Saatler sonra enkaz altından kurtarılan bebekler Saatler sonra enkaz altından kurtarılan bebekler
 Darbeyi püskürten Türk milleti geleceğimizin egemen gücü olmalıdır.

Çağın sosyal ve siyasal bilimlerinin gereği olarak insanlığın geldiği nokta, artık kurtarıcıların şahıslar, faniler ya da karizmatik liderlerin değil, demokratik ortak aklın, milli hafızanın, projelerin, süreçlerin ve seferlerin geleceğe yön verdiği dönemlerdir.

Türk milleti olarak kurtarıcı diye gördüğümüz; hatta partinin üst düzeyde mensuplarının bile hezeyan ile itiraf ettiği… bunun yanında Kuran,  Sünnet  ve  devlet-millet geleneğimizin asla onaylamadığı yaklaşımlar ile nerede ise ilahlaştırıp  ve Anadolu efsaneleri (!) ile de yeni bidatlar icat edip efsunladığımız liderler var.  İşte bu ağır fitnenin ortaya çıkmasındaki kendi vebalimizin artık vicdanlarımızda yankı bulması gerekir.

İlahi kurtarıcı sadece Allah’tır… Dolayısıyla millet kendi geleceğine ortak aklı ile el koymalıdır.

Bu milletin kendi geleceğine el koyması süreci 15 Temmuz’la başlamıştır. Bu duruşunu sadece geçici muteber sözcü ve ulakları ile duyurur ama sòylem, eylem.ve bedel sahibi millettir.

Milletin aklı, birikimi, milli hafızası, iradesi ve demokratik tercihi hür bir ortamda geleceğini belirlemelidir.

TSK’ nin kozmik odasına girilerek; devletin bütün sırları dünya istihbarat servislerine servis edilmiştir.

Ergenekon ve Balyoz gibi davalar, bugün artık büyük bir hata olarak görülüyorsa; bugün için yeni yanlışların yolunu, millet aklının kurumsallaşması, iradesinin ve öngörüsünün kesinlikle yol haritamız yapılmasıyla kesmeliyiz.

“Millet iradesi” deyip, tribünlere oynayarak kendi aklını dayatmak tehlikeli bir davranıştır.

Satılan, batırılan, peşkeş çekilerek kapatılanlar gittiği vakit geri gelmiyor. 

Yarın artık çok geç olmadan; saplantı derecesinde ben duygusundan kurtulmalıyız. Muhalif, muktedir, muhalifin muhalifi ve bunlar gibi; velhasıl meşru makul kim varsa herkesin kılavuzu bu asil, necip ve şerefli Türk milleti olmalıdır.

Kendini feda ederek iradesine vurulan zincirleri kıranlar;  hür bir ortamda, gerçek aydınlanma ve hakikatler ile geleceğimize yol vermelidir.

Hala bir öyküde anlatıldığı gibi "Akılları pazara çıkarmışlar herkes kendi aklını beğenmis" denmeden ve bu “ben duygusu” artık kesinlikle felaketimiz olmadan, devlet ve millet geleceğimiz millet ortak aklı ve iradesi ile belirlenmelidir. Referandum dahil her seçenek özgür, esit ve adil şartlarda gündeme gelmelidir.  Kurumlar, yeniden yapılanan  kurumlar,  partiler üstü milli politikalar ile geleceğe yelken açar. Dünyaya zamana meydan okuruz.

Yıllarca istihbarat ve yönetim zafiyeti ile (sırf dine muhabbetinden dolayı) CİA MOSSAD vb. istihbarat servislerinin imalathanelerinde bizim rengimize benzetilen dini inanç vb geleneklerimiz sulandırılır ve evlatlarımız zehirlenirken, devlet ve ülke yöneticileri ne yapardı?

Bu topraklarda Türk milletinin iradesinden başka hiç bir irade tanımıyoruz.

Dünyayı millet aklı ile onun penceresinden okuyacak yöneticilere ihtiyaç var. Bunu başaramayan, bu milletin adı, sanı ve şanı ile yönetici olduğunun şerefini ikrar etmekten imtina edenler yüzünden daha ne kadar savrulacagız?



Editör: TE Bilisim