"Kürt sorunu" dediler, HDP'yi muhatap aldılar. Üç gündür Anayasa üzerinde durduk, ilk üç maddeyi, 66. maddeyi, akla getirilmeyen Anayasa'nın ruhu "Başlangıç"ı hatırlattık.

Kim ki "etnik problem" diyor, o, Anayasa'ya aykırı hareket ediyor; dolayısıyla suç işliyor.

Daha önce "muhtelif" ve "muhtelit"ten bahsettim.

"Muhtelif", farklılığı gösterir. Çeşitlilik de "muhtelif"in içindedir. Farklılık mı öne çıkmalı, çeşitlilik mi?

Etnisite vardır. Farklılığı öne çıkarırsak kaybederiz; çeşitliliği öne çıkarırsak kazanırız. Çeşitliliğin birliği ise "muhtelit"tir. "Karışık olan; konuşup görüşen..." manasını içine alır.

Birileri eline silah aldı diye etnisite farklı görülüyor.

Yakın tarihimizi inceleyin, isyanlarda kim kimden destek görmüştür? Asıl kışkırtıcı kimdir/kimlerdir? Bunun cevabını hepimiz biliyoruz.

Türkiye stratejik yerdedir. Varlığı emperyalist güçler için büyük "tehlike"dir. Sevr'i hayata geçiremeyenler, içimizi oyarak aynı neticeye varmak istiyorlar.

Bu topraklarda Selçuklular devletler kurdular. Osmanlı onun yerini aldı. Anadolu ve Trakya sahasında Türkiye var.

Her ülke kurucusunun adıyla anılır. Selçuk kurdu, "Selçuklu" dediler; Osman kurdu, "Osmanlılar" dediler. Türkler kurdu "Türkiye" dediler. Selçuk'un ve Osman'ın kurduğu devletler de yeri gelmiş, "Türkiye" diye tesmiye edilmiştir. Selçuklu'dan bahsederken, bünyesindeki anasır sıralanmamış kurucu unsurun adıyla anılmıştır. Osmanlı Devleti'ni de Türk unsur kurmuş, Türklerin devleti bilinmiştir.

Sanmayın ki, Mustafa Kemal kafasından "Türkiye" dedi. O, Nutuk'ta "Yeni Türkiye" ifadesini kullanır. Eskisi var ki, yenisinden bahsediyor.

Bu adlandırma birinin diğerini ezmesi değil, kanatları altına alması, bütünleşmesi demektir. "Muhtelit" budur.

HDP eş başları havalara girmişler. Şu sıra Kandil'e çıkmaya, İmralı'ya gitmeye çok ihtiyaçları var. Deklarasyon yayınlıyorlar; ama, korkularını yenemiyorlar... "İyi mi ettik, kötü mü? Ya serokumuz Apo deklarasyonumuzu beğenmezse ya öfkesinden başını duvarlara vurursa..." diye tedirgin olmuşlardır. 11 maddelik deklarasyonlarının girişine bakın anlarsınız:

"Savaş politikaları, silah ve çatışma yöntemleri yerine, diyalog ve müzakere seçeneklerinin kendini tarihsel olarak dayattığı ve güncel olduğu aşikârdır. Bunun için Türkiye halklarının tümünün yararını ve geleceğini düşünerek herkes özveride ve fedakârlıkta bulunarak adım atmalıdır. Sorunlarımızı şiddet aracılığıyla değil; konuşarak, müzakere ederek, diyalog yoluyla çözmek temel düsturumuzdur."

Bu sözler hakikaten kime? İmralı/Kandil'e mi yoksa Ankara'ya mı? Sıraladıkları 11 madde üfürükten tayyare. Asıl söylemek istediklerini girişte söylemişlerdir.

HDP'liler bir kere olsun İmralı'nın silahı terk etmesini istedi mi? Osman Baydemir, silahın bırakılmasından bahsettiğinde İmralı'dakinin nasıl köpürdüğünü yazmıştım.

HDP'in eş başları "Savaş politikaları" derken Ankara'nın tavrını kastediyorlar. "Çözüm=çözülme" döneminde PKK'nın önü açılmadı mı? Silahları bırakın denmedi; silahlarınızı da alın Türkiye'nin dışına çıkın, dendi. PKK militanları ellerinde silah, göstermelik yer değiştirdiler.

"Türkiye halkları"ndan bahsediyorlar. Üniter yapıda "halklar" ne manaya geliyor?! Partilerinin adı bile "Halkların Demokratik Partisi".

Yerel seçime bir hafta kaldı! İşte detaylar.. Yerel seçime bir hafta kaldı! İşte detaylar..

HDP eş başları "Sorunlarımızı şiddet aracılığıyla değil…" diye devam ediyorlar.

Söyleyin, şiddeti tercih eden kim?

HDP'nin varlığı, şiddetin de varlığıdır.

Editör: TE Bilisim