Yeni siyasi aktörlere veya muhataplarına duyurulur! Yeni siyasi aktörlere veya muhataplarına duyurulur!
Darül Harp, yani harp ülkesi, harp yurdu, savaş alanı demek. Bunun tam karşıtı , Darul İslam ise, İslam ülkesi sayılır.
Yaşar Nuri Öztürk Hoca, bunun geleneksel fıkıhta karşılığının, ‘’ topraklarında küfür yönetiminin egemen olduğu ülke veya kafir liderin emir ve yönetiminin yürürlükte olduğu ülke’’ anlamında kullanıldığını izah eder.
Fıkıh, Arapça bir kelime olup, bir şeyin özünü ve inceliklerini tam anlamıyla kavramak ve bilmektir. Fıkıh anlayış tarzı, çalışma alanı olarak, anlayış derinliği anlamında kullanılır. Fıkıh İlmi ise kısaca; İslami yasaların gerek pratik, gerek teorik uygulamalarına verilen bir ad olduğundan, fetva kelimesi ile de yakından ilgili olduğundan İSLAM HUKUKU anlamındadır.
Nasıl ki, günümüz modern hukuku dalları arasında, Medeni Hukuk- Ticaret Hukuku- Ceza Hukuku- Borçlar Hukuku- İdare Hukuku gibi ayrı sınıflandırmalar mevcutsa, İslam Hukuku da, hukukun ayrı bir dalıdır... Bunları izah etmemizin sebebi, genç okuyucularımız içindir.
‘’ İslam’ın evrenselliği ve İslam Hukuk kuralları zamanın ve mekanın üstünlüğü ve İslam’ın adının da esas manada ‘’ Barış’’ olduğu düşünülürse, Darül İslam ülkesi, hukuk devleti niteliği taşıyan bir yönetimin adıdır. Darül Harp ise; hukuk devleti olmayan, hukukun üstünlüğüne yer verilmeyen yönetimlerin yürürlükte olduğu coğrafyalardır...’’ ( Prof. Dr. Ahmet Yüksel Özemre, İslam’da Aklın önemi ve Sınırı, 181-185)
Bir hukukçu olarak, Ahmet Yüksel Özemre Hoca’nın görüş ve düşüncelerinin aksi görüş ve düşünce muteber olunsaydı, bugün Avrupa ve tüm Batı ülkelerinde, sayıları altı, yedi milyonu geçen Müslümanların, Cuma namazı kılmaması, oruç tutmaması, nikah bile kıyamamaları sonucunu getirirdi.
Darül Harp ve Darül İslam kavramları, İslam’ın temel kavramları olmaktan ötedir.
Yani Kur’an ve Sünnet kaynaklı görüşler değildir. Geriye ne kalıyor İcma ve fıkıh.. Kur’anın dışındaki hiçbir kaynak, İslam’ın asli kaynağına ters veya muhalif olamayacağı çok açıktır. Din’de olmayan ve sonradan eklenen ve çıkarılan herşey de İslam’a göre Bi’dat hükmünde olacağı aşikardır. ( Bu çok ayrı bir konu...)
Yine Yaşar Nuri Hoca’ya göre ise; ‘’... İslam’ın değerleri açısından, ‘’ günah işleyen yönetim’’ darül harp adlandırması için gerekçe olamaz.
Bunun aksine bir yol tutarak, siyasal hasımlarını zor durumda bırakmak veya Müslüman kitleleri saflarına çekmek için darül harp kavramını ‘’ İslam açısından günahları ve eksikleri olan yönetim’’ şeklinde tanımlamak, Müslümanları fitne ve fesada sürüklemekten başka bir işe yaramaz.
Darül Harp tanımını yapacaksak şu iki şartın kaçınılmazlığını unutmayacağız.
1- İnkar, yani İslam’ın inkar edilmesi. Allah’ın, Kur’anın ve Peygamber’in reddi,
2-İslam’ın değerlerine ve Müslümanlara karşı savaş, baskı ve zulüm uygulanması...’’ ( Yaşar Nuri Öztürk, İslam Nasıl Yozlaştırıldı, syf 160-161...)
Günümüzde de maalesef Türk halkı bölünmeye ve kutuplaşmaya gitmektedir. Bu bölünme ve kutuplaşma ve derin ayrılık, halk tabakalarının hızla yoksullaşması, bazı çevrelerin zannettiği gibi, sadece günlük siyasi ve kısır çekişmelerden kaynaklanan yüzeysel ve geçici bir ayrışma değildir.
Zengin, çok daha zengin olurken, fakir de tam zıddı daha da yoksullaşmaktadır. Gayri safi milli hasıla dengesi ve gelir dağılımı arasındaki uçurum ve makas hızla açılmaktadır.
Yüz yüze olduğumuz bölünmenin ve ayrışmanın kökleri her gün daha da çok derinlere inmektedir. Bu sosyal ayrışmanın ve ekonomik çarpıklığın, gelir dağılımındaki adaletsizliğin önü mutlaka alınmalıdır.
Alın teriyle kazanılamayacak servetlerin hesabı yoksul halk kitlelerince sorgulanmasının önü, uyduruk fetvalarla ve İslam dışı tanımlamalarla önlenemez...Önlense bile, kara koyunun, ak koyundan hesap sorulacağı Ruzi Mahşer unutulmamalıdır...
KUR’ANDA DARÜL HARP İLE İLGİLİ HİÇ BİR HÜKÜM; BELGE VE KELİME YOKTUR
İslam’ın bütün emir ve yasakları öncelikle kutsal kitabımız Kur’an Kerim’de aranır. Dolayısıyla ülkemizde Darül Harp görüşünü savunanların kendilerini haklı çıkaracak, kutsal kitabımıza göre hiçbir belge ve dayanakları yoktur.
Delil ve dayanak olarak ileri sürdükleri görüşler ise, bir takım geçersiz, rivayet, hurafe, uydurma ve yorumlardan ibarettir..Kur’ana aykırı rivayet ve içtihatlar ise hiçbir mana ifade etmez.
Müslümanlara ve onların devletlerine karşı her türlü savaş açılırsa, nifak, hırsızlık, kamu mallarını talan, adam kayırma, yandaşlarını kollama, Müslüman olanların eş ve kızlarını bile kendilerine cariye sayan, askere gitmeyi uygun saymayan, bir zihniyetin önü açılmış olur...
Yaşadığı devletin sınırları içinde her türlü haksızlığa göz yuman, cemaat ve tarikatlarda küçük sıbyan kız ve erkek çocuklarına bile tecavüz etmeyi hak sayan ve buna benzer duyarsız davranışlarla bir toplum ayakta kalamaz. İçten içe, çürüme ve kokuşma başlamış demektir...
İslam’ın ve hukuk kurallarının kabul etmeyeceği herşeyi kendilerine hak ve mübah gören, Yüce Dinimizin içini boşaltan ve insanları dinden soğutan bu sapkın anlayışın ne dinle, ne ahlakla ne toplum kurallarıyla, ne sosyal nizamla hiçbir ilgisi yoktur.
Tam aksine İslamiyet, çalmamayı, hırsızlık yapmamayı, kul hakkına tecavüz etmemeyi, devlet malını talan etmemeyi, yalanı, rüşveti yasaklayan muazzez bir dindir İslamiyet. ‘’Savaşta bile ölse, kim ki kamu malından bir hırka aşırsa, şehit olmaz’’ diyen Allah (CC) Resulü İslam Peygamberinin hadisi şerifidir bu sözler...
İslam Dini, Müslümanların kardeş olduklarını söyler ve de İslam barış ve huzur dinidir. Müslüman olmayanlarla tabi ki tarihte bir çok savaşlar da olmuştur.
Ancak dinimizde, Müslümanları kafir sayabilirsiniz, onlarla gizli veya açık olarak savaşabilirsiniz, mallarını ganimet olarak alabilirsiniz diye Kur’anda ne bir hüküm vardır ne de bir izin mevcut değildir.
Bu ayrımı yapan ve bundan nemalanan bazı din kisvesi altında, kendilerine din uleması adını verdikleri din sınıfı mevcuttur. Din sınıfı dediğimizde bunun hukuki bir statüsü belirlenmiş ve adı ‘’ Din sınıfı’’ konmuş bir ekip veya örgüt olduğu anlaşılmamalıdır. Din sınıfı geniş bir kavramdır.
Gerçek dindarları her zaman tenzih ederiz başımızın tacıdır. Daha çok tabiri caizse, merdiven altı dincilik gibi bir takım dogma ve kalıplarla mücehhez, insanların, dini imanı hakkında söz sahibi olarak hüküm verecek yetkilerle donanmış olduğuna inanılan kişi ve kişilerden müteşekkildir.
Haşa bulundukları yer ve mevkilerde Yarı Tanrı durumunda olup, sözleri, filleri ve davranışları hiçbir şekilde tartışma götürmeyen, sorgulanmayan kişi ve kişilerdir!...
Her yaptığına inanılan ve olağanüstü kuvvet sahibi görülen ve daha da çok cahil ve biat etmiş kitleler üzerinde afyonlaştırma etki ve gücüne sahip olan cemaat ve tarikatlarda egemendirler.
En büyük tehlike bu kişi ve kişilerin sapkın fikirlerinin yaygınlaşarak toplumda taban bulması ve zaman içinde egemen güç olması, ayrılıkları körüklemekte ve toplumu ayrıştırmada çok büyük tehlike arz etmektedir.
*****
DARUL HARP SAHTEKARLIĞI
Kendilerine göre Türkiye’yi darul harp ülkesi ilan eden sapık ve yoldan çıkmış zihniyete göre; Cuma namazı kılmak meşru sayılmaz.
Türkiye madem ki bir darul harp ülkesidir, bu ülkede yasa dışı ve İslam’ın ahlaki ve hukuk kurallarına uymayan her şeyi yapmanın da günah sayılmayacağı, mübah sayılacağı sapık anlayışın temsilcisi olan bir takım kişiler, çeşitli tarikat ve cemaatler mevcuttur.
Girdikleri günah bataklığında kendilerine haklılık payesi çıkarmak ve günahlarından aklanmak adına uydurdukları ve adı da asla İslam olmayan, sapık ve uyduruk bir dincilik ve din tacirliği yaygınlaşmıştır maalesef.
Türkiye, asla bir darül harp ülkesi sayılmaz.
Dindarlığın ve yüce İslam’ın ahlaki, beşeri, sosyal tüm değerlerini yerle bir eden sapık anlayışın sahipleri, kendilerini uydurma dini rivayetlerle ve uyduruk fetvalarla aklama, haklı çıkarma anlayışında gizlidir.
Tarihten bugüne gelen, Darül Harp- Darül İslam ayrımı yapan ve ahlaksızlıklara ve yolsuzluklara kılıf hazırlayan din müçtehitlerinin basiretsizliği, ileriyi görememeleri ve İslam toplumunun yapısını ve İslam’ın evrensel değerlerini çok iyi analiz edememelerinden kaynaklandığını düşünmekteyim.
Ağır günahlarının yükünden sıyrılma ve kurtulma hamlesinin adını Darul Harp ilan etmişlerdir.
Yani bunlara göre; İslam’ın hakim olmadığı topraklarda her türlü melanet, pislik, yasa dışı işler, hırsızlığın ve yolsuzluğun her çeşiti işlenebilir demektir.
Bu anlayışla kendilerinin günahtan arınacaklarına inandıklarından, her türlü haram işlemenin caiz sayılmasının da yolu ve önü böylece açılmış demektir.
Darul Harp anlayışında, kendi menfaat ve çıkarlarını İslam perdesi ile gizleyerek , müritlerini ve yandaşlarını, hatta siyasal destekçilerini dincilikle afyonlayarak, yaşadıkları ve bağlı oldukları devlete aidiyet ve sadakat duygusu taşımadıkları görülür...
Her türlü gayri ahlakı tavır ve davranışı sorgulama duyguları da dumura uğramıştır. Kumar, faiz, kadınların cinsel sömürüsü ve insan haklarını ilgilendiren yolsuzluk ve fiillerin, mazeretle karşılanması ve örtülmesi esas davranış biçimi olmuştur.
Haramlara, helal hükmü verdiren ve başka fetvaların hazırlanmasına zemin oluşturulması, bu dünyada ki hukuk ve beşeri kanunlardan yargılanmamak için yol oluşturulmaya çalışılır.
Tüm hukuk kurallarını bu fetvalarla çiğneyen dincilik yapan din tüccarlarında, artık bu aşamaya gelindiğinde çoklu ve değişken, bukalemun karakter hastalıkları yaygınlaşmıştır.
Bir başka deyişle DARUL HARP ANLAYIŞI, başkalarına haram sayılan her türlü fiillerin, kendilerine helal yapabilmek için din adına uydurulmuş bir kılıftır... 23. Haziran 2021
AV. Faruk Ülker

Editör: TE Bilisim