Gümüşhane ekibiyle 30 saat sonra gelen mutluluk Gümüşhane ekibiyle 30 saat sonra gelen mutluluk
  Hayır asla bitmeyecektir!..Ancak toplum mühendislerinin insanlarımızda oluşturduğu irade sakatlanmasının önüne mutlaka geçilmelidir.Yeni bir hamle ve yeni bir ruh ile insanlarımızın milli duyguları galabe çalınarak bu çözülmenin durdurulması mümkündür.Ruhsuz beden nasıl bir ceset ise,milli duygulardan mahrum bırakılmış bir milletin de bölünmesi parçalanması o ölçüde kolaylaşacaktır.Ruhu vücudundan ayrılan bir insanın  hayata veda etmesi gibi,milli ülkülerden uzaklaşmış toplumlarında,istiklallerine veda kaçınılmazdır.
 
                         Ülkemizde son 12 yıldır milli duygulara yapılan algı operasyonu ile, zihinler bir hayli bulandırılmıştır. Bölücü etnik Kürt ırkçıları, iktidarın verdiği her türlü tavizlerle iyice şımarmışlardır. 2002 yılı başlarında bitme noktasına gelen PKK terör ile,Hakkari,Cizre ve Güney Doğunun sair yerlerinde, özerk mahalleler oluşturmuştur.PKK/KCK/HDP ve PYD Türkiye'den toprak kopartmak ve Kürdistan'ı kurmak için şer ittifakı oluşturmuşlardır.Ve bu ittifakın temsilcileri ile barış süreci altında görüşmeler yapılmaktadır. PKK infaz politikalarını,hükümeti sindirmek için devreye sokmuştur. Hani analar ağlamayacaktı.Birlik beraberlik,kardeşlik tesis edilecekti!...
 
                        2009'da birinci Habur rezaleti, 2011 Oslo görüşmeleri, 2013'de İmralı görüşmelerinin hiç birisi anayasal zeminde yapılan görüşmeler değildir. Kanunlarımız açıkça ihlal edilmiştir. Geçtiğimiz günlerde,'' Kobani'' bahane edilerek ikinci Habur rezaletini de bu millet yaşamıştır.
 
                          Bugün, ülkemizin siyasi, kültürel ve ekonomik alt yapısı,hukuki düzenlemelerle değiştirilmek istenmektedir. 1923 yılında kurulan milli ve üniter devlet yapımızdan intikam alındığı hissi vatandaşlarımızın çoğunda ortak düşünce olmuştur.Yeni Türkiye perdesi altında,''..analar ağlamasın,silahlar sussun..'' algı operasyonu ile sürece karşı çıkanlar suçlandırılmaktadır. Önce '' Kürt açılımı'' ardından '' demokratik açılım..'' ve '' çözüm süreci...'' safsataları ile beyinler teslim alınmaya zorlanarak bölünme ve ayrışma noktasına gelindiği bir gerçektir.
 
                           Çözüm süreci altında ve gelinen noktada; milli devletimize ve egemenliğimize ortak aranmaktadır. Özerklik ve federalizm yapılanması milletimize;  insan hakları, demokratik özgürlük  ileri demokrasi olarak  yutturulmaktadır. Süreci milli hasletleri ile  ÜLKÜCÜ CAMİA gayet iyi okumakta ve takip etmektedir.Ülkücü hareketin Sayın lideri BAHÇELİ'NİN talimatları ve parti hiyerarşisi içinde, ülkücü hareket yeni bir KUVAY'I MİLLİYE ruhu ile bilenmiş ve beklemekte olduğu gözden kaçmamaktadır.
 
                             Ülkemiz insanlarının çoğunda,bölücü harekete karşı, parti taassupçuluğunun aşılmakta olduğu ve direnç kalelerinin oluşturulmaya başlandığı da görülen vakıalar arasındadır. Vatan toprakları demokrasi ile kazanılmadığı gibi,demokratik yollarla da kaybedilmesine izin verilmeyecektir. Demokrasi kamuflajı ile yargı teslim alınmış, kuvvetler ayrılığı ilkesi ortadan kalkmış,yargı ve yasama yürütmenin emrine verilmiştir...
 
                            Ülkemizde,milli kimliğimizin reddedilerek ve alt kimlik statüsüne sokularak,sosyal bütünleşmenin sağlanacağını ve bu yolla bütünleşmenin mümkün olunacağı  algısı, maalesef çoğu insanlarımıza şu veya bu şekilde kabul ettirilmiştir. Çözüm ve çözülmenin geldiği aşama, milletimiz fertlerinin ve sosyal gurupların bir kısmının, Türk milletine mensup olma şuurunu kaybetme aşamasına kadar gelmiştir.
 
                             Sosyolojik olaylar asla boşluk kaldırmaz. Milli hasletlerin yok olması sonucu körelen milliyetçilik ve Türk  milletine mensup olma şuuru hızla dumura uğrayacaktır.Milli duyguların  yerini; bölgecilik,aşiretçilik,hemşehricilik, cemaatçilik ve etnik mensubiyetçilik duyguları, doğan boşluğu dolduracaktır.Bu duygularda yoğunlaşmış toplumların, millet olma vasfını hızla kaybedecekleri de kesin sosyolojik vakıadır...
 
                               Coğrafyamızda,devletleri ve milletleri ayrıştırarak yeni projeler ve ittifak gurupları geliştirilmektedir.  Amaç milli direncin kırılması,otonom ve federal bölgelerin oluşturulması,milli kimlik yerine alt ve üst kimlik dayatması,çok kültürlülük ve çok dillilik ile devletimizin uydu haline getirilmesi hedeflenmektedir. Türk yerine '' Türkiyelilik'', Türk'e karşı ırkçılık,Türksüz Türkiye ve vatansızlaştırılmış bir coğrafya istenilmektedir.
 
                                İnsanlarımız ayrıştırılarak, ötekileştirilerek,kutuplara ayrılarak ve taassupçulukla sosyal barışın sağlanması mümkün değildir. Din kisvesi altında milli değerlere saldırı bir o kadar hızlanmıştır.Türkiye Ortadoğu coğrafyasında, bir kobay ve deneme alanı olarak test edilmektedir. ''...Müslüman'ın devleti ve milleti olmaz, seccadenin serildiği yer vatan toprağıdır...'' gibi çarpık zihniyetin temsilcileri ve küresel emperyalizminin temsilcileri ile Türk milliyetçileri arasında ki mücadele kıyasaya devam edecektir...
 
                       Osmanlıda ki 1839 tanzimat fermanı ile getirilen çözülme, 1856 Islahat fermanı, ardından 1876 birinci meşrutiyet ve devamında 1908 ikinci meşrutiyet süreçleri,çözülmeyi durdurmak bir yana çözümsüzlük ve parçalanmayı getirdiği ve gelinen noktada bu hadiselerden ders almadığımız gözlenmektedir...Dağılan imparatorluğumuz da Anadolu sınırları içine sıkışıp kalan Türk milleti teslim alınmaya zorlanmaktadır...
 
                        Tarihte yaşanılan çözümlerin bugün de aynısıyla vaki olduğu su götürmez bir realitedir.Tarihin çöplüğüne atılan SEVR'İN intikamı alınmak ve LOZAN yok sayılmak istenmektedir. Ama her türlü oyunun farkındayız. Çözüm paketleri,taviz paketleri,demokratik özgürlük,Kürt açılımı,ileri demokrasi kamuflajları ve çözüm süreci adı altında,  milletimiz bölünme ve parçalanmanın eşiğine getirilmiştir...
 
                          Durmuş Hocaoğlu çok doğru bir tespitle; ''...Bu ülkede silah zoruyla toprak koparmak isteyenlerin,bütün ümitleri kırılması lazımdır....Kılıç çekenin,kılıçla düşeceğinin bilfiil ispat edilmesi lazım. Bunun için  Türkiye'de, Türkler'in mutlaka iktidara el koymaları gerekmektedir...''
 
                        '' YENİ TÜRKİYE YA DA YENİ TÜRKİYECİLİK''  söylemleri ile 91 yıl sonra parçalanmış; bölünmüş ve federatif bir  Türkiye'nin varlığını asla kabul etmemiz mümkün olamaz...Kökü binlerce yıldır mazide olan, büyük Türk devletini yıkmaya ve bölmeye kimsenin gücü yetmez.  Milli irade tecelli ettiğinde bölücülük belası;  şöyle veya böyle ve anlamak istemeyenlerin anladığı dilde, mutlaka çözülecektir ve milletimiz buna muktedirdir!.  Bölünmeye engel olacak direnç reflekslerimizin her zaman harekete hazır olduğu unutulmamalı ve bilinmelidir. Anlamayanlar ya da hafife alanlar, tarih aynasına bir daha ve tekrar bakmalıdırlar. '' ...Ya devlet başa,ya kuzgun leşe...''   
                                                                                        Ümraniye Şube Başkanı
                                                                                                AV.Faruk Ülker

Editör: TE Bilisim