Merhum iki liderimiz merhum Başbuğ Alparslan Türkeş ve merhum İsa Yusuf Alptekin Beylerin hususi dostluğuna dair bir şeyler kaleme almayı ne zamandır düşünüyordum. Birkaç gün önce gözbebeğimiz Türk Silahlı kuvvetlerinin şerefli bir subayı olan Doğu Türkistanlı genç bir kardeşim arayıp konuyla alakalı birkaç soru sorunca yazmanın zamanının geçtiği kanaatine vararak bu gün ki yazımızı, hem de vefatının 24. sene-i devriyesi dolayısıyla anlamlı olacağını düşündüğüm merhum Başbuğumuz ve Liderimiz İsa Bey’e ayırmanın yerinde olacağı kanaatiyle bu satırları kaleme aldım.

Vefatının 24. Yılında Başbuğ Alparslan Türkeş ve Doğu Türkistan Davası

Öncelikle sorduğu sorularla bizi harekete geçiren kardeşim Mehmet Ali Cantürk komutanıma ve bilgilerimizi tazeleyen İsa Beyimizin hayattaki en büyük evladı saygıdeğer ağabeyim Erkin Alptekin‘e destekleri için teşekkür etmek istiyorum. Bu vesile ile yazımızın sonunda bir tebrik ve teşekkür de Prof. Dr. Kutluk (Higashitotu) Kadir‘e etmek istiyorum.

Merhum Başbuğ Alparslan Türkeş, sürgüne gönderildiği Hindistan’ın Yeni Delhi şehrinden 1963 yılında yurda dönmüş ve o dönem “Bizim Anadolu” gazetesinin imtiyaz sahibi merhum Mehmet Emin Alpkan bey ile merhum İsa Yusuf Alptekin Beyimizin Fatih’deki evlerinde ziyaret etmişti. Bildiğimiz kadarıyla bu görüşmede Başbuğ ve İsa Bey, Doğu Türkistan ve Türk dünyasındaki gelişmelerle ilgili olarak fikir teatisinde bulunmuş, hasbihal etmiş, hasret gidermişlerdi.

Yine bildiğimiz kadarıyla mezkûr tarihten itibaren merhum Başbuğ ve İsa Yusuf Alptekin her fırsatta görüşmüşler, Başbuğ Doğu Türkistan ile ilgili olarak düzenlenen etkinliklere katılmayı sanki milli bir vazife olarak addetmişti.

Başbuğ’ın İsa Bey’i, Tekir Yaylası’nda düzenlenen geleneksel Kurultaylara da davet ettiğini biliyoruz. Lakin İsa Bey, 1978 yılında geçirdiği trafik kazası üzerine gözlerini tedrici olarak kaybetmesi ve ilerlemiş yaşı ile yakalandığı sağlık sorunları nedeniyle bizzat kendisinin, çok istemesine rağmen, katılamadığı aile bireyleri tarafından birçok defa bendenize ifade edilmişti.

Bununla birlikte Kurultaylara, İsa Bey’in kendisini temsilen oğlu Erkin Alptekin’i gönderdiği bilinmektedir. Başbuğ, 12 Eylül 1980 darbesi üzerine Kenan Evren tarafından gözaltına alınıp Ankara’da tutuklu bulunduğu sırada İsa Bey kendisini ziyaret edip “geçmiş olsun” demek istemiş lakin dönemin cunta yönetimi buna izin vermemiştir.

Türk milliyetçileri yeni anayasa tuzağına karşı birleşmelidir Türk milliyetçileri yeni anayasa tuzağına karşı birleşmelidir

Konuyla ilgili görüşlerini aldığımız Erkin Alptekin, Merhum Başbuğ‘un MHP’nin kurulduğu ilk zamanlarda Avrupa ve özellikle Almanya’da yaşayan Türklerle tanışmak ve örgütlemek için sık sık Avrupa ve bilhassa Almanya’ya gittiğinden bahisle, o ziyaretlerde Doğu Türkistan Kazak Türklerinden merhum Hasan Oraltay ile birlikte Başbuğ‘u karşılayıp, ağırladıklarını ve yolcu ettiklerini tarafımıza iletti.

Büyük bir saygı ve özlemle hatıralarını dile getiren Erkin Bey zikredilen bu dönemde Hürriyet Radyosu’nda çalışmaktaydı. Bu ziyaretler sırasında Başbuğ‘un kendilerini kırmamak adına Hasan Oraltay’ın evinde kaldığını da sözlerine ekleyen Erkin Bey, o zamanlar sayıları az olmasına rağmen çoğunluğu Münih’te yaşayan ve bir kısmı Hürriyet Radyosu’nda çalışmakta olan Doğu ve Batı Türkistanlı hemşerilerini toplayıp Başbuğ ile tanıştırırmış. Bu türden toplantılara Türkistan davasının mümtaz şahsiyetlerinden olan merhum Dr. Baymirza Hayit ve Batı Türkistanlıların “Ata” olarak nitelendirdikleri merhum Veli Kayyum Han da katılırmış.

Erkin Bey’in aktardığına göre bu toplantılarda Türkiye, Batı ve Doğu Türkistan üzerinde hararetli münazaralar olur ama bir Kurmay Albay olması nedeniyle merhum Başbuğ herkesi dinledikten sonra çok daha realist görüşlerini dava arkadaşlarıyla paylaşırdı.

Merhum Başbuğ‘un bugün bile bizim için birer hazine ve yol gösterici birer pusula olacak görüşlerinin temelini “Midyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olamamak gerektiği” fikri oluşturmaktaydı. Teknik, teknolojik ve bilgi itibariyle ekonomik yönden kalkınmış olan bir Türkiye’nin Türklük âleminin hak ve hukukunu çok daha iyi savunabileceğine vurgu yağan merhum Başbuğ‘un ifadelerine katılmamak mümkün olabilir mi?

Heyecanı kaybetmemekle birlikte, davaya daha çok rasyonel yollarla yaklaşılması gerektiğine vurgu yapan merhum Başbuğ, sohbetlerinde, Batı ve Doğu Türkistan davalarının, memleketin bulunduğu coğrafik ortam, eldeki imkan ve dünyadaki siyasi gelişmelere göre ele alınması gerektiğini de ilave ederdi. Nitekim merhum Başbuğ, Erkin Bey’e Hürriyet Radyosu için verdiği mülakatlarında da bu konulara değinmeyi ihmal etmezdi. Bu mülakatların birinde Erkin Bey’in “Orta Asya Türk Cumhuriyetlerini ziyaret etmek ister misiniz” sorusuna merhum Başbuğ; “hiç niyetim yok, hiç kimseyi tedirgin etmek istemem” şeklinde cevap vermişti.

Merhum Başbuğ‘un Türkistan pilavını çok sevdiğini ifade eden Erkin Bey, o yıllarda Almanya’da dolayısıyla Münih’te yaşayan Doğu Türkistanlı bir hanımdan başka Türkistan pilavı yapacak kimsenin olmadığını, vaktinin kısıtlı olması dolayısıyla Doğu Türkistanlı bir hanımın Hazırladığı Türkistan pilavını, vakit kaybetmemek için, merhum Başbuğ‘un kaldığı otele getirip, otel odasında birlikte yediklerini de duygulu bir şekilde telefon görüşmemizde tarafımıza aktardı.

Bilindiği üzere merhum Başbuğ‘un azami gayretleriyle, Türklerin, zamanla Avrupa ve bilhassa Almanya’da örgütlenerek çeşitli isimler altında kurdukları teşkilatları bilahare “Türk Federasyonu” ismiyle bir bayrak altında toplanmıştı. Erkin Bey, merhum Hasan Oraltay ile kendisinin merhum Başbuğ‘un teşrif ettiği Türk Federasyonu’nun bütün toplantılarına özel misafir olarak iştirak ederlermiş.

Merhum Başbuğ, büyük bir özveri ve sabır ile toprağa tohum atmış, gel zaman git zaman, Japonya’da okuyan ve Japon bilim adamları tarafından “Higashitotu Kutluk” olarak adlandırılan, şimdilerde Çanakkale 18 Mart Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalışan, liderimiz merhum İsa beyimize de dolaylı olarak akraba olan değerli dostum Doğu Türkistan Uygur Türkü bilim adamı Kutluk Kadir bey, derlemiş olduğu 1.000 sayfalık araştırmasını 4 Nisan’da baskıya vermek üzere son hazırlıklarını yapmış ve çalışmasının önüne; “Bu kitabı; ömrünü Türk Dünyası’nın birlik ve beraberliğine adamış olan ve bu yolda hayatı boyunca mücadele veren Türk Dünyası’nın büyük devlet adamı Başbuğ Alparslan Türkeş’e ve Doğu Türkistan mücadelesinin efsanevi liderleri İsa Yusuf Alptekin ve Mehmet Emin Buğra’nın doğumunun 120 yılı anısına armağan ediyorum” diye yazmış.

Bu vesile ile Kutluk Kadir beyi ahde vefası, kadirşinaslığı ile özüne ve değerlerine sahip çıkması, dahası hazırlamış olduğu çalışma dolayısıyla kalbi tebriklerimi sunuyorum. Japonların Türklerle ve Türk dili ile alakalı olduğunu haber aldığım eserin baskısı yapılıp yapılmaz tarafıma iletileceğini öğrenmiş olmanın heyecanını da siz değerli dostlarla paylaşmak isterim.

Bundan tam 24 sene önce yanan yüreklerin kar ile söndürülemediği bir 4 Nisan günü Hakk’a vuslat eden Başbuğumuz merhum Alparslan Türkeş‘i ve Liderimiz merhum İsa Yusuf Alptekin‘i bir kez daha saygı, minnet ve hasretle yâd ediyor; “Hepiniz birer Türk Bayrağı’sınız. Bayrağı lekelemeyin, kirletmeyin yere düşürmeyin” vasiyetine son nefesimize kadar sadık kalacağımızın sözünü bir defa daha haykırıyoruz. Ruhunuz şâd mekanınız Cennet olsun…

NOT: Türkistan davasının mümtaz şahsiyetleri merhum Dr. Baymirza Hayit ve Veli Kayyum Han hakkında bilgi için bkz. Zuhrittin Mirza Abid Türkistanî, Türkistan İstiklal Yolunda Hicret Yılları, Yay. Haz. Halil Açıkgöz, Doğu Kütüphanesi yay. İstanbul 2013.

Editör: TE Bilisim