MHP, 12 Eylül darbesi döneminde ülkücülerin uğradıkları işkencenin raporlarını Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na sundu. Savcılığa sunulan raporlarda, ülkücülerin Mamak Askeri Cezaevi’ne getirildiklerindeki ‘ilk muayene’ raporları da yer alıyor.

MHP'nin avukatı Yücel Bulut tarafından savcılığa verilen belgelerde, '12 Eylül döneminde idam edilen ülkücü Fikri Arıkan'ın ölümüne ilişkin adli tıp raporu, aralarında Mustafa Mit ve Muhsin Yazıcıoğlu'nun da bulunduğu 18 ülkücünün ''tutuklu vizite kartları'', işkencelerle ilgili dönemin yetkililerine, MHP Çorum eski Milletvekili Mehmet Irmak tarafından yazılan mektuplar, savcılıklara yapılan suç duyuruları ve MHP tarafından hazırlan çeşitli bilgi notları bulunuyor.

Emniyette geçen gözaltı süresinin ardından Mamak Askeri Cezaevi'ne getirilen Muhsin Yazıcıoğlu'nun 13 Şubat 1981 tarihli ''ilk muayene'' kaydında, ''dirseklerinde yara, parmaklarında yanık izleri ve idrarında kan'' tespit edildiği bilgisi yer alıyor.

Dönemin ülkücülerinden Nuri Demiryürek'in 25 Aralık 1980 tarihli ''ilk muayene'' kaydında da ''Her iki kürek kemiğinde 3 santimetre kalınlık ve 10 santimetre boyunda morarıklıklar, ayak tabanlarında ödem'' tespit edildiği belirtiliyor.

Kayıtlarda, bugün MHP'nin Merkez Yönetim Kurulu üyesi olan Mustafa Mit ile Gaziantep Milletvekili Semih Yalçın'ın da işkenceye uğradığı ifade ediliyor. Mustafa Mit'e ait vizite kartında ''idrarından kan geldiği, sağ el parmağında kırık olduğu'' tespitine yer veriliyor.

Cezaevinde geçirdikleri süre içinde viziteye çıkan ülkücülerin bazılarında, ''aktif depresyon'' tanısı yer alıyor.

İŞKENCELER 7 BAŞLIKTA TOPLANDI

Belgeler arasında, Sıkıyönetim Döneminde MHP Genel Merkezi'nce hazırlanan, ''Emniyet müdürlüklerinde yapılan işkence şekilleri'' başlıklı bir yazı da bulunuyor.

Emniyetteki işkencelerin 7 başlık altında toplandığı yazıda, özetle şunlar anlatılıyor:

İskeçe Festivali'ne Türkiye'den giderek katılanlar ne eğlenmiştir ama!!! İskeçe Festivali'ne Türkiye'den giderek katılanlar ne eğlenmiştir ama!!!

''- Hücrede tutma: Gözaltına alınanlar herhangi bir kanuni muameleye tabi tutulmadan, ancak bir kişinin sığabileceği sağlıksız ve havasız bir hücrede dışarı çıkarılmadan günlerce tutuluyor. Bu arada işkence gören diğer insanların sesleri dinletilip, 'aynı çığlıkları kendisinin de atacağı' söyleniyor.

- Falaka: Normal düşünce yeteneğini kaybetmemiş, istenilen şekilde ifade vermeyen ve önceden hazırlanmış ifadeleri kabul etmeyenler, falakaya yatırılıp demir çubuk, cop ve sopalarla dövülüyor. Dayaktan dolayı vücudu ve ayakları şişen kişiler, işkence izlerinin yok edilmesi için sırtına binilerek ıslak beton zeminde yürümeye zorlanıyor. Bu işlemlere rağmen işkence izleri kaybolmayanlar yaraları iyileşinceye kadar hücrede tutuluyor.

- Elektrik: Kişi yatırılıp elleri bir tahtaya bağlandıktan sonra kafasına ıslak torba geçiriliyor. Daha sonra kişinin el ve ayak parmakları ile cinsel organı ve makatına akım veriliyor. Bunlar yeterli görülmezse, dişlerinden ve kulağından da ayrıca akım veriliyor.

- İz bırakmayan torba: Özel torbaların içerisine kum doldurularak insanların karın boşluklarına ve ciğerlerinin zarar görebileceği bölgelere vuruluyor. İz bırakmayan bu işkence yönteminde kişinin vücudunda iç kanamalar oluyor.

- Parmak aralarına, mermi ya da kalem gibi sert cisimler konularak el sıkıştırılıyor, kişinin ifadesi bu acı içerisinde alınıyor.''

Aç ve susuz bırakma, tuvalet ihtiyacı ve uykuya izin vermeme, ayakta kalmaya zorlama gibi işkence çeşitlerinin de yer aldığı yazıda, polislerin, sorguladıkları kişiyi ''aldatmak için'' birbirlerine ''yüzbaşım, teğmenim'' diye hitap ettikleri belirtiliyor.

Editör: TE Bilisim