ne oluyor, ahlak fazilet, medeniyet sahibimi oluyoruz ; yoksa bilim ve teknikte yükseliş mi gösteriyoruz. Ve bu dili bıraktığımız için mi üç kıta yedi denize hakim bir imparatorluk kayboldu yıkıldı tarih oldu. Baki bugün yaşasaydı yukarıdaki sözlerini şöyle değiştirecekti:
 
1 – Bu kubbede ebedi kalan bir hoş ses imiş.
2 –Güzel olan elbette kendini gösterir.
3 – Sevmek, sevilmek eskiden beri bilinen bir hikâyedir.)
4 –Cahil rahat bırakmaz ki, âlim kişi rahat ede.)
5 Gönül derdini gamınla gönlü kırık olan bilir. Hasta halini yine hasta bilir.)
6 Güzelliğinin ışığı güneş gibi dünyayı tuttu. Kün fekân sarayı (dünya), aşkının yankısı ile doldu.)  
 7 – Aşk üzerine ne zaman şerh ve beyanda bulunsam, aşka gelirim ve ondan utanırım.)
Söyleyin Allah aşkına hangisi daha güzel, daha açık ve daha anlaşılır.   Öyle ‘’ Osmanlıca bilim dili, felsefe dili’’ söylemleri gerçek dışıdır. Hatta bilimsel eserler Osmanlıcanın ikinci ifade tarzı ile yazılmıştır. Osmanlı nesri yani dil ve anlatımı üç ayrı niteliktedir: 1. Süslü nesir(düzyazı). 2. Orta nesir. 3. Sade nesir.  Bu üç ayrı ifade , yazı anlatımları nerelerde hangi eserlerde kullanılmış onları görelim. 1.  Süslü nesir, içindeki kelimelerin yüzde  yirmisi Türkçedir, geriye kalan %80 ‘ in % 40 Farsça, %40 Arapça kelimelerden oluşmuş bir ifade biçimidir. Buna  ‘’ Osmanlıca diyorlar.’’buna bir örnek metin yazalım.

Bir lebi gonca yüzü gülzar dersen iste sen 
Har-i gamda andelib-i zar dersen iste ben 

Lebleri mül saçlari sünbül yanagi berk-i gül 
Bir semenber serv-i hosreftar dersen iste sen 

Payine yüzler sürer her serv-i dil-cuyun revan 
Su gibi bir asik-i didar dersen iste ben 
 Yüzde yetmiş Farsça kelimelerden oluşmuş bir dil. Anladınız mı şair ne dedi ? Bu nesrin örneklerini Veysi ve Nergisi de bulabilirsiniz.
2.  Orta Nesirdir, bu tarz Osmanlıca ile bilimsel eserler yazılırdı. Metnin içindeki kelimelerin % 80 ‘i Türkçedir. Diğer yirmi bilim koluna ait terimlerdir. Bilim yapma kuralı gereği ‘’ilk üretenin kavramını kullanmak ‘’ bilimsel ahlak ve adettir. örnek Katip Çelebi ve diğer bilim adamlarının eserleri hep bu anlatım şekli ile olmuştur. 3. Sade nesirdir ki  dini, ahlaki ve öğretici ( didaktik) eserler bu Osmanlıca ile anlatılırdı. İçindeki kelimelerin hemen hemen tamamına yakın bir kısmı Türkçe kelimelerdir. Dini kavramlar sadece Arapça veya farsça olurdu. Abdest, namaz, zekat, oruç gibi… amaç halkı bilgilendirmek olduğu için halkın anlayacağı dilden yazılı ve sözlü anlatım sade idi. Ahi bildirileri, fütuvvetnameler , lonca düsturları vb. hep bu dil ile yazılırdı. Osmanlı devleti yıllarında  ve daha önce, ve ortalarında yaşamış olmalarına rağmen Osmanlıca denen dile hiç rağbet etmemiş Öz Türkçe ile büyük eserler ortaya koymuş şair ve yazarlarımız da çoktur ve meşhurdurlar. Örnek: Yunus Emre.  Felsefenin en şaheseri değil mi ona ait şu sözler:
Beni bende demeyin bende değilem
Bir ben vardır bende benden içerü.
Ayrıca şu ifadedeki mana zenginliğine bakar mısınız.
Çıktım erik dalına  anda yedim üzümü.
Bostan ıssı eğitti, niçin yersin kozumu.
Felsefenin daniskası değil mi bunlar?  ( Erik ağacı-bu ağaçta üzüm yeme- bostan sahibi de: cevizimi niçin yiyorsun demiş) işte felsefe bu.
Demek ki bir insan, bir millet en güzel eserlerini kendi dil ve anlayışı ile ortaya koyar,amacımız anlamak, anlaşılmak ve anlatmak ise, pragmatik bir zihniyetiniz varsa,,,
Allah Kuranda bildiriyor: ‘’ Biz her peygamberi kavmin dili ile gönderdik ki iyi anlatsın ve iyi anlasınlar diye. ‘’
 Yani sizler Osmanlıcanın o ağır metinlerini o anlaşılması zor metinlerini Osmanlı halkının anladığını veya kullandığını mı zannediyorsunuz. O dil bir avuç aydın insanın lüksünden başka bir şey değildir.
Ey pây-bend-i dâm-geh-i kayd-ı nâm ü neng
Tâ key hevâ/yi meşgale-i dehr-i bî-direng
 
An ol günü ki âhir olub nev-bahâr-ı ömr
Berg-i hazana dönse gerek ruy-ı lale-reng
 
Âhir mekânının olsa gerek cür’a gibi hâk
Devrân elinde irse gerek câm-ı ayşa seng

Bu şiirde anlatılanları anladınız mı, şair ne dedi? 
 Bu şiir de Baki'den alınmıştır. Kaldı ki  Divan edebiyatında edebi sanatları en az kullanan bir sanatçıdır. Baki. Sultanüş- şüera ünvanını almıştır. Yani ‘’ şairler sultanı’’
 Öz Türkçe ile sade Türkçe ile  çok sayıda şair yazarın  eserleri de mevcuttur . Osmanlı döneminde yaşadığı halde . Yalnız bir Örnekle bu yazıyı kapatıyorum. Karacoğlan’ dan

Dinle, sana bir nasihat edeyim,
Hatırdan, gönülden geçici olma.
Yiğidin başına bir iş gelince,
Sırrını ellere açıcı olma.

Mecliste arif ol, kelâmı dinle,
El iki söylerse, sen birin söyle.
Elinden geldikçe iyilik eyle,
Hatıra dokunup yıkıcı olma.

Dokunur hatıra kendini bilmez,
Asılzadelerden hiç kemlik gelmez.
Sen iyilik et de, o zayi olmaz,
Darılıp da başa kakıcı olma.

El ariftir, yoklar senin bendini,
Dağıtırlar tuzağını, fendini.
Alçaklarda otur, gözet kendini,
Katı yükseklerden uçucu olma.

Muradım nasihat, bunu söylemek,
Size layık olan, onu dinlemek.
Sev seni seveni, zay'etme emek,
Sevenin sözünden geçici olma.

Karac'oğlan der ki: Sözün başarır,
Aşkın deryasını boydan aşırır.
Seni bir mecliste hacil düşürür,
Kötülerle konup göçücü olma.
 
Gelecek yazı Osmanlıca harfleri ile Türçe  başarılı mı?

Editör: TE Bilisim