Türkler kakafoniyi sona erdirmelidir! Türkler kakafoniyi sona erdirmelidir!
 MHP 4 Eski Bakan'ın direkt yüce divana gönderilmesi için Meclis Başkanlığı'na başvurdu.

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, 4 eski bakanın direkt Yüce Divan'a gönderilmesi için Meclis Başkanlığı'na başvurduklarını açıkladı. Yüce Divan oylamasıyla AK Parti kazanının fokur fokur kaynamakta olduğunu artık herkesin itiraf etmeye başladığını dile getiren Vural, bunun çarşaf çarşaf gazetelerde yayımlandığını kaydetti.

Oktay Vural, Meclis'te basın toplantısı düzenledi. Soruşturma Komisyonu süresince milletvekillerine yönelik tehditlerin, baskıların, korkutmaların, şantajların havada uçuştuğunu, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun ise yönlendirmede bulunmadıklarını açıkladığını anlatan Vural, "Peki, 21 Aralık gecesi 2,5 saat siz ne yaptınız, fasıl mı yaptınız? Ne yaptınız Bakanlarla? AKP'li grup başkanvekilleriyle neyi görüştünüz? Komisyon üyeleri irade beyanlarını önce size tedbir alınması için mi aktardı? Yüce Divan'a gönderme istenmesine rağmen, daha sonra birileri devreye girmiş, baskı ve tehditlerle irade değiştirilmiş. Bu açıkça yargılama sürecini etkilemektir ve suçtur. Buradan cumhuriyet savcılarına suç duyurusunda bulunuyorum. TBMM üyeleri üzerinde baskı kurarak kararları değiştirmek isteyenlere karşı gereği yapılmalı. 21 Aralık gecesinde sonra Davutoğlu'nun baypas edilerek Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın devreye sokulması, ardından 22 Aralık'ta değişen kanaatler. Yüce Divan'a gönderme eğilimini öğrenen dört eski Bakana, 'Kendiniz gitmek istediğinizi açıklayın' demiş. Bir Bakanın, AKP ile ilgili çok sayıda bilginin ortaya saçılacağı tehdidi üzerine de Davutoğlu, 'Saçılacaksa saçılsın' diye tepki göstermiş. Rüşvet ve yolsuzluk çetesi dönemin Başbakanı'na gitmiş, dönemin Başbakanı da komisyon üyelerini arayarak tavırlarının değiştirilmesini sağlamış. İşte bu tam bir saray entrikasıdır. Demek ki ortaya saçılacak çok şey var. Bu Bakanlar konuşacak olursa kim bilir hangi kirli çamaşırlar, kirli ilişkiler ortaya saçılacak. Cerahat dolu bir dönem. Cerahat akıyor. Demek ki Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde ortaya saçılacak o kadar çok şey var ki bunların saçılmasından korkan bir zihniyet var. Sayın Davutoğlu, AKP'de bypass olmuş birisidir. Ey Sayın Davutoğlu, madem sen 'saçılacaksa saçılsın' dedin, komisyon üyelerinin Yüce Divan'a gönderme eğilimi olduğu için 'en iyisi siz isteyin' dedin, peki sen niye iradeni kullanmadın, iradesiz misin? Niye Yüce Divan oylamasında buraya gelmedin? Kendi iradesini ortaya koymak yerine vekaleten bir irade ortaya koyuyor." diye konuştu.

RAPOR HÜKÜMSÜZDÜR 

Bu dosyanın kapanmayacağını dile getiren Vural, hukuki girişimde bulunmak için hazırlıklarını tamamladığını söyledi. Meclis Soruşturma Komisyonu raporunun geçersiz olduğunu, bu rapor üzerinden yapılan aklamanın Anayasa gereği mümkün olmadığını vurgulayan Vural, şunları söyledi: "Anayasanın 100. maddesinde yer alan hükme göre, 'Meclis Soruşturma Komisyonu, raporunu iki ay içinde Meclis'e sunar. Soruşturmanın bu sürede bitirilememesi halinde komisyona iki aylık yeni ve kesin bir süre verilir. Bu süre içinde raporun TBMM Başkanlığı'na teslimi zorunludur.' Anayasa kesin olarak iki aylık bir sürenin verildiği ifade etmişken, son iki ayda verilen süre 27 Aralık'ta bitmesine rağmen 5 Ocak tarihinde komisyon toplantıya çağrılmıştır. Komisyon raporunu zamanında TBMM Başkanlığı'na sunmamıştır. Bu doğrudan doğruya, Anayasanın kesin olarak belirlediği bir hükmün ortadan kaldırılmasıdır. Anayasa ihlal edilmiştir. Komisyon hukuki varlığı sona ermiştir. Komisyon 27 Aralık'ta süresinin biteceğini bilmektedir ama Yüce Divan'a gönderilme konusunda o kadar kesin ve somut deliller var ki komisyonun göndermesi kesindir. O zaman yapılması gereken iş nedir? Komisyonun hukuki varlığından sonra bir toplantı yapılarak karar verilsin ki sonra Yüce Divan'a gönderme kararı geldiği zaman Yüce Divan'da, 'Efendim komisyon hükmünü kaybetmiştir. Kesin süre aşılmıştır. Ortada bir komisyon raporu yoktur' demek suretiyle bilerek ve isteyerek komisyon süresi aşıldı, Yüce Divan'a gidecek Bakanlara bir hukuki zemin bırakıldı. Komisyon raporu hükmen yoktur. Bu çerçevede yapılması gereken işlemlerle ilgili olarak önce Meclis Başkanlığı'na sonra bireysel başvuru çerçevesinde Anayasa Mahkemesi'ne başvuru hakkı bulunmaktadır. Meclis Başkanlığı'na müracaatımı yapacağım. Meclis Başkanlığı'nın alacağı tavra göre ben de tavrımı ortaya koyacağım. Bu dosya doğrudan doğruya artık Yüce Divan'a gönderilmelidir."

Somali'de Türk heyetine yönelik bir saldırı gerçekleştirildiğini hatırlatan Vural, Başbakan Davutoğlu'nun ise "Saldırı Türkiye'ye yönelik değil" dediğini aktararak "Bir Başbakan, 'Hedef Türkiye değil' diyebilmektedir. Eşşebap örgütü sözcüsü, geçen yıl yaptığı açıklamada, ' Müslüman halkın en büyük düşmanı NATO ve onun parçası olan Türkiye' dememiş miydi? Bu örgütleri neden koruyor ve üstünü örtmek istiyorlar? Biri oyun oynuyor." şeklinde konuştu. 

"BU NASIL BİR AYMAZLIKTIR, AHLAKTIR"

Yılbaşı gecesi Facebook sayfasına yazdığı "Hz. İbrahim tabii ki benim. Hz. Muhammed ise en küçük kardeşim." sözleri sebebiyle peygamberlerin manevi şahsiyetlerine saygısızlık yapmakla suçlanan AKP Düzce Milletvekili İbrahim Korkmaz'ı eleştiren Vural, "Bu zat çıkmış, 'Ben burada ironi, kinaye yaptım. İnsanlar okuma, okuduğunu anlama, yapılan esprideki inceliği anlama özürlü olabilir' diyerek savunmaya kalkmış. Hazreti Peygamberimiz, 'İsmimi ad olarak verin ama künyemle künyelenmeyiniz' diyor. Kendine dindar ve muhafazakar diyen bir partinin milletvekili ise Hazreti Peygamberimiz'in ismiyle, ona dönük saygı ifadeleriyle ironi yapıyor dalga geçiyor. Bu nasıl bir aymazlıktır, ahlaktır? Bu şuursuzluktur, izansızlıktır. ' İroni yaptım, espri yaptım...' Espri yapacak başka konu bulamadın mı? Böyle bir terbiye olabilir mi? Edep... Bu zatın, Peygamber Efendimiz'e hakaret eden karikatürleri yayınlayan birisinin, ' ironi yaptım, kinaye yaptım' diyen karikatüristten ne farkı var? Sen kimsin Peygamber üzerinden kinaye yapıyorsun? Haddini bileceksin. TDK'dan, örnekler veriyor. 'Gelenek açısından bakıldığında benim bu şekilde kullanmam eleştirilebilir' diyor. Türkçe sözlüğe baktığın zaman, 'sapık' nasıl tanımlanıyor? 'Tavır ve davranışları normal olmayan veya geleneklerden, törelerden ayrılan kimse.' Kendi kendine 'sapık' diyen birisi işte. Orada bir de kendini Ebu Cendel'e benzetmiş iyi mi? Ebu Cendel müşrikler tarafından zincire vurulmuştu. Bu sözleri söyleyen ancak zincirden boşalmış olan birisidir. Eğer orası benziyorsa seni zincire kim bağlamış? İsmi güzel kardeşim, ismini değiştir. Bu ismi taşıyamıyorsun, Hazreti İbrahim'in ismini. Bu ismin altında ezilirsiniz. İsimlerinizi değiştirin. 'Düzceli Mehmet' yap. Buna dissosiyatif sendromu diyorlar. Çoklu kişilik sendromu. Çekin elinizi, siyasetinizi Peygamberimiz'den, dinimizden. Gündelik siyasetin malzemesi değil bunlar. Haddinizi bilin." dedi.
Editör: TE Bilisim